Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Gelyan: Öğrencinin duygusal durumu kanaatini belirler

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Öğrencinin duygusal durumu kanaatini belirler. Öğrenci öğretmenini seviyorsa, o öğretmen öğrenci için 100’lük öğretmendir. Dersinden kırık not almışsa, en kamil öğretmen bile olsa, öğrenci nezdinde performansı zayıftır.

Öğretmen öğrenciler için rol modeldir. Öğrencinin duygusal durumu, kanaatini belirler. Öğrenci öğretmenini seviyorsa, o öğretmen öğrenci için 100’lük öğretmendir. Dersinden kırık not almışsa, en kâmil öğretmen bile olsa öğrenci nezdinde performansı zayıftır.”

Değerlendiriciler açısından baktığımızda, performansın sakat bir sistem olduğunu belirten Geylan, 4 yılda bir mesleki yeterlilik sınavı getirilmesine de karşı çıktı. Geylan, “Sayın Genel Müdür ile görüşmemizde şu örneği verdim: Bir doktor düşünün. 6 yıl tıp fakültesinde okuduktan sonra TUS’a giriyor, bir alanda uzmanlaşıyor, yıllar içerisinde kendisini geliştiriyor, dünya çapında bir doktor oluyor, hatta tıp literatürüne giriyor. Dünya çapında uzmanlaşmış bir doktor 20 yıl sonra yeniden TUS’a girerse, aynı puanı alabilir mi? Aynı durum öğretmenler için de geçerlidir. Öğretmenlik mesleğinde akademik bilginin yarı sıra, öğretmenin bilgiyi öğrenciye nasıl aktardığı da önemlidir. Bu da tecrübe ile olur. Tecrübeyi sınavla ölçemezsiniz. Bakınız; sınav konularından birisi sınıf yönetme becerisi hakkındadır. Soruyorum size; bir öğretmenin sınıf yönetici becerisini sınavla nasıl ölçeceksiniz? Sendika olarak bu sınava tamamen karşıyız.” dedi. Performans sisteminin, öğretmenlerin itibarını azaltacağını da belirten Geylan, “Özellikle öğrenci ve veli tarafından öğretmen değerlendirmesinin aynı zamanda öğretmene yönelik psikolojik bir şiddet vakalarının artacağını belirtti.

Amaçlarının öğretmenlerin eksiklerini tespit etmek, tedbirler geliştirmek olduğunu söyleseler de, bu sistemin ücretlerden, ödüllere, yönetici atamalarına kadar birçok konuyla ilişkilendirdiğini görüyoruz. Demek ki amaç eksikleri tespit etmek değilmiş.

Performans sisteminin hayata geçmesi durumunda her türlü demokratik ve hukuki haklarını kullanacaklarını da bildiren Geylan, “Amaçlarının öğretmenlerin eksiklerini tespit etmek, tedbirler geliştirmek olduğunu söyleseler de, bu sistemin ücretlerden, ödüllere, yönetici atamalarına kadar birçok konuyla ilişkilendirdiğini görüyoruz. Demek ki amaç eksikleri tespit etmek değilmiş. Şayet eksiklikler tespit edilmek isteniyorsa, o zaman öğretmenleri 5 yılda bir hizmet içi eğitime alalım. 2017 yılının Ekim ayındaki eylem kararımız bakidir. Tüm bu itirazlara rağmen MEB bu sistemi uygulamakta inat ederse, sendika olarak öğretmenlerimizin şamar oğlanı yapılmasına için vermeyeceğiz; her türlü demokratik ve hukuki hakkımızı kullanacağız” diye konuştu.

Bizim inancımızda kul hakkı çok önemlidir. Ama görüyoruz ki, bazılarının inancında kul hakkı, iftira haram değil. Bunlar adeta imtiyazlı Müslümanlardır.

