Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, meslek liselerinde okuyan öğrencilerin mezun olduklarında veya mesleklerini icra ederken karşılarına çıkacak yeni ortamlara adapte olabilmeleri için ileri düzey okuryazarlık, iletişim becerileri, yabancı dil ve analitik düşünme gibi genel becerilere sahip olmalarının ve yeniliklere açık olmalarının oldukça önemli olduğunu ifade ederek, “Bundan dolayı, mesleki ve teknik eğitim veren okullardaki öğrencilere hem mesleki ve teknik beceriler hem de akademik beceriler kazandırılmalı; mesleki ve teknik eğitime başlayan ancak genel becerileri zayıf olan öğrencilere yönelik telafi eğitimleri sağlanmalıdır. Böylece, özellikle 9. sınıfta yaşanan sınıfta kalmaların önüne geçilmesi hedeflenmelidir. Ayrıca, mezunlara, dünyadaki değişimlere hızlı bir şekilde adapte olmalarına yardımcı olacak anahtar beceriler kazandırılmalıdır. Mesleki ve teknik eğitim öğrencilerinin okul terklerini azaltmak ve okulu bitirme oranlarını artırmak için yeni programlar başlatılmalıdır” dedi.
Ali Yalçın, Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (EBSAM) tarafından hazırlanan ‘Mesleki ve Teknik Eğitime Bakış’ odak analiz çalışmasını Memur-Sen Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında açıkladı. Millî Eğitim Bakanlığı Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Kemal Varın Numanoğlu’nun da katıldığı toplantıda konuşan Yalçın, ülkelerin ekonomik büyüme hedefleri ve istihdam politikalarındaki etkisi nedeniyle mesleki ve teknik eğitimin yoğun biçimde tartışıldığına dikkat çekti. Teknolojik gelişmelere paralel olarak mesleki ve teknik eğitimden beklentilerin arttığını kaydeden Yalçın, “Bunun sonucu olarak da ticaret, sanayi ve hizmet sektörleri mevcut çalışanlarının bilgi ve becerilerini sürekli yenilemesini istemektedir. Çünkü ülkelerin en önemli sermayesi olan nitelikli insan kaynağı, küresel ekonomik rekabetteki en önemli unsurdur. Bundan dolayı Türkiye’de istihdamı ve iş gücü niteliğini artırmak için mesleki ve teknik eğitim özel bir önem arz etmektedir” şeklinde konuştu.
Eylem, proje ve eğitim politikaları paydaşlarla birlikte planlanmalıdır
Türkiye’de mesleki ve teknik eğitimin geçirdiği sürece bakıldığında, ideolojik müdahaleler sonucunda sistemin olumsuz etkilendiğini ve çözüme yönelik yapılan bazı düzenlemelerin bazı yapısal sorunları daha da derinleştirdiğini vurgulayan Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün kalkınma planlarında mesleki ve teknik eğitimin önemi vurgulanmış ve güçlendirilmesi üzerinde durulmuştur. Millî Eğitim Şûra kararlarında da genel olarak mesleki eğitime verilen önemin artırılması gerektiği ifade edilmiştir. Mesleki ve teknik eğitime atfedilen tüm öneme rağmen, Türkiye’de mesleki ve teknik eğitim sistemi, kronikleşmiş köklü yapısal sorunları bünyesinde barındırmaktadır. Özellikle 28 Şubat sürecinde 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmiş ve meslek liselerine kendi alanları dışında bir yükseköğretimdeki alanı tercih etmeleri durumunda getirilen katsayı engeli, 1999 yılında Yükseköğretim Kurulu tarafından uygulamaya konulmuştur. Millî eğitim sistemine ideolojik nedenlere dayanılarak yapılan müdahaleler, eğitimde, özellikle de mesleki ve teknik eğitim sisteminde telafisi olmayan sorunlara yol açmıştır. Katsayı kararı etkisini yıllar içerisinde göstermiş, meslek liselerine olan talebi ciddi oranlarda azaltmış ve Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu iş gücünün yetiştirilmesi konusunda önemli bir engel teşkil ettiği iş piyasası tarafından da sıklıkla dile getirilmiştir. Başta Eğitim-Bir-Sen olmak üzere, bazı sivil toplum kuruluşlarının katsayı adaletsizliğini her platformda dile getirmesi sonucunda katsayı uygulaması kaldırılmıştır. Eğitim-Bir-Sen’in toplumsal talep olarak, her platformda bu sorunu dillendirerek çözüm için girişimlerde bulunması takdirle karşılanmış, dönemin YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan tarafından, ‘Eğitim-Bir-Sen’e özel bir teşekkürüm var. Özellikle katsayı ve başörtüsü konusunda gerçekten kırılma noktalarının yaşandığı anlarda sendikayı her zaman yanımızda bulduk ve desteklerini hiç esirgemediler. Bundan dolayı teşekkür ediyorum’ şeklinde ifade edilmiştir.”
