Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Biz çocukluğumuzda ve gençliğimizde 23 Nisan Bayramlarını çılgınlar gibi kutlardık. Gündüz, resmi törenler, bayram gösterileri, gece fener alayı. Bazı çevrelerde resepsiyonlar, balolar... Sokaklar, evler, sınıflar, resmi ve özel işyerlerinde bayram ruhu eserdi. Öğrenciliğim ve öğretmenliğim sırasında ne çok anım oldu!
Bugün bunlardan birini paylaşmak istiyorum. Siz de kendi anılarınızı hatırlayıp paylaşın diye.
Köyde müdür ve iki öğretmen çalışıyoruz. Bir de yeni mezun 18 yaşında stajyer arkadaşımız var. Tayin bekliyor. Bayramda neler yapmamız gerektiğini gün evvelden düşünüp hazırlıklara başladık. Her yıl aynı şeyleri tekrarlamak hoş olmuyor. Başta muhtar olmak üzere bütün köy bizi izlemeye gelecek. Hatta komşu köyün tek çalışan öğretmeni, kendi köyünde töreni bitirip öğrencilerle birlikte bizi izlemeye gelecek. Muhtarlar, köylerinde yapılan etkinliklerle gurur duyarlar. Bu onların da başarısıdır bir yerde. Muhtarımız, ne istersek bir koşu kasabaya gidip alıyor. Renk renk balonlar, bayraklar, yapıştırıcılar, kartonlar, krapon kağıtları... Müdür konuşmasını özenle hazırlıyor. Bu konuşmanın ve programın bir metni İlköğretim Md lüğüne götürülüp onaylatılacak. Derken; bir haber geldi. Sayın Kaymakam, İlköğretim Müdürü ve Jandarma Komutanı bayramda bizim köye gelip bayram törenimize katılacaklarmış... Allaaah.... Md Bey'de bir telaş bir kıyamet. Öğretmen arkadaşım bana göre daha tecrübeli. Dört ve beşinci sınıfları okutuyor. Bende birinci sınıf var. 12 öğrenci. Benim görevim süsleme. Salona bir masa, üzerine sandalye koyup yukarıdan aşağıya sallanan bir de yatak çarşafı örttüm. En üstte ortada Atatürk resmi yanlarda bayraklar. İnkılapları kare kare gösteren bir resim. İstiklal Marşı, Andımız' ın yazılı olduğu tablolar. Balon ve krapon kağıtlarını kıvırarak yaptığım çiçekler. Tavana ve camlara yapıştırılan, çakılan kağıt süslemeler. Boş vakit bulduğumda, öğrencilerin tümünü bir araya toplayıp marşlar öğretiyorum.
Atatürk'üm, önderim ! Kalbimde yaşıyorsun.
Yurtsever bir dünyanın kalbinde atıyorsun.
Yurda Cumhuriyet' e kimse el uzatamaz.
Bu inancı içimden, hiçbir kuvvet atamaz.
Bugün kapatılmış olan Öğretmen OKULLARINDA okuyan öğretmenler, bu becerileri mutlaka kazanmışlardır. Mandolin çalar, oyun yazar, folklör bilir, her türlü iş ellerinden gelir. Yaratıcılıkta sınır tanımazlar .
