Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Yönetici atamaları ile ilgili açıklamalar yapan Genel Başkan Talip Geylan, mülakatın olduğu yerde adaletin olamayacağını bildirdi. Geylan, “Mülakat yöntemi gerek ilk atamada gerekse görevde yükselmelerde ehliyeti ölçen değil, maalesef birtakım yandaşların, ‘benden’ olanların istihdamını ve görevde yükselmesini sağlayacak bir araç olarak kullanılmaktadır. Mülakat, kul hakkı gaspının uygun zeminidir. Mülakat, ehliyeti ve liyakati öldürmektedir” dedi.
Örneklerle mülakatın sakıncalarını anlatan Geylan, şunları kaydetti: “2016 yılında İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde 9 ayrı komisyon kuruldu. Bu komisyonlar 5’er kişiden oluştu. Tesadüf eseri (!) komisyon üyelerinin tamamı bir sendikanın üyesi idi. Bu komisyonların 100 tam puan verdiği müdür adayı sayısı 86 kişi idi. 100 tam puan alan 86 kişinin 81’i bir sendikanın üyesi idi. Komisyonların 90 ve üzeri puan verdiği aday sayısı 214 kişi idi. 214 kişinin 197’si yine aynı sendikanın üyesi idi. Bu tablo izaha muhtaç değildir, her şey ortadadır. İşte mülakat; adaleti, liyakati, ehliyeti öldürüyor derken buna işaret ediyoruz.”
23 Ekim tarihinde açıklanan MEB Eğitim Vizyon Belgesi’nde okul müdürlerinin merkezi yazılı sınav ve diğer nesnel ölçütlerle atanacağının ifade edildiğini, Sayın Cumhurbaşkanı’nın da ‘Okul müdürlüğünden, MEB’in üst yönetimine kadar tüm eğitim yönetiminin dışarıdan müdahalelere kapalı hale getireceğiz’ dediğini hatırlatan Geylan, “Sayın Cumhurbaşkanımızın bu ifadesi başta Sayın Bakan Ziya Selçuk olmak üzere MEB üst düzey yönetimine açık bir talimattır ve gereğinin yapılmasını ısrarla bekliyoruz” dedi.
Beklentimiz, bundan sonra eski usulle yönetici atama döneminin sona erdirilmesidir.
Vizyon Belgesi’nde yönetici atamaları ile ilgili bu husus yer aldıktan sonra MEB’in Nisan ayında ÖSYM tarafından yazılı sınav yapacağını duyurduğunu belirten Geylan, “MEB, ÖSYM ile protokol imzalayarak süreci başlattı. Beklentimiz bundan sonra eski usulle yönetici atama döneminin sona erdirilmesi ve Vizyon Belgesi’nde yer alan, ayrıca Sayın Bakan tarafından taahhüt edilmiş olan yazılı sınava dayalı yönetici atama usulünün hayata geçirilmesidir” diye konuştu.
MEB’in bir yönetici atama takvimi yayınladığını, bu takvimin eski usulün devamını sağlayan süreci başlattığını, neyse ki Bakanlık yetkilerinin yapılan yanlışın farkına vararak, takvimi geri çektiğini ifade eden Geylan, “İnşallah çok geciktirmeden yeni yanlışlara meydan vermeden, kul hakkı gasp edenleri ödüllendirmeyecek yeni yönetici atama takvimini gerekli yönetmelik değişikliklerini de yaparak, eğitim çalışanlarının önüne sunarlar” dedi.
2019-20120 eğitim-öğretim yılında toplam 100 bin öğretmenimiz ile iş başı yapalım.
Geçtiğimiz hafta yapılan 20 bin sözleşmeli öğretmen atamasının 2018 yılından kalan gecikmiş bir atama olduğunu bildiren Geylan, bu atamanın 2019 yılı ataması gibi gösterilmemesi gerektiğini söyledi. 31 Mart yerel seçimlerinden önce en az 40 bin ilave öğretmen ataması yapılması gerektiğini ifade eden Talip Geylan, yeni eğitim-öğretim yılı başlamadan önce de Ağustos ayında 60 bin atama daha yapılmasını istedi. “2019-2020 eğitim-öğretim yılında toplam 100 bin öğretmenimiz ile iş başı yapalım” diyen Genel Başkan Talip Geylan, ücretli öğretmen atamasını da eleştirdi. Sendikamızın yaptığı araştırmaya göre Türkiye genelinde 64 ilde 76 bin 605 ücretli öğretmen çalıştırıldığını kaydeden Geylan, “17 ilden daha resmi rakamlar gelse, ücretli öğretmen sayısının Türkiye genelinde 100 bini aşacağı görülecektir’ dedi. İki yıllık yüksek okul mezunlarının dahi ücretli öğretmen olarak görevlendirildiğine dikkat çeken Geylan, bunun verimi ve kaliteyi azalttığını belirtti. Yine Türk Eğitim-Sen’in araştırmasına göre 55 ilde 101 bin öğretmen açığı da olduğunu ifade eden Geylan, “Tüm bu rakamlar öğretmen atamalarının gerekliliğini ortaya koymaktadır. 2017 ve 2018 yıllarında KPSS’ye girip başarılı olan binlerce arkadaşımız sınırlı sayıda atama yapıldığı için meslek hayatına başlayamadılar. Bu nedenle seçimden önce atama yapılması talebimizi dilimizde tüy bitene kadar dillendirmeye devam edeceğiz.”
