Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Salgının bir zorunluluğu olarak ortaya çıkan uzaktan eğitim sürecinde öğretmene ve öğrenciye yeterli desteğin verilmemesi sonucunda eğitime ulaşımda yüksek düzeyde eşitsizlikler yaşandı. Öğrencilerimizde ortaya çıkan sosyal, duygusal ve akademik kayıpların daha fazla derinleşmeden önlenebilmesi için başta aşı olmak üzere sıraladığımız bir dizi önlemin alınmasına paralel olarak, kademeli bir şekilde seyreltilmiş yüz yüze eğitime geçilmesi gerektiğini eğitim emekçileri olarak bizler de belirttik. Uzunca bir süre uzaktan eğitim kapsamında kapalı olan okullarımız, 15 Şubat’ta köy okullarında tam zamanlı ve 2 Mart tarihinde tüm il ve ilçelerde seyreltilmiş yüz yüze eğitime geçilmesiyle açılmış oldu. Ancak aşı ve diğer tedbirler konusunda yeterli bir çalışmanın olmadığını gördük.
Öncelikli tedbir kapsamında olan aşının eğitim alanına yaygın bir şekilde uygulanmaması, sadece köy okullarında çalışan öğretmenlerle sınırlı olması sonucunda, bugüne kadar “1 milyon 259 bin öğretmenin sadece yüzde 10’unun aşılandığı” resmi makamlar tarafından açıklandı. Bu sayının ne kadar yetersiz olduğu ortadayken ve vaka artış hızı dikkate alındığında aşının hızla ve yaygınca yapılmasını istememize rağmen bu konuda bir ilerleme kaydedilmedi. Aşıda eğitim alanının ön sıralara alınması çağrılarımıza kulak tıkandı. Ortaokulda 5., 6., 7. sınıflar ile liselerde 9., 10., 11. sınıflar yüz yüze eğitime ve yazılı sınavlara geçtiğinde seyreltilmiş sınıf uygulamasının zarar göreceğini, özellikle liselerde yaş itibariyle bulaş riskinin yüksek olması nedeniyle virüsün yayılım hızının artacağını söyledik, ancak MEB bu sınıfları da açtı. Şimdi ise okullarda vaka sayılarının artmasından dolayı bu sınıflar ve hatta okullar, İl Hıfzıssıhha Kurulu kararlarıyla birer birer kapatılıyor. “Kalabalık okullarda öğretmenler odasının arttırılması” talebimiz hayata geçirilmedi. Vakalar gelişince örneğin Erzincan ilimizde bir dönem tüm öğretmen odaları kapatıldı. Okullarımızda tedbirlerin uygulanmasına yardımcı olabilecek ve kontrol edebilecek sağlık personeli görevlendirilmesi gerektiğini ısrarla dile getirmemize rağmen herhangi bir adım atılmadı. Tüm alanlarda normalleşme süreci ilan edilmesinin yanlış olduğunu, kademeli bir normalleşme olması gerektiğini belirterek, mevcut haliyle şehir içi ulaşımın yoğunluğu düşünüldüğünde öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin ve tüm eğitim bileşenlerinin risk içinde olduğunu ve virüsün yayılım hızının artacağını dile getirdik. Bunun önüne geçmek için “ulaşım noktasında yerel yönetimlerle ve valiliklerle koordine içinde eğitim alanına özgü bir ulaşım planlaması yapılmalı” önerimizi duyan dahi olmadı. Yapmış olduğumuz önerilerde ne kadar haklı olduğumuz bugün çok daha iyi görülmektedir. Önerilerimizin en azından bir kısmı bile hayata geçirilseydi eğitim alanında yaşanan vaka yayılım hızının önüne geçebilirdik.
Şunu da belirtmek isteriz, değerlendirmelerimizde kullandığımız eğitim emekçileri kavramı sadece öğretmenleri değil, onunla birlikte eğitim alanında çalışan herkesi kapsamaktadır. Yayınladığımız vaka tabloları gerçek rakamların çok sınırlı bir bölümünü ortaya koymaktadır. Vaka tablolarını, genellikle 48-50 ilden eğitim emekçileri ve şubelerimiz aracılığıyla bizzat iş yerlerinden ve okullarımızdan alınan bilgilerle oluşturmaktayız. Detaylı bir şekilde il, ilçe ve okul adlarıyla paylaşmaktayız. Amacımız eğitim bileşenlerini ve eğitim sistemini kaosa sürüklemek değil, tam tersine bu bilgiler ışığında gerekli önlemlerin alınabilmesi için uyarıcı ve harekete geçirici olmaktır. MEB’in şeffaf bilgilendirme yapmadığı bir ortamda kamunun bilgilenme hakkı önündeki engelleri gücümüz oranında aşmaya çalışmak bizler açısından bir görevdir. Aşı ve diğer tedbirlerin alınmadığı ortadayken her şey yolundaymış gibi davranmamızı kimse beklememelidir.