Çözüm odaklı uygulanması gereken eylem, proje ve eğitim politikalarının paydaşlarla, iş piyasasıyla, ilgili sektör ve bakanlıklarla, sivil toplum kuruluşlarıyla, mesleki ve teknik eğitimin öğretmen, öğrenci ve yöneticileriyle birlikte planlanması ve yürütülmesi gerektiğini dile getiren Yalçın, “Bu, hem mesleki ve teknik eğitimi güçlendirecek hem dijitalleşen sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikteki insan kaynağının yetişmesini hem de mesleki ve teknik eğitimin daha başarılı öğrenciler tarafından da tercih edilmesini sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
Mesleki programlardan mezun olanların içinde kızların oranı yüzde 50
Türkiye’de, mesleki ve teknik ortaöğretimdeki öğrenci sayısının 1 milyon 800 bin, ortaöğretimdeki payının ise yüzde 31,7 olduğunu belirten Yalçın, “İstanbul’da mesleki ve teknik ortaöğretimde öğretmen başına 15 öğrenci düşerken, Doğu Karadeniz’de 9 öğrenci düşmektedir. Okul başına en fazla öğrencinin düştüğü bölge 769 öğrenciyle İstanbul, en az öğrencinin düştüğü bölge ise Doğu Karadeniz’dir. Türkiye’de mesleki ve teknik ortaöğretimde özel öğretimin payı yüzde 6’dır. OECD ülkelerinde mesleki ve teknik ortaöğretimde özel öğretimin payı ise genelde yüksektir. Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’de özel sektörün mesleki ve teknik eğitimdeki payının oldukça küçük olduğu açığa çıkmaktadır. Türkiye’de genel programlara oranla mesleki programlarda öğrenci başına yapılan harcama, hemen hemen OECD ülkeleri ortalaması kadardır. Türkiye’de mesleki programlardan mezun olanların içinde kızların oranı yüzde 50 iken, OECD ülkelerinin çoğunda bu oran yüzde 40 ile 50 arasındadır. Türkiye’de mesleki ve teknik ortaöğretimde kız öğrenci oranı yüzde 39,5’tir. Bu ise mesleki ve teknik ortaöğretimde kızların erkelerden daha önce mezun olduğunu göstermektedir. Türkiye’de mesleki programların mühendislik, imalat ve inşaat öğretim alanlarından mezun olanların oranı yüzde 29 iken, OECD ülkeleri ortalaması yüzde 34’tür. Buna ek olarak, mesleki programların hizmetlere ilişkin öğretim alanlarından mezun olanların OECD ülkeleri ortalaması (yüzde 17), Türkiye’nin bu öğretim alanlarından mezun olanların oranının (yüzde 8) neredeyse iki katıdır. Üniversite giriş sınavına başvuranların içinde mesleki ve teknik ortaöğretim kapsamındaki liselerden mezun olanlar genelde ön lisans ve açık öğretim programlarına yerleşmekte olup, ön lisans programları ile açık öğretim programlarının ağırlıklı olarak öğrenci kaynağını mesleki ve teknik ortaöğretim öğrencileri oluşturmaktadır” diye konuştu.