Umudumuz genç arkadaşta. Programa katkıda bulunursa, stajyerliğinin kalkmasında iyi puan kazanır. O zaman bilgisayar yok, internet yok. İzin alıp şehir kütüphanesine gitti. Bir tiyatro bulmuş. 15_20 sayfalık. Kurtuluş savaşında yaşananları anlatıyor. Okuduk, beğendik. Kostümleri muhtar bulacak. Biz sahne kuracağız. Çocuklar oynayacaklar. Md Bey, tiplerine bakıp bakıp hangi öğrencinin hangi role uygun olduğuna karar verdi, roller dağıtıldı. Her karakterin repliği yazılıp görevli öğrencinin eline verildi. Evde ezberlesin diye. Programı sunmak için en akıllı, becerikli, kendine güvenen öğrenci seçildi. Bu çocuk şehirde büyümüş. Hem zeki hem de diğer çocuklara göre daha bilgili. Ne yapacağı öğretildi. Çalışmalar başladı ama evlere şenlik. Çocukların dili bazı kelimelere dönmüyor. Ezberlemekde zorlanıyorlar. Uzun cümleler kısaltıldı, sözcükler değiştirildi. Rolünü ezberlemeyen çocuklara repliği tekrar tekrar yazma cezası verildi. Muhtarın kızı Nene HATUN oldu. Eski püskü şeyler giymesi gerek. Annesi tutturmuş ben çocuğuma bayram gününde bu kıyafeti giydirmem diye. Nazilli basmasından biyeli fırfırlı elbise dikmiş. Nene Hatun ille de o elbiseyi giyecekmiş. Muhtar karısına söz geçiremiyor. Kadın iki de bir okula gelip bize elbiseyi kabul ettirmeye çalışıyor. Komutan rolüne seçilen çocuğa muhtarın askeriyeden emanet aldığı asker kıyafeti büyük gelmiş. Çocuğun annesi pantolunun paçalarını, ceketin kollarını kesmiş kıvırmış. Asker kıyafetleri demirbaşa kayıtlı olurmuş. Kesmek küçültmek suçmuş. Muhtar kara yasta, çözüm arıyor. O kumaş piyasada bulunmazmış ki alsın yenisini diktirsin.
Şimdi bir çoğunuzu gülümsetse bile o günlerin telaşını yaşayanlar bilir. Bahçe duvarına büyük çiviler çakıldı. İki de direk dikildi sahne için. İpler gerildi, çarşaflar asıldı, sahne hazır.
Büyük gün geldi, heyecan dorukta! Sandalyesini kapan köylü yer kaptı. En öne okulun tahta sandalyeleri dizildi önemli misafirler için. Jip okulun önüne gelince alkışlar arasında devlet temsilcileri en çık kıyafetleri ile inip önce muhtar, müdür ve sırasını bekleyen öğretmenlerle tokalaştılar. İstiklal Marşı ve saygı duruşundan sonra müdür konuşmasını yaptı. Şiirler okundu. Sıra geldi tiyatroya. Sunucu öğrenci duyurusunu yaptı. Perde açılacak. Komutan rolünü oynayacak çocuk heyecandan altına işemiş. Utanmış, üzülmüş ağlıyor. Md Bey kan ter içinde susturmaya çalışıyor. Araya bir şiir sokuyoruz, çocuk susmuyor, iki şiir okunuyor, çocuk yine ağlıyor. Neyse sonunda kıpkırmızı gözleriyle komutan sahneye çıktı. İzleyiciler merak içinde alkışlıyorlar. Titrek, içine kaçmış bir sesle konuşmaya başladı. Biraz rahatladık. Elinde tepsiyle er girecek , komutana kahve getirecek. Tepsiyi kapmış üstünde fincan yok. (Ay!) deyip perde aralığından uzatılan fincanı alıp komutana sunuyor. Nene Hatun giymiş fırfırlı, biyeli elbisesini sahneye çıkıyor. Bu arada köyden bir delikanlı Almanya' dan gelen kamerasıyla sandalye tepesinden çekim yapıyor.
Roller karıştı, replikler unutldu. Oyuncular birbirlerine rolünü hatırlatıyor. Oyunu daha önceden izleyip bilen öğrenciler dışarıdan müdahele ediyorlar, hizmetli elinde sopa onları susturmaya çalıyor, derken oyun bir yerde kilitlendi kaldı. Ara vermiş gibi perdeyi kapattık. Sunucu öğrenci sahneye itildi durumu kurtaracak bir şeyler söylemesi gerektiğinin farkında. Ne dedi biliyor musunuz?
(Gördünüz işte! Çalıştılar, çalıştılar yapamadılar. Sıçtılar tiyatoranın içine!)
Başta Kaymakam olmak üzere önce misafirler sonra köylüler alkışlamaya başladılar. Yüzler gülüyordu. Herkes mutluydu.
Bunları yazarken nasıl ağladığımı, nasıl duygulandığımı görmeniz gerek.
Sanatçı olmak, yönetmen olmak kolay değil elbette. Her işin ehli gerek... Topluma hizmet sunmak üzere sahneye çıkan siyasiler de başarısız olduklarını böyle itiraf edecek yürek olsa ( BİZ BU İŞİ YAPAMADIK!) deyip sahneden inseler de. Ulusça onları ayakta alkışlasak!
Nice sağlıklı ve mutlu bayramlara.....
ULVİYE KARA AKCOŞ