Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Valiliğin de oluruyla İl Milli Eğitim Müdürlüğü idari soruşturma başlatmış, Kaymakamlığın suç duyurusuyla olay Çatak Cumhuriyet Başsavcılığı'na kadar uzanmıştır. Soruşturma sonucunda Başsavcılık, bir suç bulamasa da, Valilik "Söz konusu hareket kamu çalışanına yakışmaz" diye buyurmuş, MEB ise kadın öğretmene "aylıktan kesme", erkek öğretmene ise sürgün cezası vermiştir.
Yaşasa, Türkiye bürokrasisindeki absürtlükleri kaleme alan usta yazar Rıfat Ilgaz'ı dahi hayretlere düşürecek bu olay, soruşturma ve cezalandırma mekanizmalarının ne kadar keyfi ve haksız çalıştığını da gözler önüne sermiştir.
Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz:
- Söz konusu soruşturmanın ayakları yere basan bir hukuki dayanağı yoktur. Sarılmak, Anayasa'nın ya da Milli Eğitim Temel Kanunu'nun hiçbir maddesinde suç kabul edilmediğine göre, bu soruşturmaların tek dayanağı gerici beyinlerdir?
- Sarılma anının tekrar tekrar incelenmesini beraberinde getiren soruşturma süreci ile bu iki öğretmenin itibarları ve kişilik hakları tahrip edilmiştir.
- Bu olay, MEB'in mesleki dayanışmayı yok etmesiyle kalmayıp, ihbarcılık müessesini yaratarak okullardaki çalışma hukuku ve iş huzurunu bozmasının acı meyvelerinden biridir. Bu yersiz tablonun faturası sadece öğretmenlere çıkmayacak, ülkedeki eğitimin başarı durumuna da olumsuz etki edecektir.
- Mahkemenin "suç yoktur" kararına rağmen, Van Valiliği'nin iki öğretmeni küçük düşüren açıklamalar yapması, bürokrasinin bir bütün olarak hareket edemediğinin de ispatı olmuştur. Görünen odur ki; öğretmenlerin aşağılanmasının bir hak olduğu yanılgısı, liyakatsız valiler arasında toplu bir sanrıya dönüşmüştür.
- En önemlisi; yoksul çocuklar tarikat yurtlarına mecbur bırakılıp burada yanarak can verdiğinde, cinsel istismarlara uğradığında hiç rahatsızlık duymayan mercilerin, iki yetişkin birbirine masumca sarıldığında duyduğu bu rahatsızlık, gericiliğin ne kadar ikiyüzlü ve sapkın olduğunu da tekrar ortaya koymuştur. Pusulası vicdan olmayan, liyakatle değil yandaşlık kriterleriyle koltuk sahibi olanların, koltuklarını kaybetmemek için girdiği gericilik yarışı, onları suskunca ve hatta memnuniyetle izleyen üst yöneticilerin de çağ dışı zihniyetini göstermektedir.
Eğitim-İş olarak bir kez daha ilan ediyoruz: Öğretmenler, toplumun aydınlık yüzü; geleceğin mimarlarıdır. Öğretmenler, tüm gerici politikalara, baskılara, keyfi itibarsızlaştırmalara rağmen Başöğretmen Atatürk'ün kendilerine emanet ettiği yeni nesilleri, aydınlık bir ülkenin bireyleri yapmak için didinen eğitim neferleridir.
Tepeden inme getirilen hiçbir yönetici, bir öğretmenin bir köy çocuğuna öğrettiği tek bir harf kadar bile kıymetli değildir. Öğretmenleri itibarsızlaştırmak, geleceği karartmak demektir; tarih sizi affetmez!
MERKEZ YÖNETİM KURULU
Sarıldı diye şikayet mi edilirmiş ya