Yönetici atama mülakat sürecinin 3 Mayıs’a kadar devam edeceğini kaydeden Geylan, yönetici atamalarının yazılı sınav sonuçlarına göre yapılmasını istediklerini belirterek, geçtiğimiz yıllardaki mülakat süreçlerindeki rezilliklere de dikkat çekti. 2016 yılında İstanbul’da 9 komisyon kurulduğunu söyleyen Geylan, “Bu komisyonlar 45 kişiden oluşuyordu. Komisyon üyelerinin tamamına yakını Malum-Sen üyesi idi. Komisyon marifetiyle 90 ve üzeri puan verilen 214 kişi vardı. Bunların 199’u Eğitim-Bir-Sen üyesi idi. 86 kişiye de 100 tam puan verilmişti. Bunların da 81’i Eğitim-Bir-Sen üyesi idi. Bu tablonun iki anlamı vardır. Ya İstanbul’daki en becerikli, en zeki müdürler malum sendikanın üyesi idi ya da bu komisyonlarda çatır çatır kul hakkı yenildi. Takdir kamuoyunundur. Şunu da söylemek istiyorum; Bizim inancımızda kul hakkı çok önemlidir. Ama görüyoruz ki, bazılarının inancında kul hakkı, iftira haram değil. Bunlar adeta imtiyazlı Müslümanlardır.

Bu mülakat sürecinde de aynı rezilliklerin yaşanmaması için MEB’e ve Valiliklere uyarı yazısı yazdıklarını bildiren Geylan, “Madem kendinize güveniyorsunuz, o halde komisyonlarda iki büyük sendikanın temsilcisi gözlemci olarak katılsın dedik. Ama yaptıklarına güvenmiyorlar ki, bu teklifimiz kabul görmedi. Yönetici atamalarında süreci takip ediyoruz” diye konuştu.

Geylan, bazı torpilli okul müdürlerinin bir kez bile öğretmenler odasına girmediğini söyleyerek, “Bu müdürlerin yönettiği okulda başarı sağlanır mı? Ya da öğretmenler verimli çalışabilir mi? Öğretmenler verimli çalışmadığından dolayı eğitimde başarı elde edilir mi? Okul müdürleri neden öğretmenler odasına girmiyor? Çünkü kendine güvenleri yok. Böyle çapsız okul müdürlerinin bulunduğu bir okulda öğretmen nasıl motive olacak? Öğretmenlerimiz kendini yıpratıyorlar, bu müdürler de sadece makamında oturuyor.”

Cumhuriyet tarihinde ilk defa sözleşmeli öğretmen çalıştırma usulü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarına nasip oldu!

14 Nisan 8 Mayıs tarihleri arasında öğretmen alımları yapılacağını belirten Geylan, 20 bin öğretmen atamasının yetersizliğine dikkat çekti. Türkiye’de şu anda 63 bin 656 ücretli öğretmen görevlendirmesi yapıldığını söyleyen Geylan, öğretmen açığının da 109 bin olduğunu ifade etti. “109 bin öğretmen açığını bir tarafa koyalım, sadece 63 bin 656 ücretli öğretmen bile, en az o sayı kadar atama yapılması gerektiğinin göstergesidir. ‘Dünyanın en büyük 16. ekonomisine sahibiz, milli gelirimiz arttı’ deniliyor. Buna rağmen ülkeyi yönetenler sıra öğretmen atamalarına gelince, mali imkânları öne sürüyorlar.” diye konuştu.

Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasını eleştiren Geylan, şunları ifade etti: “Sözleşmeli öğretmenlik ilk olarak 2005 yılında 4/C statüsünde kısmi zamanlı geçici sözleşmeli öğreticilik  adıyla ihdas edildi. O tarihte Türk Eğitim-Sen konuyu yargıya taşıdı. Yargı da, ‘Öğretmenlik tam zamanlı yapılması gereken bir uzmanlık mesleğidir’ diyerek, kısmi zamanlı geçici sözleşmeli öğreticiliği iptal etti. Bunun üzerine Bakanlık 4/B’li sözleşmeli öğretmenliği getirdi. Cumhuriyet tarihinde ilk defa sözleşmeli öğretmen çalıştırma usulü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarına nasip oldu! Türk Eğitim-Sen sözleşmeli öğretmenliğe karşı onlarca eylem yaptı, hukuki girişimde bulundu, hatta sendikamızın kazandığı çok sayıda dava oldu. Nihayetinde 2011 yılındaki genel seçimler öncesinde MHP ve CHP sözleşmeli istihdam modelini kaldıracaklarını seçim beyannamelerine koydular. Bu hamle üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi de tüm 4/B’lileri kadroya aldı. Böylece tüm sözleşmeli öğretmenlerimiz kadrolu hale getirildi. 230 bin civarında 4/B’li memuru kadroya geçirdiler -ki bunun 68 bin tanesi de öğretmen idi- Ama ne hikmet ise aynı iktidar, 4/B’li sözleşmeli öğretmen istihdamını 2016 yılında bir KHK ile geri getirdi. Bu bir tenakuzdur. KHK ile yeniden öğretmenlik mesleğine giren bu ucube sistemin yanında, bir de bonusu geldi, o da mülakat sistemidir. Sözleşmeli öğretmenler artık mülakat ile alınıyor, 6 yıl boyunca bir yere kımıldayamıyorlar. Sözleşmeli öğretmenlerin eş ya da sağlık nedeniyle tayin isteme hakları da bulunmuyor. Biz tüm bu hususları eleştirdiğimizde Milli Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz, ‘Doğuda öğretmen tutamıyoruz. Orası da memleket toprağı değil mi? Çocuklar öğretmensiz mi kalsın demişti?’ Biz de Türk Eğitim Sen olarak, mahrumiyet bölgelerinde görev yapan öğretmenlerimize, mahrumiyet derecesine göre 1 brüt asgari ücret ile 2 brüt asgari ücret arasında değişen miktarlarda zorunlu hizmet tazminatı ödeyelim şeklinde öneri getirmiştik. Mahrumiyet bölgesinde çalışan öğretmenlerimiz, ‘Sosyal haklarından mahrumum ama devlette benim fedakârlığımı görüyor’ demelidir. Öğretmenlerimizi esir ederek değil, teşvik ederek zorunlu hizmet bölgesinde çalışmalarını teşvik etmeliyiz.

