Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
İlköğretim Okulu’nda Müdür Yardımcılığı yaptığım yıllardaydı. Okulumuzun bayan öğretmenlerinden biri odama ağlayarak girdi. “Ya hocam ben bir daha 8-D sınıfına girmem” dedi. Karşıma oturup sesli olarak ağlamaya başladı. Baktım benimle konuşacak hali yok, “hocam sen burada otur, ben bir sınıfa bakayım” diyerek odamdan çıktım...
Bodrum katta kalorifer dairesinin hemen karşısında bulunan ve okulumuzun bodrum kattaki tek sınıfı olan 8-D sınıfına girdim. Tüm sınıf susmuş, suçluluk duygusu içinde başları önde idarecileri bekliyorlar. Normalde benim değil Müdür beyin ya da diğer Müdür yardımcısı arkadaşın gitmesi gerekiyor. Zira öğrencilere hadlerini bildirme görevi benim işim değil. Ancak ve zaten öğretmenimiz her ikisi de olmadığı için benim yanıma gelmiş.
Sınıfa girip bir süre öğrencileri izledikten sonra “Sanırım öğretmeninizi üzmüşsünüz çocuklar” dedim. “Bana anlatmak istediğiniz bir şey var mı?”
Kimse konuşmadı. Herkes başını öne eğmiş sessizce beklemeye devam etti. Mahcubiyetin temelinde sınıfa benim girmiş olmam da vardı elbette. Zira 8. Sınıfların dersleri kötü ve bir kısmı sorunlu öğrencilerinden oluşan bu sınıfındaki pek çok öğrenciyle aram oldukça iyiydi.
“Çocuklar, öğretmeninizi neden üzdünüz? Sorununuz nedir, neden öğretmenlerinize saygı göstermiyorsunuz? Ben bu hareketi size hiç yakıştıramadım. İnsan öğretmenine saygısızlık yapar mı? Evet, sizi dinlemek istiyorum. Lütfen öğretmeninizi neden üzdüğünüzü anlatır mısınız” dedim.
Ön sıralardan bir kız öğrenci parmak kaldırdı. “Hocam” dedi. “Biz ne yapsak, ne konuşsak hemen öğretmenlerin gözüne batıyor. Sürekli bizi aşağılıyorlar ve azarlıyorlar. Başka sınıflardaki bir öğrencinin aynı sözüne gülen öğretmenler, aynı sözü biz söyleyince ne aptallığımızı bırakıyorlar ne terbiyesizliğimizi. Bugün de öyle oldu, öğretmenimiz bize hakarette bulundu. Biz de dayanamadık karşı çıktık” dedi.
Kız öğrencinin sözlerinden sonra 3-5 öğrenci daha buna benzer serzenişlerde bulundular. Hepsini yorum yapmadan, sakince dinledim. Sonra:
“Çocuklar” dedim. “Öğretmene saygısızlığın bahanesi olmaz. Öğretmenlerle aranızdaki ilişkide bir sıkıntı varsa bizden ve Rehberlik Servisimizden destek alabilirsiniz. Ancak, saygısızlık yapmanızı asla kabul edemeyiz. Bundan sonra öğretmenlerle ilgili bir sorununuz olduğunda benim yanıma gelmenizi rica ediyorum.”
…
Bu olaydan sonra, önce ilgili bayan öğretmenle, sonra diğer öğretmen arkadaşlarla durumu paylaştım. Öğrencilerin “tembeller sınıfı” şeklinde ayrılmış olmasının, bodrum katta kazan dairesinin karşısında eğitim görmek zorunda kalmalarının, dersleri iyi olmadığı için bazı öğretmenlerin tutumlarının onları kırdığını anlattım.
“Bundan sonra 8-D sınıfından ben sorumluyum. Bu sınıfla ilgili tüm sorunları bana ulaştırmanızı rica ediyorum” diyerek üzerime de önemli bir sorumluluk aldım.
…
Öğretmenler değil ama 8-D’li öğrenciler sık sık yanıma gelmeye başladılar bu olaydan sonra. Öğrencilere, çay, ayran gibi ikramlarda bulundum. Hatta ikram istemeyenlere “Benim odama giren çay içmeden çıkamaz. Siz çay içmezseniz ben de sizi dinlemem” bile dedim.
