Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
KİMLERE BENZEDİK ? AHLAKSIZ İNSAN OLDUK AMA KENDİMİZE GELEMİYORUZ.
Dün: Bir işe niyet ettiğimizde “İnşallah” derdik...
Bugün: “Yapacağım-edeceğim” diyoruz.
Dün: Her işe “Bismillah” ile başlardık...
Bugün: “Allah yokmuş gibi” yaşıyoruz (hâşâ)!
Dün: Her güzellik karşısında “Maşallah” çekerdik...
Bugün: “Vay beee!” çekiyoruz.
Dün: Hayretimizi “Allah Allah” diye ifade eder, hayretimiz derinleştiğinde “Fesübhanallah” derdik...
Bugün: İngiliz ağzıyla, “Vaavv yaaa!” diyoruz...
Dün: Her adımımızı, “Tevekkeltü Alellah” diyerek atar, tevekkülü hayat felsefesi yapardık...
Bugün: Ne tevekkülden eser var, ne hayat felsefesi kaldı; sözün tam anlamıyla “yuvarlanıp gidiyoruz!”
Baktığımızı görmüyoruz, ikram edilen güzellikleri yaşamıyoruz; abuk-sabuk diziler, yarışmalar, tartışmalarla ömrümüzü heba ediyoruz!
Dün: Kızınca, “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” der, daha fazla kızarsak “Hasbünallah” diyerek işimizi Allah’a havale ederdik. Öfkemiz bile zikir kokardı...
Bugün: En basit gerekçelerle hakaretler savuruyor, karakter zaafımızı sosyal medyaya gömüp sağa-sola ayar veriyoruz!
Dün: “Neüzübillah” çekerek her türlü şerden Allah’a sığınırdık...
Bugün: Belânın üzerine yürüyor, en küçük meseleyi kavga sebebi yapıyor, sürekli birbirimizle dalaşıyoruz.
Dün: Haddimizi bilir, “Haddini bilmek gibi irfan olmaz” derdik...
Bugün: Başkalarına hadlerini bildirmeye çalışıyoruz.
Dün: Abdestli yatağa girer, kalkar kalkmaz yine abdest alır, yere abdestsiz basmayı toprak anaya saygısızlık olarak görürdük...
Bugün: Bırakınız toprağa abdestli basmayı, elimizi-yüzümüzü yıkamaya bile üşeniyoruz.
Dün: Her namazda masivadan sıyrılır, “iftitah tekbiri”yle birlikte özgürleşirdik...
Bugün: Namazı ihmal ediyoruz. Kılsak bile dünyayı sırtımızdan indiremiyor, kapitalizmin ve modernitenin dayatmalarını arkaya atıp kendimizi özgürleştiremiyoruz.
Dün: “Selamı yayınız” diyen Resulüllah hürmetine selam verir, “tebessüm ediniz” tavsiyesi ışığında bir birimize gülümserdik...
Bugün: Rahmet duası içeren Müslümanca selam yerine, “günaydın-tünaydın-iyi günler-iyi geceler” gibi anlamsız kelimeler kekeliyor, surat asıyoruz...
Ayrılırken “Allah’a emanet” ettiğimiz insanları “esen kal” diyerek esintiye savuruyoruz!
Ölüye “rahmet-mağfiret” dileyeceğimize, yakınlarına “başsağlığı” diliyoruz...
“Nur içinde yatsın” duasını unuttuk, “ışıklar içinde” yatmasını temenni ediyoruz!..
“Uhrevi” kelimeler yerine dünyevi kelimeler uydurup kullanıyoruz.
Dün: Yüz yüze görüşür, uzun uzun muhabbet eder, rastlaştığımızda bir birimize hal-hatır sorar, münasebetlerimizi sıcak tutardık...
Bugün: “Whatsapp”tan, “Facebook”tan, “Twitter”den attığımız soğuk mesajlarla birbirimizi kaybediyoruz.
Dün: Beğendiğimiz şeyleri “mübarek”, “muhterem”, “muhteşem”, “mükemmel”, “muazzam”, “müthiş”, “fevkalâde”, “âlâ”, “âliyy-ül âlâ”, “rânâ” diye nitelerdik...
Bugün: Hepsine birden yamuk ağızla “süppeeerrr” deyip geçiyoruz!
Dün: Harca besmele katar, yüzyıllara meydan okuyan âbideler (Sinan eserleri misal) yapardık...
Bugün: Harca hile-hurda katıyoruz. Bu yüzden, modern teknoloji kullanmamıza rağmen, inşa ettiğimiz binalar ilk depremde yerle bir oluyor.
Dün: Edepliydik. “İlle edeb” der, evlerimizin ve dükkânlarımızın duvarlarına “Edeb yahu!” levhaları asardık...
Bugün: “Edeb”in yanı sıra “hayâ”yı, “ar”ı, “namus”u da unutmuş bulunuyoruz!
Dün: Nezakette zirve idik: Muhatabımıza asla “sen” demez, bizden yaşça ve mevkice büyük olanlara, “zatiâliniz” diye hitap ederdik...
Bugün: Yaşlılara, mevki-makam sahiplerine bile “sen” diye hitap ediyor, tanımadığımız insanlara “abla”, “abi”, “amca”, “dayı”, hatta bizden büyüklere (kızlar dâhil) “oğlum” diye hitap ediyoruz: Ortalığı kaba-sabalık götürüyor!
Bu halimizle biz, bize benzemiyoruz. Peki, acaba kime benziyoruz?
Yavuz BAHADIROĞLU