İş piyasasında lise dengi meslek okul mezunları genel lise mezunu olanlara göre daha avantajlıdır
Lise dengi meslek okul mezunlarının istihdam oranları genel lise mezunlarına göre yüksek iken, işsizlik oranlarının genel lise mezunlarına göre düşük olduğunu ifade eden Yalçın, şöyle devam etti: “İş piyasasında lise dengi meslek okul mezunları genel lise mezunu olanlara göre daha avantajlıdır. Mesleki ve teknik eğitimde tüm alanlar bakımından, mezunların kendi alanları dışında çalışma oranları, mezuniyet alanlarında çalışma oranlarından çok daha yüksektir. Mesleki ve teknik eğitim mezunlarının, mezuniyet alanı dışında istihdamda yer alması, hem sektörün verimliliğini ve ekonomisini olumsuz olarak etkilemekte hem de mesleki programların genel programlara göre daha pahalı bir eğitim olduğu göz önünde bulundurulursa, devletin yaptığı yatırımın yerini bulmaması anlamına gelmektedir.”
Millî Eğitim Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında yapılan iş birliği ile turizmde 11 olan istihdam garantili öğrenci yetiştiren liselerin sayısının her yıl kademeli olarak artırılacağını ve 2023’e kadar 200’e ulaştırılacağını söyleyen Yalçın, “Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’ne bağlı mesleki ve teknik okulların yaklaşık 800’ünde uygulamalı eğitimi güçlendiren döner sermaye kapsamında üretim yapılmakta ve hizmet üretilmektedir. Bu üretimlerde 2019 yılının ilk 8 ayın da yaklaşık 171 milyon TL’lik bir gelir elde edilmiştir. Bu kapsamda üretimden yapılan yüzde 15’lik hazine kesintisi yüzde 1’e düşürülmüştür. Bu, hem öğrencilerin sektörün talep ettiği yeterlilikleri üreterek öğrenmelerine hem de döner sermaye kapsamında gelirlerin daha da artmasına vesile olacaktır” dedi.
Mesleki rehberlik ve yönlendirme çalışmaları daha etkin yapılmalıdır
ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne 2019-2020 öğretim yılında yüzde 1’lik dilimden, İTÜ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne de yüzde 1,26’lık dilimden öğrenci yerleştiğine dikkat çeken Yalçın, “Bu, mesleki ve teknik eğitimin cazibesini artıracak ve toplumda süregelen olumsuz algıyı dönüştürecek çok önemli gelişmedir. Bu model okul iş birliği, mesleki ve teknik eğitime yeni bir nefes, yeni bir heyecan getirmiş olup genişletilmeli, hatta uygun olan tüm üniversitelerle devam ettirilmelidir. İl düzeyinde sektöründe lider olmuş firmalarla, ildeki mesleki ve teknik Anadolu liselerindeki alan-sektör eşleşmesi iş birlikleri yapılarak öğrencilerin staj ve beceri eğitimlerinin gerçek iş ortamlarında alması ve öğretmenlerin de mesleki gelişim kapsamında işbaşı eğitimlerini alması sağlanmalıdır. Mesleki rehberlik ve yönlendirme çalışmaları, mesleki ve teknik eğitimde atılan önemli adımlar sonucunda ortaya çıkan önemli gelişmeleri de içerecek şekilde daha etkin bir biçimde planlanmalı, mesleki ve teknik eğitimin görünümünü daha da artırıcı faaliyetler yapılmalıdır. Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda, gerekli teşvik adımları atılarak özel sektörün mesleki ve teknik ortaöğretimde daha fazla yer alması sağlanmalıdır. Mesleki ve teknik eğitim mezunlarının, mezuniyet alanı dışında istihdamda yer alması, hem ülke ekonomisi açısından hem de çalıştıkları sektör açısından çok verimli bir sonuç değildir. İş piyasası ihtiyaç duyduğu alanla ilgili kişiyi işe alırken, mezuniyet alanını dikkate almamakta ve farklı alanlardan mezun olanları da çalıştırabilmektedir. SGK verileri ile mezuniyet alanında ve alanı dışında çalışanların kaç iş yeri değiştirdikleri ve işteki süreklilikleriyle alakalı bilgiler incelenmelidir. Ülke genelini kapsayacak şekilde işveren ve çalışanlarla bu konuda bir araştırma yapılarak; sektörün alan dışındaki kişileri istihdam noktasında tercih etme nedenleri ile mezuniyeti dışında bir alanda çalışanların da niye kendi alanında bir sektörü tercih etmedikleri veya alan dışı bir sektörde çalıştıkları incelenmelidir” değerlendirmesinde bulundu.
