Bir milyon üyenin emeği ile oluşan sendikanın gelirleriyle konforlu ve şatafatlı sendikal saltanatlıklarını sürdüren 3-5 kişiden oluşan sendika baronları mı sendikaya zarar veriyor? Yoksa sendikanın imkânlarının tüm üyelerin ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi için kullanılması gerekliliğini savunanlar mı sendikaya zarar veriyor? Sendikaya kimin zarar verdiğine Akif inan davasına inanmış saygıdeğer üyelerin vicdanların sesi karar verecektir.
Üyelerin huzurlu, nezih ve ekonomik bir tatil yapmaları için Antalya’da 2011 yılında alınan 27 tane eşyalı villa, on yıl sonra satın alınan aynı firmaya rayiç bedelin çok altında cüzi bir rakama mı satıldı? Sakarya ili Taraklı ilçesinde alınan 14 devre mülkün aradan altı yıl geçmesine rağmen mülk sahiplerine tapuları hala teslim edilmedi mi? Tüm üyelerin hizmetinde denilen Manavgat’ta bulunan apart otel, on sekiz gün genel başkan yardımcısının hizmetine mi sunuldu?
Ankara’daki sendikaya ait yurt binası ABD’de yaşayan bir vatandaşa yok parasına mı satıldı? Bir sendika yöneticisi 2016 yılında iflas etmekte olan bir müteahhit arkadaşını kurtarmak için sendikaya aldırdığı Küçükçekmece’de bulunan daireler, 2021 yılında değerinin üç dört kat altında bir rakama mı satıldı? Vatandaşın bir derneğe bağışladığı İstanbul Arnavutköy’de bulunan arsa önce satın alınıp daha sonra 49 yıllığına kiralanıp bununla da yetinmeyip arsa üzerine yapılan binanın sadece 50 mlik alanı kullanma karşılığında sendikanın milyonlarca parası zarara uğratıldı mı?
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunun 15. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendine bulunan açık hükme rağmen bir sendika yöneticisinin sendika görevine devam etmesini, Bem-Bir-Sen eski Zonguldak İl Başkan Yardımcısı Mehmet Aksoy, yargıya taşıyarak 1,5 yıldan beri hukuk mücadelesini sürdürmektedir.
Sendikanın yüz binlerce lirasının nasıl talan edildiğini sendikal aidiyetin gereği olarak üye arkadaşlarını bilgilendiren Mehmet Aksoy; sendika başkanlığı verilmediği için bu tür tezviratlarla sendikaya zarar veriyor, sendikada tefrika çıkarıyor, üyesi olduğu sendikaya ihanet ediyor algısı oluşturularak teşkilat içerisinde hain ilan ediliyor.
Yüz binlerce memurun başını sokacak bir evi olmadığı için maaşının yarısının kiraya gitmesi nedeniyle geçim sıkıntısı içerisinde ay sonunu zor zar getirmeye çalıştığı bir ortamda, Kuşadası’nda muhteşem deniz manzaralı TOKİ’ye ait 266 bin 500 mdevasa araziye sendikacıların lüks yazlık villa yaptırmaları sendikacılık etiği ile bağdaşmadığını haykıran Yıldırım Demirci; ilçe müdürü olamadığı için bu tür tezviratlarla sendikaya zarar veriyor, sendikada tefrika çıkarıyor, üyesi olduğu sendikaya ihanet ediyor algısı oluşturularak teşkilat içerisinde hain ilan ediliyor.
Sendikayı zenginleşme aparatına dönüştürenler, çıkarlarına engel olarak gördükleri Mehmet Aksoy ve Yıldırım Demirci’yi hain ilan edenler bilmeliler ki İngilizlerin yazdığı tarihte hain olarak nitelendirilen şahsiyetlerin bugün onların hain olmadıklarını bilakis vatan sevgisi ile dolu olduklarını öğrendik. II. Abdülhamit Han’ın Kızıl Sultan değil, Gök Sultanı. Vahdeddin’in hain değil vatansever olduğunu hem tarihçiler hem de devlet büyüklerimiz açıkladı.
Bir milyon üyenin emeği ile oluşan sendikanın gelirleriyle konforlu ve şatafatlı sendikal saltanatlıklarını sürdüren 3-5 kişiden oluşan sendika baronları mı sendikaya zarar veriyor? Yoksa sendikanın imkânlarının tüm üyelerin ekonomik ve sosyal haklarının iyileştirilmesi için kullanılması gerekliliğini savunanlar mı sendikaya zarar veriyor? Sendikaya kimin zarar verdiğine Akif İnan davasına inanmış saygıdeğer üyelerin vicdanların sesi karar verecektir.
Yıldırım DEMİRCİ