Hasan TÜLÜCEOĞLU
“Yedinci Koğuştaki Mucize” Türk sinemasının yeni yapıtlarından biri olarak vizyonda. Dizi oyuncularının tanınırlığı ve bunun getirdiği merak olarak film ayrı bir ilgi görüyor; dolayısıyla seyirciyi sinemaya çekiyor. Bu sebepten çocukların çekim atmosferinde kendimi sinema salonunda buluverdim.
Hakkında bilgi sahibi olmadan; fragmanı izlemeden seyretmek sinemanın tadına daha iyi vardırıyor insanı.
Film genç bir kadının televizyondan Türkiye'de idamın kaldırıldığı haberini dinlemekle başlıyor. Bunun çağrışımıyla geçmişte yaşananlar asıl film olarak işleniyor ve baştaki sahneye geri dönülerek sinema bitiyor. Bu klasik basit bir kurgu amcak filmde yoğun duygusallığın işlenmesi bunu pek farkettirmiyor.
12 Eylül'ün sert darbe sürecinde bir sıkıyönetim komutanının kızının ölümüyle önyargılı olarak suçladığı tabir caizse bir yarım akıllı babanın usulsüz ve kanunsuz olarak idama götürülmesi; ailenin babaya ulaşmada; onun suçsuzlığunu ispatlamada çaresizlikleri filmin esas hikayesidir.
Sinema takipçilerince ifade edildiği üzere malesef bu film işlenen hikaye ve sahneler olarak Güney Kore yapımı “Miracle in Cell No.7'”den uyarlanmıştır. Böyle olmakla birlikte o yine de nev'i şahsına münhasır bir Türk sineması eseridir. Burada her alanda özgün ve evrensel eserler verebilmiş sanatçılar; edebyatçılar; düşünürler yetiştiremeyişimiz gerçeğine dikkat çekmek isterim.
Zamanın gerçekliği, mekan ve dekor olarak çok güzel yansıtılmış. Bizce filmin en başarılı yönü burada. Oyuncuların performansı oldukça iyi. Baba Mehmet'i canlandıran Aras Bulut İynemli küçük bir kaç an rolünden uzaklaşıyor gibi olmakla birlikte öyle bir babayı oynamakta gerçekten başarılı. Ana karekterlerden küçük kız rolündeki Nisa Sofiya Aksongur, tatlı güzel sevimli ve rolünde bire bir gerçekçi. Oyuncular, sinema emekçilerinin oyunculukçuları harika.
12 Eylül darbe dönemi, sahne ve yapılan uygulamalar olarak güzel yansıtılmış. Askeri baskı dönemi başlangıçtaki piknik sahnesiyle bile güzel yansıtılmış. O dönem hapishame gerçekleri, en alt kademeden üstlerce uygulanan basitinden en ağırına işkence gerçekleri ile o askeri baskı döneminde bile işleyen mafya benzeri uygulamalar güzel işlenmiş.
Suçsuz olarak idama mahkum edilen baba, onun kızına olan sevgisi, oğlunun suçsuzlşuğunu anlatamayıp çaresiz kalan yaşlı bir anne, olup bitenleri az çok anlayıp babasını kurtarmaya çalışan küçük bir kız çocuğu ve onların bu süreçte çaresizlikleri film boyu işlenmekte. Söz konusu haksızlık ve çaresizlik olunca film boyu yoğun bir duygusal anlatım .ÇLÇmevcut. Bu sahneler herkesi etkiliyor ve ağlamamanız imkansız gibi.
Masum babayla birlikte yedinci koğuştaki filmde vurgu yapıldığı üzere tutsak kader mahkumları da anlatılır. Her biri anlık öfke, toplumca yanlış yönlendirme etkisiyle kendilerini yedinci koğuşta bulmuşlardır. Esas ve öz itibarıyla hepsi iyi insanlardır. Yarım akıllı babanın masumluğunu anladıklarında el birliğiyle onun suçsızluğunu bulundukları konumda ispata çalışarak idamdan kurtarmak isterler. Küçük kızın “siz kötü adamlar mısınız?” sorusuna karşı esasta iyi adamlar olduklarını göstermeye çalışırlar.
Babaanne torununa eksik olan babasını hiçbir zaman eksik ve kusurlu olarak göstermez. Torununa itiraf olarak “senin baban iyi adamdır” der.
Koğuştaki mahkumlar, askerler, görevliler ve yetkililerle bir Türk toplum profili çizilmeye çalışılır. Yetkisini kötüye kullanan üst düzey komutandan arada çaresiz kalan yüzbaşıya, yaşadığı zamanı iyi takip eden vicdanlı ve gerçekleri sezip gören hapishane müdürüne, toplum baskısıyla masum kızını öldüren vicdan azabı çeken babaya, yine duygularının ve toplumun gazına uğrayan din adamının karakterize edildiği dindar mahkuma, dışarda aç kalmaktansa sığınacak yuva olarak hapishaneyi tercih eden mahkuma, çevre ve şartların etkisiyle yankesiciliği alışkanlık haline getirmiş aşırıcı mahkuma, içerde olduğu gibi dışarda da bir çesit mafyayı temsil eden koğuşun reisi mahkuma, adeletsizliği yapandandan haksızlığa uğramış mazlum insanlara kadar görevlisinden kader mahkumlarına hapishane ile bir toplum bir zaman kesitiyle ifade edilmeye çalışılır. Hapishanedeki bir dizi kader mahkumu esasta iyi insanlardır. Yaptıkları fedakarlık ve esasta kabul edilemeyecek planlarıyla ruhen ölmüş kızının katili babayı feda ederek görevlilerin de yardımıyla masun babayı kurtarırlar. Ferdi olarak hataları kusurları hatta canililikleri olmakla birlkte bir araya geldiklerinde topluluk olarak kötülüğe yönelemezler; mayalarındaki iyilik onları iyi olana götürür.
Türk sinemasının yıllardır önyargılı olarak olumsuz, hatalı ve eksik olarak anlattığı din adamı tiplemesi burada bayağı bir olumluya dönmüş. Keza kullanılan dini içerik ve ifadelerde de aynı minvalde müspet yaklaşımlar söz konusu.
Bir dönem ordumuzda yaşandığı varsayılan üst düzey bir askeri görevlinin yetkilerini hırsı bencilliği ve kininin esiri olarak masum bir askeri öldürecek ve suçsuz yarım akıllı bir masumu idama mahkum ettirecek kadar kötüye kullanımının anlatılması gerçekten etkileyici ve düşündürücü.
Bazı küçük eksiklere rağmen gerçekten izlenmeye değer bir sinema. İzlenmesini ısrarla tavsiye ederim.