Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Vatandaşın devletten asgari beklentisi, onun aldığı kararlara ve yapıp ettiklerine güven duyabilmektir. Devlet öyle bir güven telkin etmelidir ki, vatandaş muhatap olduğu uygulamada devlet büyükleri bu konuyu enine boyuna düşünmüş, en doğru kararı vermiştir diyebilmelidir. Ancak bugün bırakın gün içinde her an devletin maruz kalan yetişkinleri, on üç yaşındaki ortaokul öğrencileri bile devlete böyle bir güven duyamıyor. Devletle ilk ciddi temaslarını lise giriş sınavı dolayısıyla yaşayan çocuklar kendilerine uygulanan sınav sisteminin çok kötü ve adaletsizliklerle dolu olduğunu görüyor. Haliyle küstürülen yeni nesil, beceriksizliğine bilfiil maruz kaldığı devlete ve onu yönetenlere karşı telafisi zor bir güvensizlik duygusuyla büyüyor.
Bugüne kadar uygulanan ortaöğretime geçiş sınavları arasında açık ara en berbat sistem olan LGS, dün itibariyle bir milyon yüz bin civarında öğrencinin katılımıyla yapıldı. Bu sınav, yapısından kaynaklanan büyük arızalarının yanı sıra, dün sınavdan gözyaşları içinde çıkan öğrencileri şu yönleriyle isyan noktasına getirdi:
-Uygulanmaya başlandığı yıldan beri olduğu gibi bu yıl da sınavın tüm zorluğunun matematik dersine yüklenmesi:
Velileri ve öğretmenleri “Bu sınav NASA’ya eleman mı seçiyor?”, “İyi bir liseye gidebilmek için Cahit Arf seviyesinde matematik bilmek mi gerekiyor?” gibi sorular sorduracak boyutta acımasız bir zorluktan bahsediyoruz. Normal bir sınavda sağlıklı bir ölçme değerlendirme için soruların en fazla yüzde 10’u çok zor, yüzde 20’si zor derecede sorulardan oluşması gerekirken LGS matematik soruları her geçen yıl biraz daha zorlaşarak birkaç soru hariç tamamı çok zor ve zor sorulardan oluşuyor. Deneme sınavlarında tüm soruları yapabilen pek çok öğrenci dünkü sınavda, çok katmanlı işlem ve formül gerektiren, neyi ölçtüğü belli olmayan 8-9 soruyu boş bırakmak zorunda kaldı.
Matematik soruları absürt derecede zor iken diğer derslerin orantısız şekilde kolay olmasının da izahı mümkün değil. Tek belirleyici ders olarak kurban verilen matematikten soğutulduğunun, nefret ettirildiğinin farkında değil mi acaba MEB yetkilileri?
-Yayınlanan örnek sorularla ilgisi olmayan müfredat dışı sorular sorulması:
MEB eğitim yılı içerisinde her ay ilgili kazanımları içeren örnek sorular yayınlıyor. Fakat LGS’de bu örnek sorulara benzemeyen sorular soruldu. Bunun yanı sıra bilhassa matematikte önceki yıllarda müfredattan çıkarılan konuları içeren sorular soruldu. Ayrıca sınavın daraltmaya gidilmeksizin tüm üniteleri kapsayacağı defalarca bildirilmesine rağmen tüm derslerde son ünitelerden hiç soru sorulmadı. Dolayısıyla konuları yetiştirmek için son aylarını stresle geçiren öğretmen ve öğrencilerin emekleri boşa harcanmış oldu.
–Mart ayı ortasında sınav kapsamından konular çıkarılması:
Sınava birkaç ay kala Bakan Selçuk katıldığı bir TV programında dilbilgisi konularının sınavda sorulmayacağını açıkladı. Böylece öğrencilerin aylarca stres yaşayarak ve zaman harcayarak çalıştığı pek çok Türkçe konusu devre dışı kalmış oldu. Bunu sene başında belli bir plan dahilinde belirlemek yerine sık sık yapıldığı gibi son dakika değişikliğiyle dönem sonunda açıklayarak öğrencilerin güven duygusuna bir darbe de bizzat Bakan vurmuş oldu. Ayrıca altı farklı dersten sorular sorulan sınavda Sosyal Bilgiler gibi bir dersten tek bir soru bile sorulmaması da sorgulanması gereken bir konu.
-Pandemi nedeniyle yaşanan fırsat eşitsizliğini gidermeye yönelik hiçbir şey yapılmaması:
Kovid-19 salgını nedeniyle devlet okulları kapalı olmasına rağmen özel okulların sezonun büyük kısmında açık olması, dersanelerin ve etüt merkezlerinin hemen hemen hiç kapanmamış olması ekonomik imkanı olmayan öğrenciler için çok büyük eşitsizliğe neden oldu. Bir buçuk yıldır okul yüzü görmeyen, internet altyapısı olmadığı için uzaktan eğitim de alamayan on binlerce öğrenci özel okul ve dersane eğitimi alan akranlarıyla aynı sınava tabi tutuldular.
–LGS’nin sadece yüzde 6 veya 7’lik dilim içindeki öğrencileri nitelikli okula yerleştirmeye yönelik olup geri kalan yüzde 90’dan fazla öğrenciyi niteliksiz liselere mahkum eden bir sınav olması:
Öyle bir sınav ki neredeyse derece yapacak netler istiyor hedefe ulaşmak için. Yüzde 7 içine giren prestijli bir okula girebilirken yüzde 8’e girebilen öğrencinin hiçbir kazanımı olmuyor, sonuncu olan öğrenciyle aynı kaderi paylaşıyor. O yüzden de çocukların büyük kısmı yarıştan çok erken zamanda koparak kaderine razı oluyor. Oysa bir akşam TV programında Cumhurbaşkanı’nın “bizim zamanımızda sınav mı vardı?” sözleri üzerine ertesi sabah kaldırılan TEOG sınavı ile öğrenciler sonuna kadar yarışın içinde kalabiliyordu ve yüzde 10’luk öğrencinin de yüzde 20’lik veya 30’luk öğrencinin de girdikleri okulların bir nitelik farkı vardı. Çok iyi bir liseye giremeyen kendi seviyesine uygun olan liseye gidebiliyordu. Şimdi ise yüzde 7 içine giremediysen başarısız mührünü yiyerek kalan yüzde 93 ile aynı torbanın içine atılıyorsun.
Evet, sözümona bundan sonra sınav olmayacak denilerek o zamana kadar uygulanan sistemlerin belki de en iyisi olan TEOG 2017 yılında kaldırıldı ve yerine bu ucube sistem getirildi. Çocuklar strese girmeyecek, sınav maratonunda ezilmeyecek, dersanelere mahkum olmayacaktı. Fakat sınava yine tüm çocuklar giriyor, çok daha zor bir sınavla imtihan oldukları için eskisinden çok daha büyük stres altına giriyorlar ve dersanelere eskisinden çok daha fazla ihtiyaç duyuyorlar. Yanı sıra da erken yaşta adalet duyguları zedeleniyor, yaşadıkları topluma olan güven duyguları tahrip oluyor.
Bekir Birbiçer / Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi