Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Toplumca daha gidecek çok yolumuz var. Aşağıdaki mektubu okuyunca içim sızladı. Dede kendi kültürü içinde mayalanmış, öğretmen öğretmenlik yapıyor ama henüz insan olamamış, (böyle bir tabir kullandığım için çok üzgünüm ama başka türlü duygumu ifade edemiyorum), sen kızsın okumana gerek yok diyen bir kültürün anne babaları ve bana içini döken bir insan, bir kadın okurum. İşte bir Anadolu öyküsü daha.
***
Annem babam üç yaşındayken beni yaşlı dedeme ve babaanneme bırakıp Almanya’ya gitmişler. Dedem okula kayıt ettirmek istemedi ama köye gençler geldi sokaklardaki çocukların kimliğini yaşını sorup okula kayıt ettiler; ben de kendimi kayıt ettirdim. Buna kızan dedem bana bir defter bir de kalem alırdı, çantamı babaannem, nur içinde yatsın, bezlerden dikti, önlüğümü her sene kuzenimin eskiyen bozaran önlüğünü giyerdim. Tabii ki öğretmen başka şeyler de isterdi, alamazdım. Kitabım yok diye derslerimi yapmak için bütün köyün içinde sınıfımdaki kızları dolaşırdım ailesi izin versin de ben de onun kitabından dersimi yapayım diye. Tabi annesi olmayan bir kızı kimse evine almak istemezdi. Evine alanlarda, “Almancı olan sizsiniz, ama bizim fakir kızın kitabına muhtaç olan da gene sizsiniz,” diye tekrar tekrar yüzüme vururlardı lafları. Bunları öğretmenim çok iyi bildiği halde gene de eksiğim olduğu için her seferinde beni sınıfın içinde ayağa kaldırırdı, beş parmağımı birleştirirdi ve kalınca bir sopayla 5 parmağımın ucuna kuvvetle vururdu. Sinirini alamazdı, “bir de Almancı olacak, ama kitap defter bulamıyor,” diye aşağılardı, sanki bana onları alan var da ben istemiyorum gibi. Çok zoruma giderdi, ama ağlamaya utanırdım; göz yaşlarım genzimden içime akardı. Bana bunu yapan öğretmen sanki benim annem babam öyle benim istediğimi alıyormuş gibi bir de benden saç kurutma makinesi istiyor annene babana söyle de bana Almanya’dan saç kurutma makinesi getirsin, tabancaya benzeyenden diyordu.
Bundan 45 sene öncesi, telefon yok, mektup varda ben onların adresini bile bilmiyordum, bilmek de istemiyordum. Beni terk edenlerden ne isteye bilirdim ki. Anne baba çocuğunun ihtiyacını bilmesi gerekmez mi? Uzun oldu hocam, ama bizim çocukluğumuz çoğumuzun böyle erkenden anne baba olmayı bilmeyen çocuklar evlendirilip anne baba olunca böyle oluyormuş. Beni de kendi annem babam okuldan aldı, everdi kız çocukları onlara yük oluyordu sanki.
***
Düşünüyorum, bu Hanımefendi şimdi bana yazabiliyor. Allah’ıma şükrediyorum böyle insanlara ulaşabildiğim için. Ne mutlu bana; ona ulaşabilmişim ve bana içini döküyor. Kendisine yazdım, onu tanımak benim için bir onur. Şimdi insan insana yaşayabileceğimiz bir ülke ve gelecek oluşturmak için hepimizin uyanık olması gereken bir zaman. Geçmişin esiri olmadan yolumuza devam edeceğiz. Gücümüzün yettiği kadar, elimizden gelenin en iyisini yaparak. Biz yarını karınca kararınca kendi emeğimiz ve bilincimizle inşa edecek büyük bir ekibiz. İyi ki varsınız. Selamlar, sevgiler.
Alıntı: Doğan Cüceloğlu