Ali Yalçın’ın on yıl gibi çok kısa bir sürede söylem ve eylem çelişkisiyle birlikte ortaya çıkan bu baş döndürücü değişimi karşısında üye: “Bu kadarı da pes” dedi.
“Biz ucuz işlerin sendikası değiliz. Biz gelecek günlerin, kalıcı iş ve eylemlerin sendikasıyız.” diyen Merhum M. Akif İnan’ın başlattığı emek mücadelesi; bir avuç ferasetten ve basiretten yoksun beceriksiz, kifayetsiz ve kendi çıkarlarından başkaca bir şey düşünmekten aciz rantiyecinin eline bırakılamaz. Bu dava hareketinin daha fazla irtifa kaybetmesine göz yumamayız ve sessiz de kalamayız.
Ali Yalçın’ın 28 Ekim 2015 Çarşamba günü Pendik Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezinde yaptığı konuşmada: “Nefislere değil, nesillerin yetiştirilmesine yatırım yapmanın kazandıracağını; Önceliğimiz nefsimiz değil, yeni nesiller yetiştirmek olmalıdır.” dedi. Konuşmasının devamında eğitimde yapılan endoktrinasyonu eleştirdi ve gençler parmak ucumuza değil, ayak izlerimize baktığını hatırlatarak konuşmasını sürdürdü. Konuşmanın tamamına (https://www.memursen.org.tr/nefislere-degil-nesillere-yatirim-kazandirir) linkinden ulaşılabilir.
Ali Yalçın görgüsüzlüğünü ve sonradan görme özelliğini yazılarına da yansıtmaktadır. Kendisine sufle edilen birkaç kelimeyi özellikle ilk bakışta okuyucuların ve dinleyicilerin anlayamayacağı türden seçmeye özen gösterir ki kendisine, “Ne kadar entelektüel birisi” desinler. Habere konu olan bu yazısında da “endoktrinasyon” kelimesini kullanmıştır. Yazısında eğitimde yapılan endoktrinasyonu eleştiren Ali Yalçın’ın sendikada uyguladığı edoktrinasyonu yazmaya ciltler yetmez. Sendikal konulardaki eleştirel paylaşımları beğenenlerin, beğenilerini kaldırmaları için baskı yapılıyor. Sendikal konularda eleştiri yapan üye ötekileştiriliyor ve teşkilata zarar vermekle itham ediliyor. Eleştirilerini sürdürmeye devam ederse sendika üyeliğinden çıkarılıyor. Soru soran üye karşısında bakanlık müfettişini buluyor. Konuşan üye kendisini mahkemede buluyor. Bundan daha iyi sendikal endoktrinasyon olur mu?
Diyorsunuz ki; Gençler parmak ucumuza değil ayak izlerimize bakar. İşte biz de senin ayak izlerine baktık. O ayaklar bizi Kuşadası’nın zirvesindeki ranta götürdü, o ayaklar bizi kooperatif masumiyetinin arkasındaki çöreklendiğiniz hazine arazilerine götürdü, o ayaklar bizi kurucu değerden çok uzaklara götürdü, o ayaklar bizi istişare kültürünün olmadığı baskıcı yönetim anlayışına götürdü, o ayaklar bizi açıklayamadığınız mal varlığınız ve maaşınızdan dolayı şeffaf olmayışınıza götürdü. Parmak sallayarak hizaya getirmeye çalıştığın o bir milyon üye artık senin kurduğun korku duvarlarını yıktı, sana meydan okuyor ve diyor ki: “Artık bu sendikaya daha fazla zarar vermeden başkanlığı bırak, eğer istifa etmekte inat edersen tabandan gelen dip dalga hareketi seni gönderecektir.”
Konfederasyonun üyelerinin % 40’ının eğitim sektöründe çalıştığı bir emek örgütünün halet-i ruhiyesini Turgut Cansever’in: “Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil, imar ettiğiniz şehri tahrip eder.” sözü ne de güzel özetliyor.
Ali Yalçın’ın on yıl gibi çok kısa bir sürede söylem ve eylem çelişkisiyle birlikte ortaya çıkan bu baş döndürücü değişimi beraberinde dava sendikacılığının rant sendikacılığına dönüşmesine neden olmuştur. Bu durum sendikayı kurucu değerlerinden hızla uzaklaştırmıştır. Üyelerin Ali Yalçın’dan beklentisi sendikaya daha fazla zarar vermeden istifa etmesidir.
“Biz ucuz işlerin sendikası değiliz. Biz gelecek günlerin, kalıcı iş ve eylemlerin sendikasıyız.” diyen Merhum M. Akif İnan’ın başlattığı emek mücadelesi; bir avuç ferasetten ve basiretten yoksun beceriksiz, kifayetsiz ve kendi çıkarlarından başkaca bir şey düşünmekten aciz rantiyeclerin eline bırakılamaz. Bu dava hareketinin daha fazla irtifa kaybetmesine göz yumamayız ve sessiz de kalamayız.
Yıldırım Demirci