Eğitimde tasarruf yapılamayacağını kaydeden Geylan, “Hükümetimiz zaman zaman açıklamalarında okul yaptırdıklarını, tablet ve akıllı tahta dağıttıklarını ifade ediyor. İlkokul ve ortaöğretimde 18 milyon öğrencisi olan bir ülkede eğitime fazla bütçe ayırmak zaten doğal bir durumdur. Aynı tutumu öğretmen atamasında da görmek istiyoruz. Kamudaki tasarruf tedbirlerini anlıyoruz. Ancak eğitimde, öğretmen atamasında tedbir olmaz. Siz en güzel binaları yapabilirsiniz, o binaları en son teknoloji ile donatabilirsiniz, ama öğretmeniniz yoksa, bu yatırımların hepsi beyhude demektir” dedi.
Genel Başkan Geylan, sözleşmeli ve ücretli öğretmenliğin kaldırılmasını, tüm öğretmenlerin sadece kadrolu olarak KPSS puan üstünlüğüne göre atanması talebini de yineledi.
Sendika/vakıf/cemiyet görünümlü paralel yapılanmaların, kurumları ve kamu yöneticilerini yönetme arzu ve tutumları hadsizliktir.
Eğitim çalışanları arasında huzursuzluğa neden olan bölünmüşlüğün kaldırılmasını isteyen Talip Geylan, MEB’in tüm kurumlarının MEB tarafından yönetilmesinin önemine dikkat çekti. “Sendika/vakıf/cemiyet görünümlü paralel yapılanmaların, kurumları ve kamu yöneticilerini yönetme arzu ve tutumları hadsizliktir. Buna müsaade edilemez! Dışarıdan hiçbir kuruluş devleti yönetme hadsizliğine girmemelidir” diyen Geylan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha önceleri MEB’in yetkilerinin bazı paralel yapılara devredildiği şeklinde bir intiba vardı. O dönemlerde süreci ne yazık ki paralel yapı yönetti. Öğretmen odaları bölündü, meslektaşlarımız birbirini sevmez hale geldi. Bakınız; MEB, bu ülkenin en büyük kurumudur. İşlevi itibariyle ülkemizin geleceğini doğrudan tayin eden bir görev ifa etmektedir. Buna rağmen çalışanlar MEB’e, okul müdürlerine, il milli eğitim müdürlerine güvenmemektedir. Dolayısıyla ilk yapılması gereken, güven ilişkisini tesis etmektir. Bunun yolu da MEB’in merkez ve taşra teşkilatındaki yönetici kadrosunun adil şekilde yönetim sergilediğini çalışanlara göstermesinden geçer. Eğitim çalışanlarının güvenini tesis etmeden başarılı olamayız. Sayın Ziya Selçuk’tan ümitliyiz ancak kendisinden somut icraatlar görmek istiyoruz. Özellikle MEB kurumlarını işgal etmiş olan sendika/vakıf/cemiyet görünümlü çetelere karşı somut ve etkin tedbirler almasını dikkatle bekliyoruz.”
Siz kim adına konuşuyorsunuz?
1-31 Ağustos tarihleri arasında sendikaların Hükümetle masaya oturarak, mali ve özlük haklar ile ilgili pazarlık yapacağını söyleyen Geylan, malum yetkili konfederasyon başkanının ‘Toplu sözleşme masasına yetkili olmayan sendikaları temsilen kimse katılmasın’ sözlerine sert tepki gösterdi. Geylan, ‘Yetkili konfederasyonun başkanı ilk genel başkan olduktan sonraki toplu sözleşmede de aynı sözleri söylemişti. Türkiye Kamu-Sen olarak o dönemde kendisinin acemiliğine vermiştik. Ama yetkili konfederasyon başkanının hala aynı sözleri söylüyor olması bugün başka anlamlar taşıyor” dedi.
“Siz kim adına konuşuyorsunuz?” diye soran Genel Başkan Talip Geylan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplu pazarlık masasında çalışanları temsil eden sendikaların gücünün kırılmasını işverenin istemesi lazım. Hükümetten ses çıkmıyor ama çalışanları temsil ettiğini iddia eden yapı telaşla zıplıyor. 2010 yılı referandumundan sonra getirilen sistemde, yetkili konfederasyon başkanı imza attığı an, yetkili konfederasyona bağlı yetkili sendikaların dahi söz hakkı yok. Üstelik o masada Memur Sen dışında oturan Türkiye Kamu-Sen’in imza yetkisi yok, karar alma sürecine müdahale yetkisi yok, itiraz hakkı yok. O zaman Türkiye Kamu-Sen’i neden istemiyorsunuz? Bu sorunun cevabı geçtiğimiz yıllarda yapılan üç toplu sözleşmede yatıyor. Eğer o masada Türkiye Kamu-Sen olmasaydı, yaşanan rezaletleri ellerindeki medya gücü ile propaganda bombardımanı ile manipüle edeceklerdi ve tarihi başarı olarak kabul ettireceklerdi. İşte Türkiye Kamu-Sen bunların tarihi hezimetlerini ortaya çıkardığı, dönen dolapları kamuoyuna deşifre ettiği için o masada istenmiyor” dedi.