“Eşim çok uyuyor, ne yapacağımı bilemiyorum.

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Bu kadın kısmına nasihat fayda vermiyor. Konuşmak çözüm olmadı, “Tamam” diyor daha sonra yine bildiğini okuyor. Programlarınızı dinletiyorum, acaba ne yapabilirim?” Şimdi bu mesajdan anladığımız kadarıyla bir yola doğru gitmeye çalışalım. Bana gelen mesajları mümkün olduğu kadar sağına soluna dokunmadan okumaya çalışıyorum. O yüzden burada geçen ifadeyi aynen kullanmaya çalıştım.
Dinleyicimiz diyor ki “Bu kadın kısmına nasihat fayda vermiyor, konuşmak çözüm olmadı, “Tamam” diyor yine bildiğini okuyor.” Biz dünkü programımızda, kurulacak iletişimde geçmişle bağlantıların kurulmaması gerektiğinden bahsetmiştik… “Sen zaten böylesin, sana zaten laf geçmiyor, yaranılmıyor…” gibi sözlerin çocuklara kullanılmamasını tavsiye etmiştik. Kaldı ki çocuklara kullanılmayan bir kelime, bir eşe bir hanımefendiye nasıl kullanılabilir?! Şimdi dinleyicimiz eşinin çok uyumasından şikâyet ediyor. Ancak satırlarının arasında “Bu kadın kısmına nasihat fayda vermiyor” sözünden yola çıkarak, şöyle söyleyebiliriz;
Hanımefendi kalkmış olsa, eşi acaba ona cıvıl cıvıl bir ortam sunuyor mu?
Hanımefendi kalkmış, kahvaltı hazırlanmış, evin içerisinde bir atmosfer oluşturduğunda; o beyefendi de daha sonradan katıldığı o atmosferin içerisinde, neşe ile keyif ile eşine teşekkür ile hayranlık ile ve kullandığı sevgi ifadeleri ile eşiyle şakalaşmaları ile, hanımefendiye yaşanılabilir bir ortam sunuyor mu?
Ya da hanımefendi, zaten kaybolan yaşama sevincinin neticesi olarak kafasını toprağa gömer gibi yatağın içerisine gömüyor ve yataktan çıkmak istemiyor mu?
Bu mesajdan da anlıyoruz ki beyefendi eşiyle iletişime geçmek istiyor ama “Bu kadın kısmına nasihat fayda vermiyor” diye nasıl söyleyebilir!
‘Kadın kısmı’ dediğiniz kısım, acaba bir bitki, odun, ruhsuz, duygusuz bir şeyler mi ki ve erkekler de onun karşısında çok duygulu ve narin bir şeyler mi ki siz hitap ettiğiniz halde, o ruhsuz duygusuz olan hanımefendiler kısmı bir türlü nasihatlerden laf anlamıyor, söz anlamıyor bir şekilde yaklaşalım. Olur mu öyle bir şey?! Evlere şu anlayışın girmesi lazım ki eşler arasındaki iletişim de keyif verici olsun. Bir beyefendi eşine, bir hanımefendi gibi davranmalı. “Kalk, sana ben nasihat veriyorum, bak kırk kere nasihat verdim…” şeklinde yaklaşılan bir eş, eşine karşı hanımefendiliğini sergileyemez.
Ne demek bir hanımefendinin nasihat dinlemesi?! Evin içerisindeki bir anne çocuk mu yani?! Akli melekeleri yerinde olmayan bir zihinsel engellimi?! Hayııır; eğer evin içerisinde yaşanılabilir bir ortam istiyorsak; o zaman bir beyefendi kendisini büyüklük tutkunluğunun içerisinden çıkartması, aynı boy ölçüsüne gelip, o eşinin duygu dünyasını beslemesi lazım ki… Eş ondan sonra yatağın içerisinden kafasını çıkartsın ve eşine tebessümle karşılık versin.
Eşler arasındaki diyalogda, “Ben ona akıl veriyorum, nasihat veriyorum… hala o adam olmadı…” bu türlü diyalog içerisindeki eşler birbirlerine eşliklerini sergileyemezler.
Eşler arasında iletişimin olabilmesi için temel şartlardan birisi; sevgi ortamının olabilmesi.
Eşlerin birbirlerini hala seviyor olması ve seviyor olmasının ötesinde,
Seviliyor olması ve seviliyor olmasının ötesinde de
Eşin, eşini kabullenmiş, benimsemiş olması lazım.
Eğer bir eş, bir eşle konuşmak istiyor, diyaloğa geçmek istiyorsa bu dört temel şartın mutlaka önceden hazır olması lazım.
Yoksa siz, sizi sevmemiş, size karşı dünyasında tepkiler oluşturmuş, sizi benimsememiş olan bir eşle irtibata geçmeye çalışıyorsanız, zaten o kadıncağıza da yazık size de yazık olmuş olur. Önce bu zeminin oluşturulması lazım.
Hani çocuklara kendinizi sevdirin diyoruz ya, burada da şunu diyebiliriz:
Beyefendiler de hanımefendilere kendilerini sevdirmek zorundadırlar.
Örneğin bir gül alın eşinize tebessümle bir uzatın bakalım bi…
Göreceksiniz ki… Aldığınız bir gül, o hanımefendiyi evin içerisinde etekleri zil çalmış gibi dolandırıyor. Vazonun içerisine çiçeği nasıl koymaya çalışıyor. Size nasıl da yemekler hazırlamaya çalışıyor. Bunun eğer gerçekten içten gelerek, tebessümünüzle bir çiçeği götürün verin bakalım bi… Hanımefendi nasıl da onun karşılığını veriyor.
Kadının dünyasında, duygulanımlar, sevgi, sıcaklık, şefkat, merhamet… bunlar çok daha yoğun olduğu için eğer bir beyefendi kendini eşine sevdirmeye çalışırsa çok çabuk gerçekleşir bu…
Dolayısıyla bir hanımefendiye, evinizin içerisindeki eşinize siz, “Bu adam olmuyor zaten, nasihat de kar etmiyor zaten…” gibi kelimeler ile kendi ruhunuzda eşinize öyle bakıyorsanız, böyle bakılan bir eş; kendisini, kafasını yatağın içerisine de sokar. Kendisini odaya da kapatır. Kendisini sokaklara da atar. Kendi derdini, duygularını anlamayan eşinin duygularını kendi içerisine almamak için komşusuyla arkadaşıyla günlerini geçirmeye çalışır ama sizle beraber olduğunda dili bağlanmış gibi, sanki duyguları bağlanmış gibi, sanki belki sizden işiteceği azarı işitmemek için, sizle kuracağı diyalogları mümkün olduğu kadar kısa, kesin, yarım yamalak diyaloglar şekline getirir.
Eşle kuracağımız iletişiminin temelinde sevgi, sevginin ötesinde benimseme, benimsemenin ötesinde eşe razı olabilme şartı vardır
Çocuk Deyip Geçmeyin Bölüm 63 Kısım 1 – 7 Temmuz 2010

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber