Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
LGS sonuçları büyük bir kaos yaratarak, yüzbinlerce öğrenciyi hayal kırıklığına uğratarak açıklandı. Özgür Eğitim-Sen olarak öngördüğümüz ve aylardır dikkat çekerek önlem alınmasını istediğimiz kaotik ortamla dün itibariye yüzleştik. Tahminlerimizin ötesinde bir karmaşa yaratan tercih sonuçları velilerin panik okullara koşmasına neden oldu. Öğrencilerin büyük çoğunluğu, MEB’in vaat etmesine rağmen mahallesindeki istediği okula yerleşemezken, yerleştirmede yaşanan adaletsizlikler nedeniyle 14 yaşındaki çocukların adalet duyguları zedelendi, devletlerine olan güven duyguları tahrip edildi.
Adalet duygusu zedelendi
Merkezi sınav sonuçlarına bağlı olarak 127 bin 283 öğrenci tercih ettiği beş okuldan birine yerleşti. Bunların 57 bini İmam-Hatip, Meslek ve Sosyal Bilimler lisesine yerleşirken 70 bini Fen ve Anadolu liselerine yerleşti. Sınava giren 1 milyon öğrenciden sadece 437 bini tercih yaparken Meslek lisesi kontenjanlarının yüzde 44.5’i, İmam-Hatip liselerinin yüzde 47.7’si boş kaldı. Anadolu liselerinin doluluk oranı ise yüzde 95.1’i buldu. Bu da genel eğilimin akademik liselerden yana olduğunu bir kez daha gösterirken, Mesleki Teknik liselerin ve İmam-Hatip liselerinin MEB tarafından cazip hale getirilemediğinin altını çizmiş oldu.
Yerel yerleştirme faciası yaşandı
Sınava bağlı yerleştirmede alınan puan ve yüzdelik dilim gözetildiği için tercih sayısı beşle sınırlanmasına rağmen nispeten adil bir yerleştirme yapılabilirken asıl facia yerel yerleştirmede yaşandı. MEB’in açıkladığı verilere göre 91.687 aday hiçbir okula yerleştirilemeyerek açıkta kaldı. Farklı türde okul tercihi dayatan, o yüzden de öğrencilerin mecburen yaptıkları dört ve beşinci tercihlerine yerleşen 92.010 öğrenciyi de saydığımızda tercih ettiği okulda okuma imkânı elinden alınan 183 bin 697 öğrenci söz konusu olmaktadır. Bu öğrencilerin 2. 3. ve 4. Yerleştirmelerde nereye yerleştirilecekleri veya Açık Lise’ye mi düşecekleri belirsizliğini koruyor. O yüzden MEB’in okulların kontenjan açıklarını bir an önce yayınlaması gerekiyor.
Okulları niteliksizlikte eşitlemek
Yerel yerleştirmenin en vahim yanı ise çok başarılı öğrencilerin, tercih ettikleri Anadolu lisesine giremezken başarı düzeyi düşük öğrencilerin o liselere yerleştirilmesi olmuştur. MEB’in sıraladığı tüm kriterlerde ön sırada olan öğrencinin yerleşemediği okula, nasıl ve hangi mantıkla bu kriterlere uymayan öğrenciler yerleştirilmiştir? Ortaokul başarı ortalaması 98 olan, devamsızlığı olmayan, tüm eğitim hayatı boyunca aynı mahallede bulunan öğrenci birinci sıradaki tercihine yerleşemezken, ortalaması 85 olan, devamsızlığı fazla olan ve mahalleye birkaç yıl önce gelmiş olan öğrenci aynı okul için yaptığı birinci tercihine yerleşebiliyor. Lokal birkaç örnekten bahsetmediğimizi büyük bir panikle okullarına koşan velilerden, sosyal medyadaki feryatlardan anlayabilirsiniz. Öğrencilerin adalet duygularını yerle bir eden bu uygulama bizim baştan beri dile getirdiğimiz ‘’Sistemin ana mantığı bütün okulları niteliksizlikte eşitlemek’’ öngörümüzü maalesef doğrulamış olmaktadır.
Örtük yönlendirmelerle İmam-Hatiplere başarılı öğrenciler gitmez!
Belli bir algoritmanın uygulanmadığı dolayısıyla kasıtlı müdahaleler, yönlendirmeler şüphesi uyandıran bu yerleştirme uygulamasının mantığını irdelediğimizde 1980’li yılların sistemine geri dönüldüğünü görüyoruz. Tüm liselerin niteliksizlikte eşitlenerek cazibe merkezi olmaktan çıkarıldığı bu sistemde İmam-Hatip liseleri ve Meslek liselerinin başarılı öğrencilerle kontenjanlarının doldurulması hedefleniyor. Ancak gözden kaçırılan bir şey var ki o da 80’li yıllarda hatta 28 Şubat darbesine kadar Meslek liseleri bilhassa da İmam-Hatip liseleri kendi sınavlarını yaparak yani eleme usulüyle öğrenci alıyordu. 20 yıl önce başarılı oldukları için önleri kesilen ve kapatılan şimdi ise ilgi görmeyen ve tercih edilmediği için kontenjanları boş kalan bu okulları nitelikli hale getirmenin yolu öğrencileri istemedikleri halde bu okullara kaydetmek olmamalı. Fırsat eşitliğine, adalete, hakkaniyete aykırı olan bu anlayış ve uygulama binlerce öğrencinin mağdur olmasına, geleceğe dair umutlarına ve beklentilerine darbe vurmasına yol açmaktadır.
Çocuklar günübirlik politikalara alet edilmesin
Her anne-baba için evlatları hayatlarının en değerli varlığıdır. Hayatlarını belli bir aşamadan sonra çocuklarının gelecekleri doğrultusunda kurgularlar ve onların mutluluğu, huzuru, güvenliği için yaşarlar. Anne-babaların bu derece üzerine titredikleri canlarından bir parça olan çocukların geleceğini olumsuz etkileyecek, eğitim ve meslek hayatlarını karartacak böylesi önemli kararlar ve sistemler siyasilerin veya bürokratların iki dudağının arasında olmamalı. Çocuklarımız günübirlik hesaplara, bürokratların ikbal kaygılarına feda edilemeyecek kadar değerlidir.
Özgür Eğitim-Sen olarak, umut vaat eden söylem ve uygulamalarla göreve başlayan yeni MEB yönetimine çağrıda bulunuyoruz; Bu sistem ölü doğmuştur ve tüm açılardan bugüne kadar ki en sorunlu sınav sistemidir. Yanlışta ısrar etmek daha fazla çocuğun geleceğine zarar vermek anlamına geleceği gibi her tarafı dökülen eğitim sistemimizin tamamen kaosa sürüklenmesine yol açacaktır. Başarılı çocukların umutlarını kıran, ailelerini çocuklarının geleceği konusunda endişeye sevk eden, memleketin maarif davasını iyice içinden çıkılmaz hale sokan, yerlerde sürünen eğitim kalitesini daha da düşürecek olan bu sistem tamamen kaldırılmalıdır. Sadra şifa olmayacağı belli olan, fırsat eşitliğini ve adalet duygularını zedeleyen bu sistemin gelecek yıllarda da milyonlarca çocuğa zarar vermesinin önüne geçilmesi yeni yönetimin en önemli imtihanlarından olacaktır.
Bekir BİRBİÇER
Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi