Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır.
Kıbrıs Cumhurbaşkanı olarak Ersin Tatar’ın seçilmesini tebrik eden Genel Başkan Talip Geylan, “Kıbrıs Türklüğü kararını verdi; Anavatan ile el ele ve gönül KKTC’nin güçlü, müstakil ve müreffeh geleceği için yeni bir sayfa açıldı. Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ı yürekten tebrik ediyorum. Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacaktır.” dedi.
Kıbrıs’ta kamu çalışanlarının temsil eden sendika Türkiye Kamu-Sen’in bir parçası olan Kıbrıs Türk-Memur-Sen’dir.
Kıbrıs Öğretmenler Sendikası Başkanı'nın "Kıbrıs Türkiye’nin işgalinde" sözlerini sert bir dille eleştiren Genel Başkan Talip Geylan, "Her ne kadar adı öğretmenler sendikası olsa dahi bu sendika öğretmenleri temsil etmiyor.” dedi. Geylan, “Onlar gayri milli yapılardan beslenen sendikalardır. Onların görevleri, Kıbrıs’taki Türk varlığını tahrip etmektir. Bu sözde sendikanın sesi Rum’un, Yunanistan’ın ve İngiltere’nin sesidir. Kıbrıs’ta kamu çalışanlarını gerçekten temsil eden sendika Türkiye Kamu-Sen’in de bir parçası olan Kıbrıs Türk-Memur-Sen’dir. Kıbrıs Türk Memur Sen’in üyeleri Kıbrıslı kamu çalışanlarının gerçek sesidir.” diye konuştu.
Karabağ’da şanlı bayrağın sallandığı günler çok yakındır.
Azerbaycan’ın, emperyalist yapıların kuklası olan Ermenistan’la çok rahat baş edeceğini söyleyen Geylan, esaret altındaki topraklarımızın yeniden hürriyete kavuşturulacağına inandığını kaydetti. Genel Başkan Geylan, “Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı yürüttüğü mücadeleyi tebrik ediyorum. Karabağ’da şanlı bayrağımızın sallandığı günler çok yakındır. Bu vesile ile de gönlümüz, dualarımız ve desteğimizin Azerbaycanlı soydaşlarımızla birlikte olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum. Ermenistan’ın Gence’de sivillere karşı yaptığı saldırıyı da şiddetle kınıyorum. Ermenistan terör devleti olduğunu bir kez daha göstermiştir. Korkaklar gibi cepheden kaçan Ermenistan ordusu tarihte defalarca yaptığı gibi yine kalleşçe sivillere saldırıyor. Bu durumun sözde medeni dünya tarafından da görülmesini tavsiye ediyorum. Karabağ konusunda Türkiye’de milletimizin tamamının yekvücut olarak birlik olduğunu gördük. Aynı zamanda Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikaları Birliği olarak İlham Aliyev’e mektup göndererek Türk dünyası eğitimcilerinin de Azerbaycan’ın bu haklı davasında sonuna kadar yanlarında olduğumuzu ifade ettik.” dedi.
Bir sendikanın tarafı çalışanların yanıdır. Sendika her durum ve koşulda çalışanların yanında saf tutmak zorundadır.