Okul terklerinin azaltılması ve okulu bitirme oranının artırılması sağlanmalıdır
Ali Yalçın, yaşanan teknolojik gelişmelere paralel olarak mesleklerin değiştiğini ve meslek erbabının söz konusu hızlı değişime adapte olmasının beklendiğini kaydederek, sözlerini şöyle tamamladı: “Halen meslek liselerinde okuyan öğrencilerin mezun olduklarında veya mesleklerini icra ederken karşılarına çıkacak yeni ortamlara adapte olabilmeleri için ileri düzey okuryazarlık, iletişim becerileri, yabancı dil ve analitik düşünme gibi genel becerilere sahip olmaları ve yeniliklere açık olmaları oldukça önemlidir. Bundan dolayı, mesleki ve teknik eğitim veren okullardaki öğrencilere hem mesleki ve teknik beceriler hem de genel (akademik) beceriler kazandırılmalıdır. Mesleki ve teknik eğitime başlayan ancak genel becerileri zayıf olan öğrencilere yönelik telafi eğitimleri sağlanmalıdır. Böylece, özellikle 9. sınıfta yaşanan sınıfta kalmaların önüne geçilmesi hedeflenmelidir. Ayrıca, mezunların dünyadaki değişimlere hızlı bir şekilde adapte olmasına yardımcı olacak anahtar beceriler kazandırılmalıdır. Mesleki ve teknik eğitim öğrencilerinin okul terklerinin azaltılması ve okulu bitirme oranlarının artırılması sağlanmalıdır.”
Numanoğlu: Mesleki ve teknik eğitim bir dönüşüm sürecine girmiştir
Millî Eğitim Bakanlığı Meslekî ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Kemal Varın Numanoğlu ise, mesleki eğitimin kalitesini artırmak, eğitim, istihdam ve üretim bağlantısının sağlam bir düzlemde yürütülmesini sağlam için çalıştıklarını vurgulayarak, şöyle konuştu: “Hedefe ulaşma doğrultusunda etkin ve verimli işleyen bir yapıyı tesis etmeyi, mesleki eğitim sistemimizin beşeri, mali, fiziki ve teknolojik altyapısıyla yönetim organizasyonunun daha da iyileştirilmesini hedefliyoruz. Türkiye’deki mesleki ve teknik eğitimle ilgili durum dünyadaki eğilimlerden farklı değildir. Ancak Türkiye’de zaman zaman sistematik müdahaleler de söz konusu olmuştur. Örneğin yükseköğretime geçişteki katsayı uygulaması gibi tarihsel müdahaleler doğal akışı büsbütün travmatik hâle sokmuş, bu müdahalelerin bazıları uzun yıllar yaşanmış ve iyileştirilmiş müdahalelerle bugünlere gelinmiştir. Bakanlığımız tarafından son birkaç yıldır mesleki ve teknik eğitimde önemli adımlar atılmış, özellikle de sektörle yapılan iş birlikleri neticesinde mesleki ve teknik eğitim bir dönüşüm sürecine girmiştir. Bu kapsamda uygulanması gereken eylem, proje ve eğitim politikalarının yalnızca bir kurum tarafından değil, devletin ilgili kurumları, sektörler, sendikalar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, öğrenci, öğretmen ve yöneticilerle birlikte planlanması ve uygulanmasının önemine yürekten inanıyorum. Bu kapsamda Eğitim-Bir-Sen’in hazırladığı Mesleki ve Teknik Eğitime Bakış raporunu çok kıymetli buluyoruz. Bu çalışmanın hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum.”
EBSAM uzmanlarından Serkan Yurdakul ise odak analizin detaylarına ilişkin bir sunum yaptı.
Raporumuz için görsele tıklayınız