Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 30 Kasım 2019 tarihinde İstanbul 4 No’lu Şube Başkanlığı’nın düzenlediği programda işyeri temsilcilerimizle bir araya geldi.
Programda İLKSAN Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Yılmaz, Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Remzi Özmen, İstanbul şube başkanları ve şube yönetim kurulu üyeleri ile ilçe ve işyeri temsilcileri katıldı.
Açılış konuşmasını İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı Erdinç Öztaş yaparken, programda Genel Başkan Talip Geylan ve İLKSAN Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Yılmaz da birer konuşma yaptı.
Eğitim çalışanlarına şiddete cüret edenler artık 1 değil, 10 değil, 100 kere düşünsün!
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili önemli açıklamalar yaptı. Öğretmenliğin her önüne gelenin kolayca hakaret edebildiği, darp ve taciz edebildiği bir meslek grubu haline geldiğini söyleyen Geylan, bu hususta Türk Eğitim-Sen olarak bir kanun teklifi hazırlayarak, milletvekilleri aracılığıyla TBMM’ye ilettiklerini bildirdi.
Geylan, “Kanun teklifinde şiddeti önleyici tedbirler alınmasını, caydırıcı müeyyideler getirilmesini talep ettik. Yaptıklarının faillerin yanına kar kalmasını istemiyoruz. Eğitim çalışanlarına şiddete cüret edenler artık 1 değil, 10 değil, 100 kere düşünsün! Umuyoruz ki, kanun teklifimize hem komisyon hem de genel kurul aşamasında tüm partiler sahip çıkar ve teklifimiz hayata geçer” dedi.
Kanun tekliflerinin yanı sıra kamuoyu oluşturmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 81 ilden 81 mektup gönderdiklerini hatırlatan Genel Başkan, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın iradesiyle ve TBMM’nin yapacağı yasal düzenlemelerle şiddetin önlenmesi yolunda mesafe kat edeceğimize inanıyoruz” diye konuştu.
Eğitim çalışanlarına yönelik şiddeti doğuran nedenlerin başında öğretmenlerin itibarının rencide edilmesinin geldiğini bildiren Geylan, “Öyle Başbakanlar, öyle Milli Eğitim Bakanları gördük ki, ‘Öğretmenler haftada 15 saat çalışıyor. Bürokratlarımız da eşlerini öğretmenlerden tercih ediyor’ dediler. Öğretmenleri Eminönü’nde yem bekleyen güvercinlere benzettiler. Öğretmenleri 3 ay tatil yapmakla suçladılar. Öğretmenlere şahsiyet kazandıracaklarını söylediler. Dolayısıyla ülkeyi yönetenler, makamlarda bulunanlar öğretmenlere hakaret ederse, öğretmenlerimiz her gün şiddete maruz kalır” diye konuştu.
“Öğretmenle birlikte kaybettiğimiz, esasında toplumun ve Türkiye’nin geleceğidir” diyen Geylan, topluma da çağrıda bulundu. Genel Başkan Geylan, “Öğretmene verdiğiniz değer aynı zamanda çocuklarınıza verdiğiniz kıymettir. Öğretmen ne kadar itibarlı, saygın olursa, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği de o kadar aydınlık olur. Dolayısıyla eğitim çalışanlarına yönelik şiddete, tacize şahit olursanız, önce siz karşı çıkın!” dedi.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın ek gösterge sözü hala havada asılı duruyor.
3600 ek gösterge sözünün üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen gerçekleşmediğini söyleyen Geylan, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın sözü hala havada asılı duruyor. Bu düzenlemenin bir an önce hayata geçirilmesini istiyoruz. Tabi sadece 4 meslek grubunun değil, tüm çalışanların ek göstergeleri güncellenmeli, ek göstergeden yararlanamayan yardımcı hizmetler sınıfının da ek göstergeden yararlanması sağlanmalıdır. Bu şekilde hem çalışma barışı hem de kamudaki hiyerarşik silsile bozulmayacaktır” dedi.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu, 657 sayılı DMK’dan kaynaklanan haklarımızın baki kalması kaydıyla destekliyoruz.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nde yerini aldığını ancak süreç hızlı başlamasına rağmen sonunun getirilmediğine dikkat çeken Geylan, “Türk Eğitim-Sen olarak öğretmenlik mesleğinin itibarını artıran, statüsünü sağlam zemine kavuşturan bir meslek kanununu, 657 sayılı DMK’dan kaynaklanan haklarımızın baki kalması kaydıyla destekliyoruz” dedi.
Öte yandan meslek kanununda, kariyer basamaklarının da yer alacağının belirtildiğini bildiren Geylan, kariyer basamakları belirlenirken hizmet yılının esas alınmasını istedi. Geylan, “Öğretmenlik bir uzmanlık mesleğidir. Dolayısıyla bu konuda yapılacak herhangi bir sınavı kabul etmiyoruz. Kariyer basamaklarında hizmet yılı esas alınmalı; 10 yılını dolduran öğretmenlere uzman, 20 yılını dolduran öğretmenlere başöğretmen unvanı verilmelidir” diye konuştu.
Teşvik uygulaması bir an önce hayata geçirilmelidir.