Bir gün yanıma iki kız bir erkek öğrenci geldi ve “Hocam sizden bir şey istiyoruz, ama kabul edeceğinize söz verin” dediler.
Gözlerine baktım. O kadar içten söylüyorlardı ki “Tamam” dedim. “Söz veriyorum”
Öğrencilerden biri anlatmaya başladı. “Hocam, bizim sınıfımızda bir arkadaşımız var. Durumları çok kötü, babasının başına kötü bir iş geldi. Evlerinde çalışan kimse yok. Biz kolye, bileklik, küpe, taç gibi takılar yapmak istiyoruz. Sonra bunları okulda kermes düzenleyerek satacağız ve parasını da arkadaşımızın ailesine vereceğiz” dediler.
Bir saniye bile düşünmeden “Tamam” dedim. “Kabul ediyorum. Ama bana da öğreteceksiniz takı yapmayı…”
Sevinçle ve uçarak çıktılar odamdan. O günden sonra rengarenk boncuklar, ipler, takılar dolaşmaya başladı okulda… Bazı öğrenciler örgü örmeye, bazıları resim yapmaya, bazıları ahşap ürünler yapmaya başladı. Yapılan ürünlerin bit kısmı bana getiriliyor, ben de dolabımda saklıyordum.
Aradan aylar geçti. Ben sık sık 8-D sınıfına giriyor onlarla muhabbet ediyorum. Müthiş çocuklar. Onlarla konuşmaktan büyük keyif alıyorum. Hayat üzerine konuşuyoruz daha çok. Gelecekte neler yapabileceklerini, önlerine çıkacak engelleri nasıl aşacaklarını paylaşıyoruz. O günlerde 8-D mutlu, ben onlardan daha mutluyum. 8-D sınıfına derse giren öğretmenlerden en ufak bir şikayet gelmiyor bu arada.
Bir gün yine odama birkaç öğrenci geldi ve “Hocam” dediler. “Biz hazırız. Bu hafta kermesimizi yapmak istiyoruz.”
“Perşembe günü yapalım. Kütüphaneden bir masa çıkarırız, benim odamın önündeki ağaçların altına koyarız, görevli öğrenciler satışını yapar” dedim.
Perşembe günü sabah Milli Eğitim Müdürlüğü’nde işim olduğu için ben okula biraz geç geldim. Geldiğimde gözlerime inanamadım. Bahçeye kütüphanenin bütün sıraları çıkarılmış, çocukların yaptığı takıların yanı sıra anneler tarafından örülen kazaklar, çoraplar, atkılar, sabun lifleri… Evde yapılan pastaler, kekler, dolmalar, içli köfteler, börekler… Yakında bir pastaneden rica edilerek alınan tatlılar…
Manzarayı görünce gözlerim doldu. Hemen çevre okullardaki bazı okul müdürlerini ve öğretmen arkadaşları aradım. Durumu izah ettim ve destek vermelerini istedim. Sağolsunlar kimse kırmadı. Akşam olmadan kermesteki tüm ürünler satıldı.
Kermeste toplanan parayı, kermesin kendileri için yapıldığını bilmeyen ve kendisi de çok fazla takı yaparak destek veren o kız öğrencinin annesine teslim ettik.
Anlatıldığından daha zor durumda olduğunu gördüğümüz aileye çok büyük bir katkı yapmıştı benim kocaman yürekli öğrencilerim.
Bu yüzden 8-D benim kahramanımdı.
Aradan 13-14 sene geçti. Halen bir işyerinde, bir mağazada, parkta, yolda, sokakta görürüm kahramanlarımı.
Onlara eski bir öğrencime değil, bir kahramana bakar gibi bakarım.
Öğretmen arkadaşlarıma ricamdır:
“Bizim dışladığımız o çocuklar belki de birer kahramandır ve kim bilir belki de yarın bizim ve sevdiklerimizin kahramanı olacaklardır. Lütfen kahramanlarımızı üzmeyelim. Yüreklerindeki, onları gerçek birer kahraman yapan duyguları öldürmeyelim.”
Ali ÇAM
Mado Kadriye Kanbur İlkokulu
KAHRAMANMARAŞ