Bitkilerinize Bunu Verirken, Çocuklarınıza Nede Bunu Veriyorsunuz?

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Bitkilerinize su verirken, çocuklarınıza neden kola, gazoz, yapay meyve suları gibi içecekler veriyorsunuz?

Neden? Çocuklarınızın sağlığı, gelip geçici heveslerini tatmin etmek kadar kıymetli değil mi sizin için?

Kola, cips, şekerleme ve zararlı kimyasallar, koruyucular, renklendiriciler içeren bisküvi vb. ürünleri çocuklarınıza alırken, elbette ki onların mutlu olmalarını istiyorsunuz. Fakat bir anlık yaşadıkları bu mutlulukların nelere mal olduğunu biliyor musunuz?

Eminim ki bilseydiniz sakınmakla kalmaz, bu ürünlerden sakındırmak için canhıraş mücadele ederdiniz.

Saydığımız bu ürünlerin içerdiği zararlı kimyasallar, sadece beden sağlığına değil, üstelik ruh sağlığına da büyük zararlar veriyor.

Örneğin E171 olarak kodlanıp gizlenen Titanyum Dioksiti duydunuz mu? Duysanız ve bilseniz bile bu kimyasal maddeyi vücudumuz tanımıyor. Tanımadığı bir maddeyi ne yapar vücudumuz? Depolar. Biriktikçe birikir içimizde... Peki, bu maddenin en bilindik özelliği nedir bilir misiniz? Organik parçacıkları yok etme.

Eyvah!

Üstelik kuvvetli bir nem tutucudur. Bundan dolayı vücudun su dengesini bozar. Şekerlemelerden sonraki susuzluğun giderilememesi bundan olabilir mi?

Daha kötüsü: Titanyum Dioksit kromozomlarımıza zarar vererek gen yapımızı bozmaktadır. Fareler üzerinde yapılan 5 günlük bir deneyde, sularına Titanyum Dioksit katılan bu farelerin gen yapılarının bozulduğu saptandı. İnsanda ise bu süre ortalama bir buçuk yıl kadardır.

Peki, nerelerde kullanılır bu madde? Neredeyse her yerde.

Beyaz un, sofra tuzu, şeker, sakız, diş macunu, sabun, deterjanlar, şekerlemeler ve daha neler neler...

Yalnızca Titanyum Dioksit mi? Maalesef hayır... E221 Sodyum Benzoat, E951 Aspartam, E952 Siklomat ve daha birçok zararlı kimyasal...
ABD ve Avrupa'nın bazı ülkelerinde yasak olan bu maddeler "katil" olarak tanımlanmaktadır.

Neredeyse her yerde karşımıza çıkan bu maddeler birçok bedensel tahribe yol açtığı gibi zihinsel ve ruhsal olarak da tehditler saçıyor.

Mesela Aspartam belli bir seviyeden sonra hamile kadınlarda düşüklere, beyin anomalilerine, zekâ gerililiklerine ve ileri yaşlarda Alzheimer'a yol açıyor.

İngiliz Gıda Standartları Ajansı ebeveynleri uyarıyor ve dikkatli olmalarını sıkıca tembih ediyor. Neden mi? Çünkü bu katkı maddeleri birçok davranış bozukluğuna sebep oluyor.
Yapılan araştırmalar katkı maddelerinin zekâ geriliği, hiperaktivite, astım, dikkat bozukluğu ve obesite gibi pek çok hastalığa neden olduğunu bulguladı.

Ben, Hiperaktivite ile saldırganlık ilişkisini konu edindiğim makalemde bu zararlara şu şekilde değinmiştim:

“Bugün, çocuklarınızı sevindirmek için onlara aldığınız paket gıdalar (şekerleme, cips vb) birçok katkı maddesi barındırmaktadır. Renklendiriciler, tatlandırıcılar, aroma vericiler vb. birçok katkı maddesi, beyin metabolizmasının bozulmasına neden olur. Böylelikle kontrolsüz bir şekilde gelişen hiperaktivite beraberinde saldırganlığı da getirir.” (Daha fazlası için mutlaka bkz. http://bilgedegisim.com/…/hiperaktiviteye-bagli-saldirganli… )

Bu zararlı maddelerin birçok üründe karşımıza çıktığını defaatle vurguluyorum. Çünkü bu mesela hakiki bir “beka” meselesine dönüşmüş durumdadır. Bizler, masum zannettiğimiz ürünlerden en masum varlık olan çocuklarımıza alırken iyi niyet kurbanı oluyoruz. Bugün maalesef, "katkı maddesi içermez" ibaresi olan bazı ürünlerde dahi yapılan analizler neticesinde zararlı katkı maddelerine ulaşılmıştır.

O halde nasıl sakınmalıyız?

Bu sorunun cevabını vermek çok zor olmasa gerek. Sadece geçmişimizden dersler çıkarmalıyız. Eskiden nasıl beslenirdik? Öncelikle meyve ve sebzelerimizi mevsimlerine uygun bir şekilde tüketirdik. Ve tabii ki en saf ürünlerden abur-cubur diye nitelendirebileceğimiz tatlılar, şekerlemeler vb. ürünler elde ederdik.

Bizler, çocuklar için ebeveynlerin en büyük eserleri yorumunu yapar ve bundan dolayı çocuk gelişimi üzerine çalışmalarımızı sıklaştırırız. Dolayısıyla bir ebeveynin en önemli görevi yarınların varisi olan çocuklarını en güzel şekilde yetiştirmektir. Belirttiğimiz gibi çocuklarımızın zihinsel, ruhsal ve bedensel gelişimine yönelik tehditler saçıyor bu ürünler. O halde bir ebeveynin bugün için en büyük görevi, çocuklarını bu gibi zararlı maddelerden koruyup doğal bir şekilde yetiştirmektir.

Doğal çocuklar doğal aile ortamlarında yetişirler. Aileler mutfak başta olmak üzere, evlerine girip çıkan ürünlere dikkat ettikleri sürece, çocukları, sözünü ettiğimiz tehditlerden korumak zor olmasa gerek. Bundan dolayı öncelikle kendimiz adına bir karar vermek gerekmektedir.

Yine söz dönüp dolaşıp aynı noktaya geldi: Biz nasıl isek, çocuklarımız da öyleler. Bu ilke çocuk psikolojisinin geldiği zirve noktadır. Şaka değil. Bu, böyledir.

O halde sloganımız belirmiştir gözlerimiz önünde:

Unutmayın: Doğal Çocuklar Doğal Ailelerde…

Psikolog Kadir Özsöz

instagram takip: instagram.com/psk.kdrozsoz/

Kaynak: http://www.bilgedegisim.com/makale/dogal-aile-dogal-cocuk

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber