Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
"İstiklal Marşı’nın kabul edilişinin 98. yılında, Türk milletinin vatan sevdasını ve imkânsızlıklar içerisinde verdiği mücadele sonrasında yeşerttiği Devletini mısralara dökerek bizlere ölümsüz bir rehber bırakan büyük şair ve dava adamı Mehmet Akif Ersoy’u saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
Bundan 100 yıl kadar önce, Osmanlı İmparatorluğu paramparça olmuştu. Son vatan toprağımız Anadolu’nun dört bir yanı, düşman postalları altında inim inim inliyordu; neredeyse şehit vermeyen hiçbir aile kalmamıştı. 11 yıl süren savaşlarda, 13 milyon nüfuslu Anadolu topraklarının 1 milyon 565 bin evladı kayıp, esir ya da şehit olmuştu. 20 milyon kilometrekareye hükmeden koca bir imparatorluk, I. Dünya Savaşı sonrası imzalanan Sevr Antlaşmasıyla 300 bin kilometrekarelik bir toprak parçasına hapsedilmiş; orduları dağıtılmış, bütün tersanelerine girilmiş, bütün kaleleri zaptedilmiş Türk milleti, bir kurtarıcı bekliyordu.
İşte bu kara günlerde bir avuç vatan sevdalısı, harap ve bitap düşmüş bu milleti ayağa kaldırarak istiklal ateşini yakmak, herkesin tükendi dediği Türk milletinin dünya durdukça var olacağını haykırmak üzere “Ya istiklâl ya ölüm!” parolasıyla yola çıkıyordu. Türk milletinin verdiği bu istiklâl ve bağımsızlık mücadelesi kararı ise Mehmet Akif’in;
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.” dizeleriyle dile gelmekteydi.
Olağanüstü dönemler, olağanüstü dehalara, olağanüstü insanlara ihtiyaç duyar. Bu olağanüstü dönemde Devletimizin siyasi temelleri, kadim yurdumuzda bizleri boğmaya ve yok etmeye and içmiş yedi düvele, dönemin en yüksek teknolojisine, en donanımlı askerlerine karşı imkânsızlıklar içinde yürütülen askeri savaşın başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından atılırken; manevi ve kültürel temellerinin mimarı da hiç kuşkusuz ki, istiklâl şairimiz Mehmet Akif Ersoy olmuştur.
Dilimizin en güzel şekliyle kullanıldığı, ay yıldızlı al bayrağımıza seslenen ve kahraman ordumuza ithaf edilen, Mehmet Akif Ersoy’un dizeleriyle ölümsüzleşen, bağımsızlık destanımız İstiklal Marşımız, Kurtuluş Savaşı’nın en zorlu dönemlerinde Türk milletine ve ordumuza büyük bir manevi güç aşılamıştır.
Düşmanın Polatlı yakınlarına kadar ilerlediği, Meclis’in taşınmasının dahi tartışıldı dönemde; Türk milletinin zafere olan inancı, başarma azim ve kararlılığı,
“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun! Korkma, nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?” dizelerinde hayat buluyordu.
Her ne kadar meydanlardaki savaşı kazanmış olsa da aydın bir gençlik yetiştiremeyen, birliğini ve beraberliğini kaybetmiş bir topluma karşı düşman saldırılarının devam etmesi kadar doğal bir şey yoktur. Bu bakımdan sayısız şehit vererek elde ettiğimiz istiklâl ve bağımsızlığımızı korumak, bu milletin bir daha böyle bir tehlike ile karşı karşıya kalmaması için her türlü tedbiri almak ve uyanık olmak ve geleceğimizi sağlam temeller üzerine inşa etmek son derece önemlidir. Geleceğimizin temeli olan sahip olduğumuz değerlerimizi, istiklâlimizi, cumhuriyetimizi ve demokrasimizi ne pahasına olursa olsun korumak zorundayız.
Yaşadığımız her türlü badireye, varlığımıza karşı girişilen her türlü saldırıya rağmen geleceğimizden endişe etmiyor, korkmuyor, damarlarımızdaki asil kana güveniyoruz. Geçmişimizden aldığımız derslerle, İstiklâl Marşımızın verdiği feyzle, muhteşem ceddimizin açtığı yoldan giderek Türk milleti, bu topraklar üzerinde hür ve bağımsız olarak barış ve adalet çevresinde kurduğu Devletinde, kardeşlik ve dostluk içinde ebediyete kadar yaşama azim ve kararlılığındadır.
İstiklâl Marşımız, “Korkma!” diye başlamakta, “Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl” dizesiyle son bulmaktadır. Tıpkı son Kurtuluş Savaşımızda olduğu gibi bugün de etrafımızı saran ihanet çemberini parçalayıp atacağımızdan, bu topraklarda ebedi istiklalimizi ve istikbalimizi sağlayacağımızdan şüphemiz yoktur.
Başta, yıkılıp yok olmak üzereyken bu milleti yeniden ayağa kaldıran ve yedi düvele meydan okuyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına;
“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda,
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda,
Canı, cananı bütün varımı alsın da Hüda
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda” dizelerindeki duygularla gerek sınırlarımız içinde gerekse sınırlarımız ötesinde vatanı, milleti, ülkesi ve namusu için canlarını vermekten çekinmeyen tüm gazi ve şehitlerimize olan minnetlerimizi bir kere daha ifade etmek istiyorum.
İçinde bulunduğumuz durumun vahametine aldırmaksızın her daim hakkı savunmayı öğütleyerek İstiklâl Marşımızı hediye eden Mehmet Akif Ersoy’u bir kere daha rahmetle anıyorum. Bizlere bu güzel vatanı, bu erdemli Devleti miras bırakan kahramanlarımızın emanetlerini kutsal bilip, canımız pahasına sahip çıkacağımıza dair söz verirken, Akif’in dediği gibi “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın.” diyor, İstiklal Marşımızın kabulünün 98. yıldönümünü kutluyorum."