Meslek kanununda yer almasını istedikleri hususlardan birisinin de elverişsiz koşullarda görev yapan öğretmenlere tazminat ödemesi yapılması olduğunu kaydeden Geylan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir brüt asgari ücretle iki brüt asgari ücret arasında tazminat ödemesi yapıldığı taktirde elverişsiz bölgelerde hem öğretmen açığı sorunu çözülür hem de aileleri parçalanan sözleşmeli öğretmenlerimizin mağduriyeti giderilir. Öğretmenleri elverişsiz bölgelerde esir ederek değil, teşvik ederek tutabilirsiniz. Bu nedenle teşvik uygulaması bir an önce hayata geçirilmelidir.”
Genel Başkan bu kanunun bütçe yetersizliği nedeniyle ertelendiğine ilişkin iddialara da değinerek, “Bu iddiaların gerçeği yansıtmamasını temenni ediyoruz. Öğretmenlik Meslek Kanunu hayal olarak kalmamalıdır ” dedi.
MEB bütçesi bu haliyle beklentileri karşılayacak öğretmen atamasından çok uzaktır.
TBMM’de görüşülen bütçe kanunu çerçevesinde MEB bütçesini de değerlendiren Geylan, “Bu bütçe ne ölçüde ihtiyaçları ve beklentileri karşılıyor?” diye sordu.
Geylan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu sorunun cevabını bulabilmemiz için MEB bütçesi rakamlarını incelemememiz gerekiyor. Öncelikle 2020 yılı bütçesi 125 milyar 396 milyon 862 bin TL’dir. Bu rakam 2019 yılında 113 milyar 813 milyon 13 bin TL idi. Geçen yıldan bu yıla artış 11 milyar 583 milyon 849 bin TL’dir.
MEB bütçesinin 2020 yılı merkezi yönetim bütçeye oranı yüzde 11.45’tir. 2016 yılında MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı yüzde 13.38, 2017 yılında yüzde 13.18, 2018 yılında yüzde 12.13 iken, 2019 yılında bu oran yüzde 11.84’e düşmüştür. Görüldüğü üzere MEB bütçesinde kayda değer bir azalma vardır” dedi.
MEB bütçesinin Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya oranının 2020 yılı için yüzde 2.57 olduğunu bildiren Geylan, bu rakamın 2016 yılında yüzde 2.93, 2017 yılında yüzde 2.80, 2018 yılında yüzde 2.69, 2019 yılında da yüzde 2.56’ya düştüğüne dikkat çekti.
Geylan sözlerini şöyle sürdürdü: “Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden yatırıma ayrılan pay da giderek azalmaktadır. Şöyle ki; bu oran Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara geldiği 2002 yılında yüzde 17.18 iken, 2003 yılında yüzde 14.53’e gerilemiş, 2004 yılında ise aniden yüzde 9.68’e inmiştir. Bu oran 2016 yılında yüzde 8.23, 2017 yılında yüzde 8.51, 2018 yılında yüzde 8.36, 2019 yılında yüzde 4.88’dir. MEB bütçesinden yatırıma ayrılan pay ise 2020 yılında yüzde 4.65’tir” diye konuştu.
MEB bütçesinden en büyük payın personel giderlerine ayrıldığını söyleyen Geylan, “MEB bütçesinin 91 milyar 467 milyon 345 bin TL’si personel giderlerine, 14 milyar 367 milyon 680 bin TL’si sosyal güvenlik devlet primleri giderlerine, 9 milyar 956 milyon 271 bin TL’si mal ve hizmet alım giderlerine, 3 milyar 739 milyon 169 bin TL’si cari transferlere, 5 milyar 836 milyon 918 bin TL’si sermaye giderlerine, 29 milyon 479 bin TL’si de sermaye transferlerine ayrılmıştır. Bu da MEB’e ayrılan bütçenin yüzde 73’ünün personel giderleri için kullanıldığını göstermektedir.
Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Fuat Oktay 2020 yılı için atama sayısının 20 bin olacağını açıklamış, bu sayıya başta sendikamız olmak üzere atama bekleyen öğretmenler ve toplumun diğer kesimleri sert tepki göstermişti. Bu tepkilerin ardından MEB bürokratları atama sayısının artırılması için Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un görüşmelerinin devam ettiğini açıkladı. Tabi bunun ne ölçüde gerçekleşeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Gelinen noktada, bu bütçe ile eğitimin ihtiyaçlarına uygun, atama bekleyen öğretmenlerin taleplerini karşılayacak düzeyde atama yapılması mümkün değildir. Bundan dolayıdır ki, MEB öğretmen açığını girdiği ders başına ücret alan, iki yıllık meslek yüksekokulu mezunlarının dahi görev yapabildiği, güvenceden yoksun ücretli öğretmenler ile gidermeye çalışmaktadır. MEB bütçesinin yetersizliği atama sayısının sınırlı düzeyde kalmasını beraberinde getirmekte, bu da eğitimimize kalitesizlik, bilgi ve donanım eksikliği ve verimsizlik olarak yansımaktadır” dedi.
Bu rakamlar ışığında MEB bütçesinin artırılması gerektiğini kaydeden Geylan, “Aksi taktirde eğitimde istenilen hedeflere ulaşmamız, doğru yatırımlar yaparak, eğitim sistemimizi rekabetçi bir konuma getirmemiz mümkün olmaz. Eğitim-öğretim, tasarruf yapılacak bir mecra değildir. Bu haliyle MEB bütçesi beklentilerimizi karşılamaktan uzaktır” diye konuştu.