Sözde sendikalar marifetiyle sendikacılığın iğdiş edildiğini söyleyen Genel Başkan Geylan, “Maalesef kamu çalışanları son yıllarda bu tür sendikalar ile muhatap olmak zorunda kalıyor.” dedi. Geylan: “Bakınız; iktidarın iş başına geldiği 2002 yılında Türk Eğitim-Sen’in üye sayısı 125 bin 863 idi. Şu an ise bu sayı 220 binlere ulaştı. Başarımız katlanarak büyümüştür. Ancak bir sözde sendikanın üye sayısı 2002 yılında 18 bin idi şu an ise 428 bin’dir. Sanırım bu rakamlar bazı şeyleri çok net olarak görmemizi sağlıyordur. Her zaman şunu söylerim; bir sendikanın tarafı çalışanların yanıdır. Sendika her durum ve koşulda çalışanların yanında saf tutmak zorundadır. Ancak çalışanlarının yanında saf tutmayan zaman zaman işverenle beraber hareket eden hatta kendini işverenin yerine konumlandıran yapılara sendika denemez. Evet belki adı sendika olur ama ‘Sarı Sendika’ olur. Bunun da ne çalışanlara ne de sendikal mücadeleye faydası olmaz. Hatta bu durum sendikal alanı iğdiş etmektir. Maalesef çalışanlar son yıllarda bu tür sendikalar ile muhatap olmak zorunda kalıyor, Kamu çalışanlarının ferasetine, basiretine ve irfanına her zaman güveniyorum. Onlar doğru adresi biliyorlar. Bakın, mesela sözleşmeli öğretmenlik konusu var. Şöyle ki; Türkiye’de bütün sendikalar sözleşmeli istihdam modeline karşı olduğunu söyler. Eğer bir sendika bir uygulama karşı ise ne yapar? Öncelikle kamuoyuna yönelik karşı duşunu ifade eder; basın açıklamaları, eylemleri vs. ile gündem oluşturur. Akabinde o uygulamanın iptali için yargıya başvurur. Yargıya; ‘Bu uygulama bizim kazanımlarımızı yok ediyor bizi mağdur ediyor.” der ve iptal edilmesi için mücadelesini ortaya koyar. Mesela Türk Eğitim-Sen olarak 2016 yılında KHK getirilen mülakat ve çakılı sözleşmeli istihdam modelini iptali için konuyu yargıya taşıdık. Ama bugün Türkiye’de yetkili ve sözleşmeli istihdam modeline karşı olduğunu söyleyen bir sendika var ki; sözleşmeli istihdam modelini uygulan düzenlemeyi yargıya taşımadı. Bu nasıl bir çelişkidir hem karşı olduğunuzu söylüyorsunuz hem de yargıya taşımıyorsunuz! İşte bu durum sözde sendikanın işverenin yanında konumlandığının somut bir göstergesidir. ‘MIŞ’ gibi yapmaktır. Yani bunlar ‘MIŞ’ gibi sendikacılık yapıyor.” diye konuştu.
En büyük temennimiz bütün kademelerde yüz yüze eğime geçilmesidir. Çünkü öğrenme kayıplarının uzaktan eğitim ile telafi edilmesi mümkün değil.
Yüz yüze eğitim hakkında önemli açıklamalarda bulunan Genel Başkan, eğitimde fırsat eşitsizliğinin bu kez uzaktan eğitim faaliyetinde kendini gösterdiğini söyledi. Geylan şunları kaydetti: “Mart ayında ilk vakanın çıkmasının ardından okullarımız kapandı. 23 Mart tarihinde de Milli Eğitim Bakanlığı öncelikle EBA TV üzerinden daha sonra da internet tabanlı canlı ders anlatımı ile uzaktan eğitim faaliyetini başlattı. Biz her zaman şunu söyleriz: Bu kadar kısa sürede 18 milyon öğrencimize hitap eden uzaktan eğitim faaliyetini hayata geçirmiş olmak gerçekten başlı başına takdiri hak eden bir gayrettir. Ancak unutmamalıyız ki, hiçbir uzaktan eğitim faaliyeti yüz yüze eğitimin karşılığı olamaz. Bu süreçte uzaktan eğitimde eksiklikler tabi ki oldu. Özellikle internet tabanlı canlı ders anlatımında başta erişim sıkıntıları olmak üzere yaşanan sorunlar vardı. Örneğin, Ankara’nın Sincan ilçesinde 1060 ailede televizyon olmadığı tespit edildi ki, 1060 ailede televizyon yok ise, bu sayıdan çok daha fazla ailede bilgisayar ve internet olmadığı anlamına gelir. Dolayısıyla canlı ders anlatımı başladığında aslında eğitimde fırsat eşitsizliği gözler önüne serilmiş oldu. Evet, yıllardır sosyo-ekonomik durumdan dolayı bölgeler arasında eğitimde fırsat eşitsizliğinden bahsediyoruz. Ama bu kez eğitimde fırsat eşitsizliği canlı ders anlatımıyla birlikte sınıflara kadar girmiş oldu. Bakanlığın bu eksikleri hızla gideriyor olması lazım. Bu noktada yapılması gereken, her öğrencimizin bilgisayar imkânına sahip olmasını sağlamaktır. Bakanlık ayrıca uzaktan eğitim sürecinde tüm öğrenci ve öğretmenlere ücretsiz internet sağlamalıdır. Ayrıca sendika olarak Adana Lokalimizi EBA Destek noktası olarak kullanıma açtık. Buradan da vesile olanlara teşekkür ediyorum. Bu tür pansüman tedbirler önemlidir. ”
Her türlü tedbir alınarak, kontrol sağlanarak, bir an önce yüz yüze eğitimin başlaması gerekiyor.
Genel Başkan Geylan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Her türlü tedbir alınarak, kontrol sağlanarak, bir an önce yüz yüze eğitimin başlanması gerekiyor. Bilindiği gibi, şu anda 1,2,3,4,8 ve 12. Sınıflar da seyreltilmiş şekilde yüz yüz eğitime geçirildi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yaptığı açıklamayla iki hafta süre ile takip edileceğini, bu sürede covid riski kontrol edilebilir düzeyde tutulur ise diğer kademelerde de yüz yüze eğime geçilebileceği söyledi. Eğer ki salgını kontrol edilebiliyor ise yüz yüze eğitime devam edilmelidir. En büyük temennimiz bütün kademelerde yüz yüze eğitime geçilmesidir. Çünkü öğrenme kayıplarının uzaktan eğitim ile telafi edilmesi mümkün değil” şeklinde konuştu.
Okullarımızın maske ve dezenfektan sıkıntılarının bir an önce giderilmesi lazım.
Okullarımızda maske ve dezenfektan sıkıntısının bir an önce giderilmesi gerektiğini ifade eden Genel Başkan Geylan, “Milli Eğitim Bakanı Sayın Selçuk açıklamalarında her okula ücretsiz maske verileceğini, okulların bütün hijyen malzemelerinin tedarik edileceğini söylemiş idi. Ancak görünüyor ki, geride bıraktığımız sürede bu noktada aksamalar yaşandı. Şöyle ki; Ankara bir okul müdürünü aradım, okullarındaki 8. sınıf mevcudunu sorduğumda 300 kişi olduğunu söyledi. Okul müdürü geçen hafta açılan okullarına cuma günü 300 maske ve 5 LT dezenfektan verildiğini söyledi. Eğer 300 maske günlük verilecek ise tamam. Kaldı ki; bu okulumuzdaki 300 öğrencimize günlük verilmesi gereken maske sayısı - günde iki kez maske değiştirmesi gerekiyor- 600’dür. Yani günlük 300 maske yetersizdir. Dolayısıyla okullarımızın maske ve dezenfektan sıkıntılarının bir an önce giderilmesi lazım. Bunun için de Milli Eğitim Bakanlığı’na ek bütçe gerekir.” diye konuştu.
Köy okullarının açılmasıyla daha da artan öğretmen ihtiyacı ivedilikle giderilmelidir.
Köy okullarının açılmasıyla öğretmen ihtiyacının daha da artacağını söyleyen Geylan, "Öğretmen açığının hızlı bir şekilde giderilmesi gerekmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yapmış olduğu yönetmelik değişikliği ile köy okulları açılması için yeni bir zemin sağlandı. Daha önce 10 öğrenci sınırı var idi ama şu an valilik kararı ile 5 öğrenci dahi olsa köy okulu açılabilecek. Pandemi döneminde doğru olan karar da budur. Bu durum da, var olan öğretmen ihtiyacımız daha da artacaktır. Dolayısıyla köy okullarının açılmasıyla daha da artan öğretmen ihtiyacı ivedilikle giderilmelidir" dedi.
https://www.turkegitimsen.org.tr/icerik_goster.php?Id=13770