Hasan TÜLÜCEOĞLU
“Teknoloji ve benlik” başlıklı yazımızda psikolojide ‘ego’dan hareketle toplumlarında birer birey olduğunu belirterek şöyle demiştik: “Burada toplumu kişileştirerek her toplumun bir benliği, egosu olduğunu ifade ediyoruz. Kişileşen bu toplumun varlığı onun tarihsel ve kültürel birikimidir. Tarihi ve kültürel bu birikimler toplumu nevi şahsına münhasır kılmış ve adeta bir fert gibi diğer toplumlara göre onu bireyleştirmiştir… Diğer toplumlarda olduğu gibi Türk toplumu tarihsel başlangıcından günümüze nevi şahsına münhasır bir kişiliktir. İslam oluştan itibaren benlik kaynağı İslam dininden beslenmiştir. Elbette ki diğer toplumlarda toplum benliğinin oluşmasında din ve dini değerler etken ve önemlidir. Toplumu bir şahıs olarak düşündüğümüzde çocuğun kişisel benliğinin oluşmasında aile ve diğer etkenler nasıl faal olup onu bireyselleştiriyorsa toplumların kişisel benliklerini de yaşadıkları(geçmişleri-tarihleri) ve oluşturdukları maddi manevi değerler (kültürleri) yön verir ve belirler. Özellikle maddi manevi değerler birikiminin oluşmasında toplumun benimsediği dini ve dini değerleri çok önemli etken rol oynamıştır.” (https://www.haberx.com/post/10189/teknoloji-ve-benlik)
Birey olarak ifade ettiğimiz her toplumun veri donanımı daha çok dini kaynaklıdır. Din, kollektif bu toplum benliğinin en önemli temel kaynağı, gücü ve enerjisidir. Tarihi, coğrafik ve kültürel birikimlerde aynı şekilde toplum benliğinde etkendir. Biz buna “toplum veri tabanı” diyoruz.
Bireyler gibi toplumlarda elbet birbirleriyle etkileşim halindedir. Bununla birlikte her birey nev-i şahsına münhasırdır. Birey olarak ifade ettiğimiz her toplum içinde bu böyledir.
Başlangıçta toplumlar, gerçekte ilah olmayan tanrılar edinip çok tanrılı dini yapılanmalara gittiler. O gün için çok tanrı inancının beslediği bir ‘toplum veri tabanı’ vardı. Peygamberler bu veriyi değiştirmek için mücadele ettiler. Hz. İbrahim cansız taş şekillerin Tanrı olamayacağını anlatmak için çok riskli bir yolu tercih etti. Peygamberlerin bu kutlu mücadeleleri zamanla insanları gerçek İlah’a yöneltti. Bugün Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dini mensupları, uzak doğuda devam eden pagan inançlılara göre insanlığın çoğunluğunu oluşturmaktadır.
Putperestlik sonrası toplumlar, ilahi kaynaklı din veri tabanına evrildiler. Hıristiyan olsun, Yahudi olsun, Müslüman olsun bu toplumları yönlendiren güç, gerçek Tanrı inancına sahip dinleriydi. Dinlere göre toplumlarda birbirlerine göre farklılık gösteriyordu. Fert olarak ifade ettiğimiz toplumu yönlendiren asıl güç, din ve dini inançlarıydı. Birbirlerinden bağımsız olarak nev-i cinslerine münhasırdılar. Tekrar vurgu yapalım asıl etken dindi. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet.
Toplumlar için bu veri tabanı, Batı dünyasının rönesans ve reform hareketlerini gerçekleştirip sanayi ve teknoloji üretimine geçtiği zamana kadar böyleydi. Birbirlerinden etkileşimle birlikte dini veri tabanlı olarak her biri bağımsız olarak kendi kendilerini yönlendiriyorlardı.
Batı dünyası, hıristiyanlık kültürü üzerine kurulu yeni bir ‘toplum veri tabanı’, dolayısıyla baskın ve etken yeni bir toplum meydana getirdi. Yeni, güçlü, baskın ve etkin bu ‘toplum veri tabanı’ sanayi ve teknolojiyle birlikte tüm dünyayı etkileyip yönlendirdi. Kısa zamanda ilahi olsun olmasın tüm toplumlara etki edip kendi veri tabanına oturttu. Bu yeni ‘toplum veri tabanı’nda hıristiyanlık kültürü asıl etkendi. Din karşıtlığıyla ortaya çıkan bu yeni toplum gücü, elbette dini de dışlamıyordu. Ama toplum üzerindeki etkisini oldukça sınırlandırıyordu.
İslam dünyası olarak bütün dünyamız işte bu yüzden allak bullak oldu. Öyle bir şok yaşayıp nice travmalar geçirdik ki bunların etkisinden hala kurtulabilmiş değiliz. Bir birey olarak ifade ettiğimiz toplum kişiliğimiz hala adeta yarı sersem.
Putperestlik sonrası ilahi din veri tabanlı toplumlar etkileşimle birlikte birbirlerinden müstakildiler. Birey olarak her toplum veri taban kaynaklı kendi kendini yönlendiriyordu. Ancak bu yeni batı dünyasının toplum veri tabanı bütün dünyaya hükmediyor, bütün dünya toplumlarını istediği şekilde yönlendiriyor, yönetiyor. Sanayi devrimi başında bu böyleydi teknoloji devriminde etkin olarak devam etti. Ve günümüz dijital devrimiyle tüm dünyayı avucunun içine almış durumda. Tüm dünya toplumlarının artık sadece bir toplum veri tabanı var. Hırıstiyanlık kültür kaynaklı ‘batı toplum veri tabanı’. Bunu da bilim ve teknoloji ile elde ettiler.
Biz istediğimiz kadar eski değerlerimize ulaşma adına gayret gösterip eski toplum benzeri bir nesil yetiştirmeye bütün dinamiklerimizle yüklensek te ‘veri tabanı’ batı dünyasının elinde olduğu sürece bu hedefe ulaşamayız. İstediğiniz kadar dini ağırlıklı eğitim verin, aktivite ve etkinlikler yapın çabanız nafiledir. Sebep ise ‘batı toplum veri tabanı’dır.
Bu makus talihi kırmada tek yol, İslam dünyasının alternatif bilim ve teknoloji çalışmasını kotarmasıdır. Mevcut bilim ve teknolojinin bir tık ilerisinde yeni bilim ve teknoloji. Bu gerçekleştirilebilirse yeni bir toplum veri tabanını oluşturacağızdır. Bu gerçekleşince de kontrol geçmişteki gibi yeniden bize geçecektir. Mevcut gidişatta yakın zamanda böyle bir hedefin kotarılması zor görülüyor. Ancak her şeye rağmen ümitsiz olmamak gerekir.