Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
köle bir gün Sultan Mahmud’un kölesi olmuş.
Sultan, köleyi taşıdığı asil karakteri sebebiyle çok
sevmiş. Derken Sultan’ın öylesine itimadını
kazanmış ki, bütün sultanlığın haznedârı tayin
edilmiş ve en kıymetli ve zarif mücevherler, taşlar ona emanet edilir olmuş. Bu gelişmeyi gören saraylılar ise durumdan pek
rahatsız olmuşlar. Hasetleri ve kibirleri yüzünden,
sözüm ona basit bir köleye böyle bir mevki
verilmesini ve kendi rütbelerine çıkarılmasını bir
türlü hazmedememişler. Bu duygular içinde,
özellikle Sultan yakınlardaysa ondan gün geçtikçe daha çok şikayet etmeye başlamışlar ve asil ruhlu
kölenin itibarını zedelemek için ellerinden geleni
yapmışlar. Bir gün Sultan’ın huzurunda bir saraylının diğerine
şöyle dediği duyulmuş: “Köle Ayaz’ın sık sık
hazineye gittiğini biliyor musun? Onun
mücevherlerimizi çaldığından adım gibi eminim.”
Sultan kulaklarına inanamamış. “İşin aslını kendi
gözlerimle görmeliyim” demiş. Duvara küçük bir delik yaptırıp, içeride olanları
seyretmeye hazırlanmış. Kölenin sessizce içeri
girdiğini, kapıyı kapattığını ve sandığa gittiğini
görmüş. Orada sakladığı küçük bir bohçaymış bu.
Bohçayı öpmüş alnına koymuş ve sonra da açmış. İçinden çıkan köleyken giydiği yırtık pırtık bir elbise! Aynanın karşısına geçmiş. Kendi kendine,
“Daha önceleri bu elbiseyi giydiğin zamanlar kim
olduğunu hatırlıyor musun?” diye sormuş. “Bir
Hiçtin sen. Hepsi hepsi satılacak bir köleydin ve
Allah, Sultan’ın eliyle sana rahmetinden belki de hiç hak etmediğin nimetler lutfetti. Asla nereden
geldiğini unutma! Çünkü mal mülk insanın
hafızasını uçurur, unutuluşlara sürükler. Şimdi sen
de, nimetçe senden aşağı olanlara kibirle bakma
ve daima hatırla Ayaz, hatırla!” Sandığı kapatmış,
kilitlemiş ve sessizce kapıya doğru yürümüş. Hazine dairesinden çıkarken birden Sultan’la yüz
yüze gelmiş. Sultan gözlerini Ayaz’ın yüzüne
dikmiş dururken, yanaklarından aşağı yaşlar
süzülüyormuş ve boğazı öyle düğümlenmiş ki,
konuşmakta güçlük çekmiş. “Bugüne kadar
mücevherlerimin hazinedârıydın, ama şimdi kalbimin hazinedârısın. Bana benim de önünde bir
hiç olduğum kendi Sultanımın huzurunda nasıl
davranmam gerektiği dersini verdin.