1 Mart tarihinde tüm alanlarda başlatılan normalleşme süreciyle birlikte, alınması gereken tedbirler yeterince alınmayınca eğitim alanında da vakalar hızla yükselmeye başladı. Bu durum ölümlerin yaşanmasını da beraberinde getirdi. 12 Mart’a kadar olan süreçte Balıkesir Ayvalık’ta bir okul müdürümüz ve Kilis’te bir okul müdür yardımcımız vefat etti. 12 Mart-19 Mart haftasında Kahramanmaraş Dulkadiroğlu’nda bir yardımcı personel, Mersin Tarsus’ta bir öğrenci servis şoförü vefat etti. 19 Mart-28 Mart döneminde İstanbul Şişli’de bir okul müdür yardımcımız, Konya’da üç öğretmenimiz, Tokat’ta bir öğretmenimiz, Hatay İskenderun’da bir öğretmenimiz yaşamını yitirdi. 29 Mart-4 Nisan haftasında Amasya Gümüşhacıköy’de bir öğretmenimiz, Kahramanmaraş Onikişubat’ta iki öğretmenimiz, Kırıkkale’de bir memur personelimiz, Şanlıurfa Karaköprü’de bir öğretmenimiz, İstanbul Kartal’da bir öğretmenimiz vefat etti. 5 Nisan-11 Nisan döneminde Osmaniye’de iki öğretmenimiz, Kırklareli Keşan’da bir öğretmenimiz, Nevşehir’de bir öğretmenimiz, İstanbul Büyükçekmece’de bir öğretmenimiz, İstanbul Bakırköy’de bir öğretmenimiz, Kastamonu’da bir yardımcı personelimiz, Ordu Altınordu’da bir öğretmenimiz vefat etmiştir. Bu haftanın sonuçlarıyla birlikte toplamda yaşamını yitiren eğitim emekçisi sayısı 24 olmuştur. Hiç kimsenin bu sonuçları bir sayı olarak görme lüksü yoktur. Her biri ailesiyle, sosyal çevresiyle bir değer, bir candır. Aşı tedbirini eğitim alanında yaygınlaştırmamak yitip giden canların artmasına yol açacaktır.
1 Mart’ta başlatılan normalleşme sürecinden sonrasını temel aldığımızda 5 Mart’tan 11 Nisan’a kadar olan dönemde pozitif veya temaslı öğretmen sayısı 3.829, öğrenci sayısı 5.261 ve personel sayısı 392 olmuştur. 5 Mart’tan 11 Nisan’a kadar eğitime ara verilen toplam okul sayısı 494, eğitime ara verilen toplam sınıf sayısı ise 236’dır. Birçok il ve ilçede ise İl Hıfzıssıhha Kurulu kararlarıyla toplu kapatılan okul ve sınıflar vardır.
5 Nisan-11 Nisan haftasında pozitif veya temaslı öğretmenlerin %3’ü anaokulu, % 43’ü ilkokul, % 20’si ortaokul, % 24’ü lise öğretmenidir. Öğrencilerin %2’si anaokulu, %34’ü ilkokul, %23’ü ortaokul, %36’sı lise öğrencisidir. Mevcut durumda eğitimde aşı yaygınlaşmadan yüz yüze eğitimin sürdürülmesi hayati riskler barındırmaktadır. Önlemler yeterli seviyeye gelinceye dek yüz yüze eğitim ertelenmeli, aşı yaygınlaştıkça kademeli olarak tekrar başlamalıdır.
MEB tarafından dünyanın değişik bölgelerinden örnekler verilerek, eğitim emekçilerinin aşılamada öncelikli gruplar arasına alınmasına ilişkin bir planlamanın hiçbir yerde olmadığı öne sürülmektedir. İktidarın kendine en uygun düşen örnekleri bulup vermesi, yetersiz aşılamanın bir gerekçesine dönüştürülmektedir. Toplumsal yaşam kültürümüzün önemli farklılıklar taşıması bir yana birçok ülke gelinen aşamada öğretmenlerin aşılanmasını öne almayı planlamaktadır. Birkaç örnek de biz verelim:
“Amerika Birleşik Devletleri’nde tüm eyaletlerden, tüm okul öncesi ve orta öğretim öğretmenlerine ve çocuk bakımı çalışanlarına, ilk aşılarını mart ayı sonuna kadar yaptırma hedefi doğrultusunda, aşılama çabalarında öğretmenlere öncelik vermeleri istendi.
Birleşik Krallık’ta öğretmenler ikinci öncelik grubunda listelenmişti. Bu sıralamayı sorgulayan vatandaşlar, öğretmenlere ve okul/çocuk bakımı personeline öncelik verilmesi için bir dilekçe kampanyası başlatarak parlamentoya isteklerini iletti.
Şili, öğretmenleri aşılama programında sadece iki hafta içinde, ülkedeki öğretmen ve eğitim çalışanının yarısından fazlasını aşıladı.
Endonezya’da, Haziran 2021 tarihine kadar 5 milyon öğretmenin aşılanması hedefleniyor.” (TEDMEM)
Futbolcuların ve turizm sektörünün aşıda öne alındığına dair haberler ekonomiye endeksli bir bakış açısını ortaya koymaktadır. Bu bakış açısı toplumsal sağlık tedbirlerini riske atmaktadır. Eğitim alanının aşı planlamasında çok gerilerde tutulması bizler tarafından kabul edilmeyecektir.
Tüm eğitim emekçilerinin sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarının yaratılması için, öğrencilerimizin sağlıklı ve güvenli eğitim hakkını savunmak için, toplumsal sağlığın korunması için, mücadelemize devam edeceğiz.
Eğitim Sen