Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
LGS Matematik Soruları ile ilgili bu sınavın temel amacının nitelikli liselere, öğrenci seçmek olduğu, büyük bir gerçek, soruların eleyici olması ve belirli bir zorluk düzeyinde olması da gerekiyor haliyle soruların 4-5 tane kadar kolay düzeyde - 6-7 tane kadarı orta ve biraz üzerinde 6-7 soru zor, 2-3 soru çok zor bir şekilde sorularak, öğrencinin matematiğe olan ilgisini bozmadan zorluk düzeyi bu şekilde pek ala ayarlanabilir.
Matematiğin sadece Fen Liseleri gibi nitelikli liseler için gerekli olmadığı diğer Anadolu liseleri ve meslek liselerinde de öğrencilerin matematiğe karşı ilgi ve motivasyonunun sağlanması gerektiği, bunu sınavların seçicilik noktasında öğrencilere soruları çok zor sorarak değil, öğrencilerin fen lisesi gibi nitelikli liseleri kazanamasa bile, kendilerindeki ilgi ve bilgilerin bir hiç olmadığını, fen lisesini kazanamasa bile matematikten 5-6 soru çözebileceği duygusu vererek onlara tattırabiliriz, aksi halde öğrenci öğrendiği iyi bilgilerinde bir hiç olduğunu düşünüp matematiğe vb derslere tamamiyle küsecektir önceden matematiği çok kötü olup matematikten üniversite sınavında 30 sorudan 26 matematik doğru net çıkaran birisi olarak eğer biri beni matematiğe küstürseydi bunu başaramazdım, demem o ki çocuklarımızı yarınlarımızı matematiğe küstürmeyelim zaten 5-6 soru bile çok zor olsa bu nitelikli liselere öğrenci seçmek için fazlasıyla yeterli olacak, ama 15-20 kadar soruyu zor sormak hem öğrencileri hem de onları sınava hazırlayan öğretmenlerde bir hiçlik duygusu ve vicdan azabına dönüşü verir, hem neden bu sınavlarda matematiğe bu kadar yüklenilir diğer branşlarda zorluk az tutulup hep matematiğe yayılır bu kadar çaba göstermesine rağmen başarı açısından hep en düşük ortalamaya sahip öğretmenler olarak, matematik öğretmenleri kurban edilir, onların pskolojisini bir düşünün diğer derslerde sorular fazla zor olmadığından en başarısız öğretmen matematik öğretmeni kabul edilir, örneğin senin yüzünden çoçuğum kazanamadı istediği liseyi, senin yüzünden kazanamadım öğretmenim vb durumlarla çok karşılaşıyor matematik öğretmenleri ama bu vicdan azabından hep susuyorlar ama asla azap duymamalılar yaptıkları, bir hiç değil çok fazla emek harcıyorlar, ama sınav zor olunca yaptıkları onca şey görünürde bir hiç oluyor. Ve sınav sonuçları açıklanınca kaybedişin en büyük mimarı olma özelliği onlara yükleniyor, sınavlar sadece matematik ya da bir iki derse yüklenilmemeli diğer derslerde de zorluk düzeyi öğrencilerin büyük bir kısmına hiçlik duygusu yaşatmayacak şekilde ayarlanmalıdır, hem daha önce ders kitabı dışındaki kaynak kitapların bile, reklama girer diye kullanılmasını yasaklayan sistem öğrencileri ders kitabı dışındaki kaynaklara özel hocalara itiyor maalesef, ders kitaplarının bu konuda yetersiz olduğunu ders kitabı yeterli bulunmadığı için yayımlanan örnek sorular ve çalışma fasikülleri büyük ölçüde doğruluyor peki ders kitabının ve müfredatın kaşıkla verdiği temel bilgileri sınav neden kepçeyle istiyor, öğrenciler neden çok çalışıp hiç olma duygusuyla karşı karşıya kalıyor bu öğrenciler ortaokul öğrencisi ve sınav stresinden çok , oyuna ve sosyalliğe de vakit ayırabilmeli hep androit bir robot gibi zorlukları aşmak için sürekli çalışıp bu kadar yorulmamalılar arada dinlenip hayatı seyretmeli, yorumlamalı ve anlamlandırmalılar, bizim zamanımızda onca dersin arasında çocukluğumuzu da yaşıyorduk düşe kalka güle oynaya ama bir çok şey sanallaştı, androitleşti maalesef, bir de sınav yükü ve zorluklarla iyice bitiyor gençlik, o zaman bıraksınlar elindeki telefonu, tableti, oyunu ve saire çalışsınlar kitap okusunlar diyeceksiniz bu zorlukları kolayca aşmaları için peki neden sosyalliği unutuyoruz o zaman dersleri bazen dışarda işleyebiliriz örneğin onları müzeye, bilim merkezlerine götürmek evde saatlerce bu testi çöz ve deliğinden dışarı çıkma der gibi maalesef onların ergenliğe yeni girdiğini ve bir tarafında hala bir çocuk olduğunu unutuyoruz ayrıca ilkokulda yeni yeni öğrendikleri soyut şeyleri somutlaştırma ve daha sonra tanıdıkları üç boyutlu düşünme analiz, sentez düzeyinde becerileri onlardan beklerken bunu öğrencinin algı, ilgi ve yeteneklerinin çok üstesinde göstermesini beklemek , sırf Uzay çağına giriyoruz diye onlarda kendimizde gördüğümüzden daha fazlasını görme isteği büyük bir sorun, örneğin Ortaokulda bir öğrenci uzaya roket gönderse biz ilkokulda çocuklara türev, integral mi öğretmeliyiz o zaman, Uzay çağındayız diye, her teknolojik aletimiz akıllı diye, eğitimi akademik başarının en alasını ilkokula mı indirgeyeceğiz birkaç on yıl sonra, ya yaşanması gereken çocukluklar, yapılması gereken sakarlıklar, düşüp, kalkmalar, oyunlar ne olacak, ya eğitimde akademik başarıyı arttırmaya bu kadar odaklanıp, öğrencileri buna zorlarken onların , hayatı deneyimleme fırsatını ellerinden kaçırıverirsek, bir daha yakalayabilirler mi yaşayamadıkları çoçuklarını defter, kitap arasında kaybolurken, onları deftere kitaba zorlayarak değil bunu onlara sevdirerek ve başarabiliriz. Başaramazsak onlar çocukluklarını biz de çocuklarımızı kaybederiz.
Alıntı: Mesut Berk'in grup gönderisi