Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, eğitimle ilgili yaptığı on sekiz yılın özeleştirisi, verimli bir tartışmayı başlattı. Bu özeleştiri ve devamındaki tartışmalar, korkulardan, klasik dar kalıplardan, çıkar ve menfaat odaklarının manipülasyonlarından kurtarılarak, doğru süreçler olarak yürütülebilirse tarihi bir fırsata dönüşebilir, dönüşmelidir.
Bu ihtiyaca dikkat çekmek için Haziran ayında; “Pandemi Sonrası Eğitim Şurası Toplansın” başlıklı bir yazı kaleme almış ve devamında her fırsatta bu tespitimi dile getirmiştim.
Eğitimde bizi yeni arayışa mecbur eden gerekçeler nelerdir? Geriye dönüp baktığımızda ne görüyoruz? Hangi aşamalardan geçtik, hangi kırılmaları yaşadık ve bugünkü durumumuz ve gidişatımız nasıldır?
Bu sorulara cevap ararken, geçmiş on sekiz yılı doğru analiz etmek ve geleceğe dair planlamayı, bu sefer daha sağlam temellere dayandırmak gerekmektedir. Çünkü yeni bir kırılmanın eşiğindeyiz.
Geçtiğimiz hafta içi yaptığım bir paylaşımla, on sekiz yılı kabaca sınıflandırmış ve yeni bir dönemin başladığını ifade etmiştim.
Özetle, okulların işlevsiz, dershanelerin belirleyici, sınav başarısının tek amaç olduğu FETÖ dönemi, FETÖ ile mücadele dönemi, İmam Hatiplerin açıldığı ve umutların yeşerdiği dönem ve son olarak da Eğitim 2023 Vizyon dönemini farklı tanımlamalarla gündeme getirmiştim. İlk iki dönemle ilgili değerlendirmeler yapıldı ve Ömer DİNÇER döneminde iz bırakan adımlar atıldı.
Önümüzdeki dönemin yol haritasını belirlerken, 2018 sonrasını; eğitim yaklaşımı, yapılanlar, yaşanan uyumsuzluklar, kadro tercihleri ve en önemlisi de salgınla değişen dünyayı dikkate alarak planlamak gerekiyor.
Modern dünyanın bütün değerlerinin çatırdadığı, insanlığın kriz yaşadığı, sınırların değiştiği, sapkınlıkların önüne geçilemediği, yaşlıların topluca ölüme terkedildiği bir dönemde; ülkemizin “dünya beşten büyüktür” diyerek, köhnemiş değerleriyle çöken batıya diklendiğimiz bir duruşu ve özgüveni, her kademesine yansıtmış bir eğitim sistemi planlamalıyız.
Batıyı yücelten, batıdan esinlenen konumumuzu değiştirmediğimiz müddetçe, bütün çabamız ve ortaya koyduğumuz vizyon, “dijital dünya vatandaşı” yetiştirmenin ötesine geçemeyecektir.
Batı en kutsal değerlerimize düşmanlığını açıktan gösterirken, gençlerimiz hala batı hayranı olarak yetişiyor. Eğitim sistemimizi değiştirelim, insan fıtratına uygun eğitim içeriği tasarlayalım, insanın madde ve mana yönünü beraber geliştirelim diyoruz. Ancak bu yolda aldığımız mesafe bir anda yok oluyor. Yoksa biz üç yılda yeni bir nesil yetiştirmeyi mi amaçlamıştık ki 2018 yılında zamanı durdurduk?
Programlarda, vizyon belgelerinde ne yazıldığından ziyade eğitim ortamına hakim olan psikolojinin ne olduğuna iyi bakmamız gerekiyor. Benim son iki yılda gördüğüm, İmam Hatiplerin heyecanla açıldığı, müfredat değişikliğine, tarihimiz ve medeniyetimiz kadar anlam yüklendiği dönem çoktan unutulmuş, derinden ve ustaca bir makas değişimi yapılıyor.
On sekiz yılın eleştirisi, bu gidişatı değiştirecekse yeni bir dönem başlayacaktır, yoksa umudumuz bir başka bahara kalacak demektir.
Talat YAVUZ
Memur Sen İstanbul İl Başkanı
yavuztlt@hotmail.com