Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Doksanlı yılların başı. Köye yeni öğretmen atanır. Yeni tayin genç bir kızdır bu öğretmen. Uzak bir memleketten gelmiştir.
Tabiki köylüler bu yeni gelen öğretmenlerine sahip çıkar. Ev bulurlar, her ihtiyacını karşılamaya çalışırlar. Tarladan bahçeden çıkanlardan ona da getirirler. Arada sırada ziyaretine giderler. Kendi evlerine çağırırlar. Böylece aradan dört beş ay geçer. Kış gelir.
Gene günlerden bir gün öğretmen hanım rahatsız diye duyarlar çocuklardan. Birkaç kadın süt, yoğurt evde ne varsa alıp ziyaretine gelirler. Yazık gurbette garip tek başına kalıyor diye.
Hava öyle soğuktur ki, ıslak elle kapının kolunu tutsan eline yapışır.
Kadınlardan birisi tuvalete gitmek için dışarı çıkar. Tuvalete gidiyorum diye banyonun kapısını açınca birde ne görsün ! Yaşlı bir kadın o soğukta betona büzütmüş oturuyor.
_ Sen kimsin teyze der, neden buz gibi betonda oturuyorsun?
_ içeri girmeme kızım izin vermiyor der kadın. Birisi gelince beni buraya getiriyor. Gidene kadar çıkarsan seni döverim diyor. Dikile dikile bacaklarım ağrıdı. Biraz dikilip biraz oturuyorum diye cevap verir kadın. Konuşmalarından hareketlerinden alzeymır hastası olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen kadını alıp odaya götürür. Olanı biteni anlatır. Komşular da çok kızar öğretmen hanıma. Meğer öğretmen hanım annesinden utandığı için Onu kimseye göstermemiş. Yalnız yaşıyorum deyip yalan söylemiş. Bir gelen olunca banyo ya tıkmış kadıncağızı.
Komşum kadını getirip baş köşeye oturtmuş. Bu kadın senin başının tacı demiş, kimbilir seni büyütürken neler çekti. İnsan annesinden utanır mı hiç. Sana hiç yakıştıramadım. Komşularda ayıplamış nasihat vermişler. Dinimizin anne hakkına verdiği önemi anlatmışlar.
Öğretmen hanım da pişman olmuş ağlamış. Abuk subuk konuşuyor o yüzden kimseye göstermedim. Bakacak kimse yok mecbur getirdim demiş.
Biz istediği kadar konuşsun onu ayıplamaz olduğu gibi kabul ederiz, ama seni çok ayıpladık. Yazık öğretmen olmuşsun ama adam olamamışsın demişler.
Artık komşum birkaç günde bir gidip yaşlı kadın nasıl bakılıyor diye teftiş ediyormuş. Kadın komşuma:
_ Allah senden razı olsun. O günden beri bana çok iyi bakıyor. Hiç bağırmıyor. Soğukta bekletmiyor. Bacaklarım çok ağrıyordu artık ağrımıyor senin sayende betonda beklemekten kurtuldum diye ellerine sarılıyormuş.
Çocuklarımız okusunlar diye elimizden geleni yapıyoruz ama , iyi bir insan insan olması için hiç bir çabamız oluyor mu acaba?
Önce doktor, öğretmen değil insan yetiştirmeliyiz.
MİNİ MİNİ HİKAYELER