Pişekar İle Kavuklu Oyunu Tiyatro Metni

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Aşağıdaki parçada dramatik örgü, Pîşekâr’ın, kiralık ev ve iş bulma bahanesiyle Kavuklu’yu kandırmak istemesi üzerine kurulmuştur.

Pîşekâr — Şimdi ne işle meşgulsün?

Kavuklu — Yani, ne iş görüyorum?

Pîşekâr — Öyle ya.

Kavuklu — Hiç tabiî. Okumam yok, yazmam yok; başka bir marifetim de yok.

Pîşekâr — Eyvah! Desene, evde de rahatın yok. Aman, Hamdi’ciğim, felâket üstüne felâket!

Kavuklu — O da doğru. Hatta bizim hatunla kavga ettim de, çıktım sana geldim; “Belki bir iş bulur da geçimimi düzeltirim.” dedim.

Pîşekâr — Aman birader, bu aralık, ortalıkta o kadar kesatlık var ki, sorma. Ben bile geçinemiyorum. Hele şimdilik biraz sabırlı ol da, bakalım belki bir iş çıkar.

Kavuklu — İsmail, bu işsizlik yüzünden evle de bozuştuk.

Pîşekâr — Ev kira değil miydi?

Kavuklu — Elbette kira.

Pîşekâr — Öyleyse ne üzülüyorsun? Bırak çık. O, keder etsin.

Kavuklu — Ev mi keder etsin?

Pîşekâr — Peki öyle ya! Aranız bozulmadı mı? Bırak, yürüyüver.

Kavuklu — Evet bozuldu. Ben de bıraktım, yürüyüverdim.

Pîşekâr — Bir daha gitmezsin. O pişman olsun. Hem canım, ev sana dargın değil mi?

Kavuklu — Dargın, dargın ama, İsmail, malûm ya, kadınlar acayiptir; şimdi gırtlak gırtlağa gelirler, on dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi konuşurlar.

Pîşekâr — Ay! Sizin ev konuşur mu?

Kavuklu — Elbette. Dilsiz değil ya!

Pîşekâr — Amma da tuhaf! Evin konuştuğunu bu yaşıma geldim, duymadımdı. Türkçe mi, Arapça mı, Farisîce mi konuşur?

Kavuklu — Ne söylüyorsun, İsmail anlayamadım.

Pîşekâr — Canım, anlaşılmayacak ne var ki? Sizin ev konuşuyor ya...

Kavuklu — Evet.

Pîşekâr — İşte ben de onu soruyorum: Ne lisanla konuşur?

Kavuklu — Biz evlendik evleneli, bildiğimiz Türkçeden başka bir lisanla konuşmadık.

Pîşekâr — Demek, sade Türkçe konuşur, öyle mi?

Kavuklu — Evleneli on seneyi geçiyor, başka dil kullandığını duymadım.

Pîşekâr — Demek içinden konuşuyor.

Kavuklu — İçinden konuşur, ben yüzünden anlarım... İsmail, eğleniyor musun? Ulan, bir saattir, “Ne olacak, sonu nereye varacak?” diye bekledim. Hâlâ saçma sapan, içinden çıkılmaz boş lâkırdılardan başka bir şey yok. Haydi, sen şimdi bana ufak, şöyle benim barınacağım gibi, iki üç odalı bir evceğiz bul da ötesini düşünürüz?

...

Pîşekâr — Efendim, işin en güzel tarafı akarı kokarı da yok. O güzel manzarası hiçbir sayfiyeye, hiçbir kışlığa benzemez. Aman efendim aman! Ne söylesem tamamen anlatmış olamam!

Kavuklu — Bu gidişle biz ne evi ne de mahalleyi bulacağız.

Pîşekâr — Neden efendim?

Kavuklu — İsmail, bunun nedeni medeni yok. Biz yola çıkalı belki yarım saat oldu. Hâlâ eve gelemedik.

Pîşekâr — Efendim, neden acele ediyorsun? İşte, geze geze geldik. Şuraya bak birader. Eğer şu binanın bir eşi daha varsa ne dersen de! İnsanın yiyeceği geliyor. Şöyle bir bakınca insanın ömrü artıyor vesselam!

Kavuklu — Müsaade edersen iki kelime de söylemek bana nasip olsun. İsmail, evde sen mi oturacaksın, ben mi?

Pîşekâr — Efendim, tabiî siz oturacaksınız.

Kavuklu — Sana ne oluyor? Bir saattir methederek bitiremediğin ev bu mu?

Pîşekâr — Elbette bu, efendim. Nasıl? Methettiğim kadar yok mu?

Kavuklu — Yoooo! Neme lâzım, bu kadar olur! Ulan, bunun neresi ev?

Pîşekâr — Halt etmişsin sen. Saydıklarımın hangisi eksik?

Kavuklu — Saydıklarının bir tanesi yok ki, eksik olsun.

Pîşekâr — Efendim, nesi var? Fena mı?

Kavuklu — Ben de onu söylüyorum. Hiçbir şey yok.

Pîşekâr — Gördün mü doğru sözü! Bak, efendim, bir de içeriye girelim. Buyurun!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber