Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Hayatta olduğu son bayram, 1938'in Cumhuriyet Bayram'ı gecesi Dolmabahçe'de hasta yatıyordu...oysa Ankara'ya gitmeyi; son kez olsun Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamayı, yetiştirdiği Türk gençliği ile gurur duymayı ne kadar çok istemişti... vedalaşamamanın verdiği derin ızdırapla, belki uykuya daldığı bir anda; Boğaziçi vapurlarından birini tutan, Dolmabahçe rıhtımına yanaşıp, kurtarıcılarını görmek isteyen Türk gençlerinin haykırışlarını duyuverdi. Kederli gözleri aniden sevinçten parlamıştı. Hasta yatağından yavaşça doğrulup, hastalığın da verdiği acı ile kesik kesik konuşarak pencereye gitmek istediğini anlattı. Kollarına girdiler. Pencere kenarındaki koltuğa oturttular...O an, vapurda bir kıyamettir koptu. Gençler hep bir ağızdan "Dağ başını duman almış..." marşını söylüyorlardı... Kim bilir bu mazara karşısında ne düşünmüştü...belki 1919'un 19 Mayıs'ının karanlık günlerinde bir güneş gibi doğduğu, Samsun'dan Havza'ya gür ve insanın ruhunu okşayan o güzel sesiyle "Dağ başını duman almış" dizelerini söyleye söyleye yürüyerek yol aldığı günler gözleri önünden bir film şeridi gibi geçmişti. Nemli gözlerle son defa bakmıştı gençlere; "Bu bayramlar ve yarınlar sizindir...Güle Güle çocuklar..." diyerek yatağına dönmüştü... Türk gençliğiyle o gün vedalaşıp helallaşmıştı...