Bir Öğretmen Anlatıyor: Sosyal Medyanın Ortaokul Öğrencileri Üzerindeki Korkutucu Etkisi
Ancak, umut var.
Geçtiğimiz birkaç yıl içinde, öğrencilerim akıllı telefonlar ve sosyal medyanın varlığından önceki günlere ait hikayelere büyük bir ilgi duymaya başladılar. Tıpkı daha basit günlerin özlemini çeken yetişkinler gibi, çocuklar da kimsenin telefon sahibi olmadığı ikinci ve üçüncü sınıf günlerini anımsıyorlar. Bence birçoğu o günleri şimdiden özlüyor.
Akıllı telefonların ve sosyal medyanın bir yere gittiği yok. İkisi de birçok yararı olan güçlü araçlar. Ancak, çocukların dünya ile etkileşime geçme şekillerini temelden değiştirdiler ve bunu iyi anlamda yapmadılar. Bunu değiştirmek bizim elimizde. Çocuklarınızın çocukluğunu geri kazanmasına yardımcı olmak için aşağıdaki adımları atmayı bir düşünün…
Yöneticilerin ve öğretmenlerin okulla ilgili amaçlar için sosyal medyayı kullanmayı bırakmalarını önerin. Öğretmenler birçok okulda sınıfla ilgili gelişmeler için Twitter ve Instagram kullanmaya teşvik ediliyorlar.
Bu kötü bir fikir. Rıza almadan içerik paylaşma sürecini normalleştiriyor ve heyecan verici şeylerin en iyi bir telefon ekranından izlendiğini öğretiyor çocuklara.
Aynı zamanda değerimizin “beğeniler” tarafından belirlendiği fikrini de destekliyor. Çocuğunuzun öğretmeninin tweet’lerini okumak yerine çocuklarınızla her gün konuşun. Okulda neler olup bittiğini sorun. Bu hoşlarına gidecektir.
Teknoloji eğitiminin telefon adabı, sosyal medyanın karanlık yönleri ve online paylaşımların uzun vadeli sonuçları üzerine bir bölüm içermesi gerektiği konusunda ısrarcı olun.
Öğrencilerin, istemeden ve farkında olmadan viral videoların bir parçası olmuş insanların hikayelerini duyduklarından emin olun.
Çocuklarınıza kendi çocukluk döneminize ait hikayeler anlatın. O zamanlar akıllı telefonlar olsaydı anlattığınız bu hikayelerin çok azının gerçekleşebileceğini vurgulayın.
Çocuklarınıza bir gün büyüyeceklerini ve kendilerine ait hikayelere sahip olmak isteyeceklerini hatırlatın. İnternette geçirilmiş bir akşam üstünden iyi bir hikaye çıkmaz, öyle değil mi?
Çocuklarınıza sıkılmanın ne kadar önemli olduğunu öğretin. Hatta, sıkılmaları gerektiğini öğretin. Leonardo Da Vinci sıkılmıştı. Einstein da öyle. Sıkıntıdan yaratıcılık, yeni fikirler ve deneyimler doğar. Sıkıntıya değer verin.
Maceraların kendiliğinden kapımızı çalmadığını, onları bizim bulmamız gerektiğini çocuklarınıza hatırlatın. Dışarı çıkmalarını ve gerçek dünyayı keşfetmelerini teşvik edin. Çocukluk çağı çabuk geçer. Ve kesinlikle bir ekrana bakarak geçirilmemesi gerekir.
Kaynak:https://www.waituntil8th.org/blog/2018/11/12/middle-school-misfortunes-then-and-now-one-teachers-take