Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Memur-Sen 6. Olağan Genel Kurulu, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Jülide Sarıeroğlu, Memur-Sen Onursal Başkanı Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen eski genel başkanları Fatih Uğurlu, Ahmet Aksu, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mesut Doğan, Yeniden Refah Partisi Genel Sekreteri Suat Pamukçu, HÜDA PAR Genel Sekreteri Şahzade Demir, Memur-Sen Yönetim Kurulu üyeleri, Memur-Sen’e bağlı sendikaların genel başkan ve yardımcıları, delegeler, 107 ülkeden, 13 uluslararası kuruluş ve 300’ü aşkın emek örgütü temsilcisinin katılımıyla başladı.
Hedeflerimizin gerçekleşmesi için daha fazla ter dökeceğiz
Genel kurulun açılışında konuşan Ali Yalçın, delegelerden aldıkları güçle vizyonlarını yenileyeceklerini belirterek, ‘önce insan’ anlayışıyla, ‘gelir dağılımında adalet’ ısrarlarını yineleyeceklerini söyledi. ‘İnsana saygı, emeğe değer’ anlayışı, ‘emek için dayanışma’ çağrısı ve ‘adil paylaşım’ haykırışıyla hedeflerinin gerçekleşmesi için daha fazla ter dökeceklerinin altını çizen Yalçın, “6. Olağan Genel Kurulumuz, soylu mücadele kararlılığımızı pekiştirecek, evrensel sendikacılık heyecanımızı yükseltecek, akademik sendikacılık birikimimizi derinleştirecek, erdemli hizmet sendikacılığı misyonumuzu kuvvetlendirecektir” şeklinde konuştu.
Yalçın, sosyal diyalogla geliştirilen çözümlerin ve toplu pazarlık masasında kazanımların sayısının artacağını dile getirdi.
Çalışmalarımıza ilk günkü aşkla devam ediyoruz
Genel kurulda birçok ilkin birlikte yaşandığına dikkat çeken Yalçın, şöyle devam etti: “Genel Kurulun ilk iki gününde, Cumhurbaşkanımızın katılımıyla onurlandırdığı ‘İşin Geleceği; Fırsatlar ve Tehditler’ başlıklı uluslararası konferans gerçekleştirdik. Haziran ayında toplanacak 100. ILO Konferansı’nın ana temasıyla bağlantılı olan bu konferansla, 107 ülkeden katılımla bir anlamda mini bir ILO Konferansı icra ettik. Memur-Sen’in bütün sendikalarının yer aldığı hizmet binamızın açılışı da Cumhurbaşkanımızın teşrifiyle 107 ülkeden, 170 Konfederasyon, 13 uluslararası emek örgütü ve 300 sendikacı dostumuzun katılımıyla gerçekleşti. Bu konferans, Türkiye’deki emek örgütleri tarafından düzenlenmiş coğrafi anlamda en geniş, sayısal olarak da en yüksek katılımlı konferans olarak tarihe kaydedildi. Memur-Sen, bu konferans ile 6. Genel Kurul sürecinde ‘Edirne’den Kars’a sendikacılığın’ yanı sıra, ‘Türkiye’den 7 kıtaya, Memur-Sen’den bütün dünyaya’ anlayışını ortaya koymuştur.”
5. Olağan Genel Kurul’da ortaya koydukları “Kararlı adımlarla, güvenli yarınlara” iradesinin sürdüğünü kaydeden Yalçın, ilk günkü aşkla çalışmalarına devam ettiklerini ifade etti.
Gelir ve paylaşım adaletsizliği var
Her beş saniyede bir çocuğun açlıktan öldüğü, her gün 800 çocuğun susuzluktan hayatını kaybettiği bir dünyada yaşandığına işaret eden Yalçın, en zengin 8 kişinin, 3,6 milyar insanın toplamından daha büyük servete sahip olduğunu kaydederek, “Milyarderlerin serveti son bir yılda 762 milyar dolar arttı ve bu tutar, küresel yoksulluğu tam 7 kez sona erdirebilir. Gelişmemiş bir ülkedeki işçinin hayatı boyunca kazandığı parayı, ünlü bir markanın CEO’su dört günde kazanıyor. Yani arada binlerce kat gelir ve paylaşım adaletsizliği var” değerlendirmesinde bulundu.
Dünyada siyasi kamplaşmaların arttığını ve emperyalist güçlerin sömürü düzeni kurma noktasında arayışlarının sürdüğünü belirten Ali Yalçın, Memur-Sen olarak buna tepkisiz kalmayacaklarını, her zaman özgürlüğün önünün açılması için ter akıttıklarını vurguladı.
Sendikal kazanımlar
Sendikal mücadeleye yeni soluk getirdiklerini, çatışmadan kazanılabildiğini tüm dünyaya gösterdiklerini, kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarının yanı sıra çalışma şartlarını da iyileştirdiklerini söyleyen Yalçın, “Toplu sözleşme hakkının mimarı Memur-Sen, kamu görevlilerinin sorunlarına çözüm üreten, beklentilerinin karşılanmasını sağlayan hükümler içeren, demokratik ve sendikal hakların genişlemesine yön veren toplu sözleşmelerin de mimarı oldu, olmaya da devam edecek” diye konuştu.
Yalçın, 1992’de başlayan örgütlenme maratonuyla 2015’de 836 bin sayısına ulaşan, daha sonra ise 1 milyonun üzerine çıkan ilk ve tek konfederasyon olduklarını hatırlattı.
