Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Annem 40 yaşına kadar hiç çalışmamış; boşanınca evimize yakın bir özel okulda hademeliğe başlıyor. Gel zaman git zaman özel okulun sahibinin evinde tam zamanlı yardımcı olarak çalışmaya başlıyor. Ben o zaman ortaokuldayım ve derslerim muhteşem her dönem teşekkürler, takdirler, iftihar belgeleri vs. Lisede özel okul sahibi bana başarı bursu veriyor ve ben özel okulda okumaya başlıyorum. Hazırlık bitiyor, derslerim fevkalade, özgüvenin daha da yerine gelmiş, tüm sosyalliğimle okulda var olma çabam var. ( Herkes zengin ama benim kitap alacak param bile yok, öğretmenlerim bana fotokopi veriyor her ders için vs). Okul tatile girmeden bölüm seçeceğiz ve ben Türkçe matematik seçiyorum, her iki dersim de çok iyi ve tek hayalim var, avukat olmak! Anlatamam size nasıl kendimi görüyorum o cübbe içinde, mahalledeki arkadaşlarım kavga edince aralarına giriyorum, avukatcılık oynuyorum falan, o derece. Okul açıldı, gittim Türkçe matematik sınıfına, kapıdaki listede adım yok ama ben yanlışlık olduğunu düşünüp oturdum. Müdür yardımcısı geldi beni sınıftan çıkardı, yanlış sınıfta olduğumu söyleyip beni yabancı dil sınıfına soktu. Hayır diyorum nasıl olur, tercih formumda ben bu bölümü seçmedim. Asla kabul etmiyorlar. Üzgünüm, kızgınım, öyle ki zengin olmadığımız için yaptıklarını sanıyorum artık. Eve gittik okul bitince, evde olayın sırrı çözüldü.
Annem ve özel okul sahibi kişi, kendi aralarında istişare yapıyorlar ve diyorlar ki; özel okulda yabancı dil öğrenecek, üniversitede de İngiliz dili ve edebiyatı seçer, öğretmen olur, bizim özel okulda çalışmaya da başlar, mesleği hazır olur vs. Benim adıma bölüm seçiyorlar, beni mezun edip üniversitede seçim yapıyorlar yine benim adıma, oradan da mezun edip çalışacağım yeri belirliyorlar. Tabi bu hayalde ortak özel okul sahibi olunca (aslında eşi diyelim) öğretmenler karşı çıkamıyorlar, çıkmıyorlar, tek yapabildikleri beni Türkçe matematikten alıp yabancı dil sınıfına götürmek oluyor. Anneme küstüm ben de aynı bu genç gibi. Hırs yaptım ve güzel puanlarla bitirdim okulu. Ama üniversite sınavında soruları cevaplamadım. Sırf kaderimi değiştirmek için.
Sırf anneme inat olsun diye. Sırf kendime haksızlık yapmamak için. Sonuçlar açıklandı ve ben tabi yerleşemedim.
“Ne oldu?” dersiniz. Özel okul sahibi hanım annemle konuşup bana sormadan benim kaydımı kendi üniversitelerine yaptı. Üniversite yeni açılmıştı ve İngiliz dili edebiyatı da yoktu üstelik. Ben iletişim fakültesine yazdırıldım. Sonuç, o bölümü de bitirdim ama annem televizyon kanallarında çalışamayacağımı söyledi, namuslu ve edepli bir genç kız belli belirsiz saatlerde eve gelmezdi çünkü. Annemin baskısıyla bankaların ‘call center’ bölümüne başvurdum ve bankaya girdim. Evlenene kadar çalıştım, evlendim çocuk sahibi oldum ve işi bıraktım.
Sevmediğim okullarda sevmediğim bölümleri bitirdim. Asla olmak istemediğim yerde çalıştım. Şimdi oğlum var 10 yaşında, ne yaparsan yap isteyerek yap diyorum. Bazen çöpçü olmak istiyor bazen genetik mühendisi. Sen mutlu ol en önemlisi bu diyorum. İçimde ukde kaldı hukuk fakültesi, profilimde en çok avukatları takip ettiğimi görürsünüz, öylesine seviyorum hala. Tabii ki geç değil, henüz 40 yaşındayım, istersem yine okurum ama hevesim yok artık. Küskünüm, anneme karşı kinim yok ama kırgınlığım var.
***
Bu uzun öyküyü okuma zahmetine katlandığınız için sizi kutlar ve teşekkür ederim. Ne demiştik, her davranışın arkasında bir niyet, her niyetin arkasında bir bilinç vardır. Biz hala davranışı kanunlarla, yönetmeliklerle, cehennem korkusu ya da devrimlerle değiştirmenin tartışmasını yapmakta olan bir toplumuz. Davranışın arkasındaki niyeti keşfetmek önemli. Ama bu mektup gösteriyor ki, niyet ancak o niyeti doğuran bilinç kadar sağlıklı ve anlamlı olabiliyor. Çok öz oldu, özür dilerim. Benim KORKU KÜLTÜRÜ, GERÇEK ÖZGÜRLÜK ve SAVAŞÇI kitaplarımı okuyanlar ne demek istediğimi anlamakta sanırım pek zorlanmayacaklardır. Peki, anne-okul sahibi-öğrenci için nasıl bir bilinç içinde olmak bu tür sorunlar yaratmazdı? Bunu bir video konusu yapalım mı, ne dersiniz? Selamlar.
Alıntı: Doğan Cüceloğlu