Tarihsel olaylar ve olgular hakkında yapılan yorumlar çoğu zaman hayretler içinde kalmama neden olur. Öyle bir tavır takınılır ki sanırsınız olay dün yaşanmış. Tarih biliminden o kadar uzak kalınmış ve tarihin kuralları o kadar göz ardı edilmiştir ki değerlendirmeler, Mustafa Kemal’in dediği gibi, değişmeyen hakikati insanlığı şaşırtacak bir hale getirmiştir.
19. yüzyılda kurulan devletlerin milli nitelik taşımasının yadırganması, Mustafa Kemal’in şapka ya da harf inkılabının yersiz bulunması, İttihat ve Terakki önderlerinin I. Dünya Savaşı sonrası yurt dışına gönderilmesinin sert bir dille itham edilmesi, Lozan Anlaşmasında Ege Adalarının alınmamasının eleştirilmesi, II. Abdülhamit’in ya Kızıl Sultan ya da Ulu Hakan olmaya zorlanması vb. tarihsel döngüden kopartılarak yapılan değerlendirmelerdir.
Tarih, geçmişte yaşamış insanların birbiriyle ilişkilerini inceler ama nasıl? Yer- zaman göstererek, neden sonuç ilişkisi içerisinde, belgelere dayanarak, objektif bir şekilde. Tarihte olaylar yaşandığı yere, günün koşullarına göre ve tarafsız değerlendirilmelidir. Geçmişte yaşanmış bir olayı, söylenmiş bir sözü, bugün yaşanmış, bugün söylenmiş gibi algılayıp yorum yapmak büyük bir hatadır. Geçmişin koşulları ile bugünün koşulları farklıdır ve her olay yaşandığı zamanın çocuğudur.
Tarihsel olaylar çok ucuz ve basit değerlendirilmektedir. Bu açıdan tarih talihsiz bir bilimdir. Herkes tarihsel konularda yetkin bir eda takınarak konuşabiliyor. Oysa tarihin de fen bilimleri gibi kuralları vardır, gelişi güzel yorumlarla sağlam sonuçlara ulaşmak mümkün değildir. Tarih bir zincirin halkaları gibidir. Halkalardan birini çıkarıp üzerinde konuşmak anlamsız ve değersizdir. Bu halkanın öncesi ve sonrası halkayı yani olayı etkiler. Olay öncesi ve sonrasıyla bir bütün oluşturur.
Tarihsel olaylar tarafsız değerlendirilmelidir. Tarih bir bilimdir. Bir fikrin ya da ideolojinin arka kapısı değildir. Bir ideolojinin iddialarını kanıtlama malzemesi, kişisel fikirlerimizi sağlamlaştırma aracı değildir. Tarihsel şahsiyetler de insandır ve kimse her şeyiyle kötü ve her şeyiyle iyi olamaz. Olaylar ve şahsiyetler olduğu gibi anlatılmalı ve onların özellikleri menfaat sağlama amacı ile çarpıtılmamalıdır. II. Abdülhamit’in kızıl sultan ya da ulu hakan olarak değerlendirilmesi, İttihatçı önderlerin İttihat ve terakki Partisi Merkez Yönetim Kurulu tarafından yurt dışına gönderilmesinin “kaçtılar” olarak yorumlanması vb. gibi.