Öte yandan sendikamız sözleşmeli öğretmenler için mücadelesini sürdürüyor. Norm fazlası olan öğretmenlerimizin sözleşmesi fes ediliyordu, açtığımız dava neticesinde yargı bunu durdurdu. Yargı ayrıca, mülakatın sözlü sınav yerine geçmeyeceğini de ifade etti, Bakanlık da bunun üzerine yönetmelik düzenlemesi yaptı. İnşallah mülakat kökten iptal edilir.”

Bir okuldaki sınıfa bir cemaat liderinin ismi yazılıp, tabela asılmış. Böyle bir şey olamaz.  Okullarımızda bu tür oluşumlara izin verilemez!

Değerler eğitimi hakkında da önemli açıklamalar yapan Geylan, şunları söyledi: “Milli Eğitim Bakanlığı’nın değerler eğitimi konusunda kaygısını olumlu buluyor ve destekliyoruz. Ancak karşı çıktığımız bir husus var: Türkiye’de değerler eğitimi adı altında okullarımıza ne idüğü belirsiz bir takım cemiyet, dernek adı altında yapılar giriyor. Bunu şiddetle reddediyor ve Milli Eğitim Bakanlığı’na çağrıda bulunuyoruz:  Öğretmenlerimiz değerler eğitimini verecek yetkinliğe ve donanıma sahiptir. Siz öğretmeninize güvenmiyor musunuz ki, ne olduğu belli olmayan insanları okullara sokuyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde bir temsilcimiz fotoğraf gönderdi. Bir okuldaki sınıfa bir cemaat liderinin ismi yazılıp, tabela asılmış. Böyle bir şey olamaz.  Okullarımızda bu tür oluşumlara izin verilemez!  Ülkemizin Fetö tecrübesi var. Her şeyden önce bu tecrübe dikkate alınmalıdır. Herkes bilmelidir ki; değerler eğitimi adı altında sosyal, ideolojik oluşumların okullarımıza girmesine şiddetle karşıyız.

Üniversitelerde görevde yükselme sınavının merkezi yapılması olumlu ancak atamaların mülakat yoluyla üniversite rektörlüklerine bırakılmaması gerekir.

YÖK’ün, üniversite çalışanları için Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavı duyurusunu da hatırlatan Geylan,  sınavın YÖK tarafından merkezi usulle yapılmasının olumlu olduğunu söylerken, “Ancak atamanın mülakat yoluyla üniversite rektörlüklerine bırakılmaması gerekir” dedi. Mülakatın olduğu yerde adalet olmayacağını belirten Geylan, “Mülakat komisyonunda görev yapanlar iyi niyetli olsa dahi, herkesin kişisel değerlendirme kapasitesi farklıdır. Mesela İzmir’deki mülakat komisyon üyesinin değerlendirme kapasitesi ile Ankara’daki mülakat komisyon üyesinin kapasitesi aynı değildir” diye konuştu.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Threads beğeni satın al

backlink Spor haberleri fen bilimleri vozol 10000 Likit

Bosna Hersekde Üniversite Okumak