Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
"Sevgili meslektaşlarım. Bazı yorumlarda ısrarla öğretmenleri şükürsüzlükle suçlayanların iddialarını okuyorum ve bunlara sadece gülüyorum. Bir arkadaşımız demiş ki;
1-) 'Geçmişte öğretmenler kışlık odun ve kömürün hesabını yapıyordu söylemi.' Hatta 2002 yılında bunun hesabını yapıyormuş. 2002 yılında asgari ücret 163 lira idi ve 226 liraya yükseltildi. Bu para ile yaklaşık 1 ton kömür alabiliyordunuz. Şimdi asgari ücret ile ne kadar kömür alabildiğinize kendiniz bakın. (2002 yılında dünyada yaşanan parasal genişleme ve kur şoklarını zayıflatan paket yardımları ve kemer sıkmaları saymıyorum bile. 2002 ile günümüzü kıyaslamak cahilliktir.)
2-) 2000 yılına ait emekli ikramiyesi yaklaşık 7 - 8 milyar civarındaydı. Henüz 6 adet sıfır atılmamıştı. Almak istediğiniz evin ortalama fiyatı da 9 - 10 milyar tl idi. Zorlasanız ikramiyeniz ile ev alabiliyordunuz. Özetle eskiden ev almak zordu, şimdi çok daha kolay safsatası da böylece çürümüş oldu.
3-) 2002 yılı ve sonrasında bir memur ortalama bir yıllık maaşıyla C sınıfı bir arabayı rahatlıkla satın alabiliyordu. Bakın şu an ortalama bir araç için 5 sene yemeden içmeden çalışmanız lazım. Zaten size bu parayı sağlayacak bir kredi sistemi yok. Vade ve yapılanma kanalları tıkalı. Kısaca % 50 peşinatınız olsa bile araba sahibi olamıyorsunuz. Bu çok acıklı bir durum. Geçmişte de araba sahibi olmak zordu safsatasını da bir kenara bırakalım.
4-) Ben çevremde 'müstakil ev' arayan öğretmen görmedim hiç. Sadece ev sahibi karşısında ne yapacağını kara kara düşünen, borçları nedeniyle öğlen arasında yemek söylemeye bile çekinen öğretmen arkadaşlar görüyorum. Bakın 50 liralık bir yemeği bile söylerken artık düşünür hale geldik. Bu insanlar sefertasında yemek taşıyor ne anlatıyorsunuz siz? Etin, kebabın ucuz olduğu dönemden simit yemenin bile lüks olduğu döneme geçiş yaptık. Siz nerede görüyorsanız o müstakil ev arayan öğretmenleri lütfen onlara öğretmenlik dışında başka bir geliri olup olmadığını sorun.
5-) Öğretmenler çocuğunu özel okula göndermeyi düşünüyormuş. Ben çocuğumu özel okula gönderemem. Ödeyecek gücüm yok. Devlet kreşi veya belediye kreşi dışında imkanım yok. Özel bir okula gönderebilmek için yılın 12 ayı aylık en az 30 bin lira gelir elde etmem gerekiyor. Özel okula gönderen bir öğretmenin en az 20 yıldır çalışıyor olması gerekir. Evini, arabasını almış, çift maaşlı bir öğretmen çift bile özel okul masraflarını karşılamakta zorlanacaktır. Tabi öğretmenlik dışında ekstra gelirleri yok ise.. Hele yurtdışına göndermek im - kan - sız!! Greenkart ve Erasmus ile oluyorsa da bilemem. Muhtemelen bu programlar maddi durum gerektirmeyen, uyum süreçlerini kapsayan olasılıklardır.
6-) Kazanç arttıkça nankörlük arttı deniliyor. Bana artan kazancı söyleyin. Son 10 yıldır döviz cinsinden sürekli düşen bir öğretmen maaşı mevcut. Muhtemelen nankörlük ile suçladığı kesim 20 - 30 yılını çalışarak geçmiş, kendine bir ev alabilmiş, Avrupalıların üç aylık maaşıyla alabildiği bir arabayı yıllarca birikim yaparak almış kesim. Yani diyor ki ''evin var, araban var.'' ''Nankörsün çünkü sen bu birikimi çalışarak yapmadın.''
7-) Nankörlükle suçlayan diğer bir kesim de hayatını krediler ile ipotek eden kesim. Ev alabilmek, araba alabilmek şanslı olmak anlamına geliyor. Yaşam kalitesinin hiçbir önemi yok. Bu çürük bakış açısına göre kültürel gelişim, dünyayı tanımak, sanatta ilerlemek, bilimde ve teknolojide ilerlemek anlamsızdır. Teknoloji kullanmak gereksizdir. ''Nankörsün, çünkü ev ve araba aldın.'', ''Nankörsün çünkü çocuğunu daha iyi bir okula göndermek istedin.'' ''Nankörsün çünkü geçmişte odun ve kömür bulamıyordun''. Bunların hepsi koca birer saçmalık!!
8- ) Bu toplumda öğretmenler milletvekili kadar maaş almayı hak ediyor. 4 sene Fen edebiyat fakülteleri + yüksek lisanslar + eğitim fakülteleri + formasyon eğitimlerini tamamlayıp aday öğretmenlik çilesini çekip KPSS gibi zor bir sınavda dereceye giren öğretmenlere nankör diyemezsin arkadaşım. Di-ye-mez-sin. Sen benim arkadaşıma nankör diyemezsin! Bu insanlar üç kuruşa ücretli öğretmenlik yaptı, köy okulunda soba yaktı, yollarda kaldı, susuz kaldı. Halen bu zorlukları yaşayanlar var. Evlilik yapamadı, sevdiğinden ayrı kaldı. Toplumun yükünü taşıdı. Bir asker, polis ne kadar taşıdıysa o yükü öğretmen de taşıdı. Öğretmenleri her kim nankörlük ile suçluyorsa o insanlar ile selamı sabahı kesin! Sağlıcakla!"
Alıntı: -Oğuz ATEİL