Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
O yıllarda fakirlik ve yoksulluk vardır. Çocuk babasının getirdiği saata çok sevinir ve saatini okula getirip arkadaşlarına gösterir. Tabiki diğer çocuklar bu saata imrenerek bakarlar. Belki şimdinin çocukları aynı saati yolda görseler kaldırmazlar. Ancak o yıllarda bu saat çocuklar için çok ilgi çekici geliyor. Kendilerinin de böyle bir saatlerinin olmasını içten içe istiyorlar.
Arkadaşlarından birisi bu saate göz koyuyor ve fırsatını bulduğunda saati cebine koyuyor.
Saatin sahibi çocuk ağlaya ağlaya öğretmene geliyor ve saatının kaybolduğunu söylüyor.
Öğretmen çocukları sınıfta tek sıra yapıyor, her öğrencinin gözlerini bağlıyor ve çocukların üstünü arıyor.
Saati buluyor ve saati masanın üstüne koyduktan sonra çocukların gözlerini açıyor.
Saati sahibine veriyor. Ama hiçbir çocuk saatın kimden çıktığını görmüyor.
Saati alan çocuk okuyup öğretmen oluyor.
Bu zaman zarfında öğretmen emekli oluyor ve ağır bir hastalığa yakalanıyor.
Arkadaşının saatini alan çocuk öğretmenini ziyarete gidiyor. Öğretmeninin elini öpüyor. Kendisini tanıtıyor, öğretmeninden helalık alıyor ve öğretmenine:
- Öğretmenim, eğer sen o zaman arkadaşımın saatini benim aldığımı söyleseydiniz ben şu anda burada öğretmen olarak sizi ziyarete gelemezdim.
Öğretmeninin buna verdiği cevap çok entrasan, çok düşündürücü ve eğitici bir cevaptır.
Öğretmen der ki:
- Oğlum, o zaman benim gözlerim de kapalıydı. Ben de gözlerimi kapatmıştım.
Böyle öğretmenlerin sağ olanlarına selam, aramızdan ayrılanlarına da rahmetler olsun ve mekanları cennet olsun.