Kıtaları aştık
Kıtaları aşan bir sendikal hareket vizyonu geliştirdiklerini dile getiren Yalçın, Memur-Sen olarak ILO’da temsil tekelini yıktıklarını, dört kıtadan yüzlerce ülkeden sendika ve bölgesel çatı örgütlerin temsilcilerini Türkiye’de ağırladıklarını ifade etti. Yalçın, bununla birlikte, insan ve hak merkezli sendikacılıkla nerede zulüm varsa oraya uzandıklarına dikkat çekti.
Talepler
Tüm bunların yanı sıra ana gündemlerinden de kopmadıklarını belirten Yalçın, ana gündemlerinin kamu görevlilerinin sorunları ve talepleri olduğunu kaydetti.
“Önümüzde bir toplu sözleşme süreci var. Yasanın ve masanın bütün zaaflarına karşın, bu toplu sözleşmede de kazanımlarımızı koruyacak, yeni kazanımlara imza atacağız” diyen Yalçın, şöyle konuştu: “Kamuda tek istihdam şekli kadrolu olmalı, sözleşmeli istihdam son bulmalıdır. Sözleşmeli istihdam kaldırılıncaya kadar mevcut bütün sözleşmeliler arasındaki izin, sosyal hak ve tazminatlar eşitlenmelidir. 3600 ek gösterge, tüm kamu görevlilerini kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmeli, kadro ve derece sınırlamaları kaldırılmalıdır. 4688 sayılı Toplu Sözleşme Kanunu, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne uyumlu hâle getirilmelidir. Hem masa hem de yasa daha adil bir toplu pazarlık düzeneğine kavuşmalıdır. Kamu görevlilerinin bütçeden aldığı pay artmalı, enflasyon farkı 6 aylık dönemlerde değil, eşel mobil sistemine göre verilmelidir.”
Kamuya personel alım sisteminde karşılaşılan sorunların da artık giderilmesi gerektiğini ifade eden Yalçın, “Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları tüm kurumlarda açılmalıdır. Fiili hizmet zammının kapsamı genişlemeli, KİT’lerde de sicil uygulamasına son verilmeli; bir defaya mahsus olmak üzere başarı ücreti oranı olan yüzde 8 temel ücrete eklenmelidir. KİT’lerde fazla çalışma ücreti ödenmesinde 30 saat sınırlaması kaldırılmalı, fazla çalışmaya karşılık ücret veya izin kullanılmasına imkân sağlanmalıdır. Emekliye ayrılan kamu görevlileri, Aile Yardımı Ödeneği almaya devam etmeli, gelir vergisinde oran yüzde 15’te sabitlenmelidir. Kamu görevlilerine, emeklilerde olduğu gibi Dini Bayram İkramiyesi verilmelidir. Bayramlarda görev yapan personele fazla mesai verilmeli; fazla mesai ücretleri günün şartlarına göre belirlenmelidir. Harcırahlar, günün şartlarına göre yenilenmeli, harcırah ve gündelik gibi haklar bütçe kanunuyla değil, toplu sözleşme hükümleriyle belirlenmelidir. Kamu görevlileri il içi veya il dışı hastalık ve tedavilerinde refakatçi oldukları süre izinden sayılmalıdır. İzinler iş günü esasına göre verilmelidir. Kamu personel sisteminde sıkıntı olan performans, rotasyon gibi uygulamalara son verilmelidir. Mazerete dayalı tayin talepleri öncelikli olarak değerlendirilmelidir. Devlet memurlarının siyaset ve grev hakları tanınmalıdır” dedi.
Bugüne kadar tehdit, şantaj ve baskılara boyun eğmedik, eğmeyeceğiz
Seçim konusuna da değinen Yalçın, bu süreçte ekonominin aldığı yaraların sarılması, kamu görevlilerinin artan sorunlarının da çözülmesi gerektiğini dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı: “Seçim demişken önemli bir konuyu daha burada vurgulamak istiyorum: Ağızlarından özgürlük, demokrasi ve insan haklarını düşürmeyenler, seçimlerin hemen ardından el değiştiren belediyeleri üyelerimize dar etmeye kalktılar. Daha mazbatalar bile verilmeden üyelerimize istifa baskıları başladı. Seçimlerden önce kurdukları cümleler reklam yüzleriydi. Şu anki hâlleri gerçek yüzleri. Şu ana kadar 2 bini aşkın üyemiz tehdit ve baskıyla istifa ettirildi. Binlerce üyemiz ise istifa tehdidine direniyor. Arka bahçesi oldukları partilerin kazandığı belediyelerde terör estiren sağımızdaki ve solumuzdaki sendikalar, anayasa, yasalar ve uluslararası sözleşmeler tarafından teminat altına alınan ‘örgüt kurma ve örgütlere katılma hakkı’nı açıkça çiğnemektedirler. Eğer çalışanların iradesine konulmak istenen bu ipotekten, parti ve belediye başkanlarının bilgisi yoksa bu çok vahim. Yok, eğer bu ahlaksızlık başkanların bilgisi dâhilinde oluyorsa bu daha da vahim! Çalışanların özgür sendikal tercihini baskıyla değiştirmeye kalkanlar, üyelerimizin itibar ve itimat etmediği, teveccüh göstermediği sendikalara geçmeleri için tehdit ve baskı yoluna başvuranlar tarih, millet ve yargı önünde hesap vereceklerdir. Memur-Sen’in örgütlü gücü karşısında duramayacaklardır. Kazanmanın kibriyle şımaranlara uyarı eylemiyle ihtar çektik. Biz, bugüne kadar tehdit, şantaj ve baskılara boyun eğmedik, bugün de yarın da asla boyun eğecek değiliz. Bu böyle bilinsin.”