Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Türk Eğitim-Sen şube başkanları ve şube yönetim kurulu üyeleri, öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız ile birlikte tüm illerden Sayın Cumhurbaşkanı’na mektup gönderdi. 81 ilden 81 mektup gönderen sendikamız, öğretmenlik mesleğinin itibarını rencide eden yayın, söylem ve tutumlardan sakınılmasının önemine dikkat çekerek, şiddet olaylarının faillerine en ağır müeyyideler uygulanmasını istedi ve “Yapanın yanına kar kalmasın” dedi.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a gönderilen mektupta şu ifadelere yer verildi: “Zat-ı alinizin iradesiyle ve TBMM’nin yapacağı yasal düzenlemelerle şiddetin önlenmesi yolunda mesafe kat edeceğimize inanıyoruz. Türk Ceza Kanunu’nun 112’inci maddesinde düzenleme yapılmalı, şiddeti önleyici tedbirler ve caydırıcı müeyyidelerin getirilmesi sağlanarak eğitim çalışanlarının güvenlik içinde çalışması yasal koruma altına alınmalıdır. Ayrıca bu düzenlemeyle, eğitimcilere şiddet uygulandığında bir şikâyete bağlı kalmaksızın, fail hakkında kamu davası açılması ve en ağır cezai müeyyidelerin uygulanmasını talep ediyoruz. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddete asla müsamaha gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ve kamu sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı bilincinin oluşturulması, önleyicilik açısından önemli bir adım olacaktır.”
Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Sayın Cumhurbaşkanım,
Malumunuz üzere, şiddet olaylarında toplum sıhhatimizi etkileyecek düzeyde önemli bir artış söz konusudur. Başta kadın ve çocuklara yönelik hadiseler olmak üzere, şiddet vakaları adeta toplumsal bir cinnet seviyesine ulaşmış durumdadır.
Bu kapsamda öğretmenlerimize ve eğitim çalışanlarına karşı şiddet olaylarında da inanılmaz yükseliş göze çarpmaktadır. Şu bir gerçektir ki, eğitim çalışanlarına yönelik şiddet meselesi, hali hazırda eğitim hayatımızın öncelikli ve önemli sorunlarından birisi haline gelmiştir. Gün geçmiyor ki, öğretmene dönük bir şiddet hadisesine dair bir haber bültenlere yansımamış olsun. Sözlü ya da fiziksel şiddete maruz kalan, darp edilen ve hatta canına kast edilen öğretmenlerimiz yüreklerimizi dağlamaktadır.
Durumun can acıtıcı bir diğer tarafı da öğretmenlerimize yönelik gerçekleşen şiddet vakalarının failleri, büyük oranda öğrenci ya da öğrenci velisidir. Sendikamızın geçen yıl gerçekleştirdiği bir anket çalışması göstermiştir ki, eğitim çalışanlarına şiddet uygulayanların yüzde 67’si öğrenci ya da öğrenci velileridir. Bu, üzerinde önemle ve uzun uzun düşünülmesi gereken bir noktadır. Dün, canından parçasını yani evladını okula getirirken öğretmene karşı “Eti senin kemiği benim” teslimiyetiyle ve muteber bir tutumla öğretmene yaklaşan bu toplum ne zaman ve nasıl bu duruma gelmiştir ve öğretmeni darp eder, taciz eder tutumlara sürüklenmiştir? İşte problemin çözülmesi gereken asıl düğümü buradadır.
Artan şiddet olayları, eğitim çalışanlarında can güvenliği endişesine dahi yol açmakta ve motivasyonlarını olumsuz etkileyecek ölçüde tedirgin etmektedir. Yani şu gözden kaçırılmamalıdır ki; öğretmene şiddet sadece adli boyutu olan bir sosyal problem değil aynı zamanda bir eğitim sorunu halini almıştır.
Sadece son birkaç yılda ölümle sonuçlanan şiddet olaylarına örnek verirsek;
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde araştırma görevlisi olan Ceren Damar Şenel, sınavda kopya çektiğini tespit ettiği öğrencisi tarafından 2 Ocak 2019 tarihinde üniversitedeki odasında hunharca öldürüldü.
2 Nisan 2019 tarihinde Gebze Atatürk Anadolu Lisesi’nde görevli müdür yardımcısı Necmettin Kuyucu öğrencisi tarafından okulunda vahşice katledildi.
İzmir’in Ödemiş ilçesinde, 15 Aralık 2017 tarihinde öğrencisi tarafından vurularak öldürülen okul müdürü Ayhan Kökmen ve İzmir’in Karabağlar ilçesinde 25 Eylül 2012 tarihinde bıçaklanarak öldürülen Rabia Sevilay Durukan öğretmenimizi de unutmadık!
Sanırım herkes kabul eder ki, öğretmenlere yönelik şiddet hadiselerinin artış göstermesinin nedenlerinin başında, öğretmenin itibarının rencide edilmiş olması gelmektedir. “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” şuuruyla yoğrulmuş bir medeniyet ikliminde, öğretmenler bu kadar kolay hakaret edilebilen ve her önüne gelenin şiddet uygulayabildiği kimseler olmamalıdır. Dolayısıyla bu noktada atılacak ilk adım öğretmenlik mesleğinin itibarını artırıcı tedbirleri almaktır. Bu amaç doğrultusunda yapılacak yasal düzenlemelerin yanı sıra başta yöneticiler olmak üzere toplum kanaatini yönlendiren herkesin bu yüksek sorumluluk duygusuyla öğretmenlerimize yönelik söylem ve tutumlarına dikkat etmeleri gerekmektedir.
Öte yandan şiddet hadiselerine zemin ve ortam hazırlayan başka hususları da görmek lazımdır. Öncelikle güvenlik tedbirleri ve hizmetleri çok yetersizdir. Biliyoruz ki, okulların çok büyük kısmında yeterli güvenlik tedbirleri alınmamakta, Kent Güvenlik Yönetim Sistemine entegre kamera imkanları bulunmamakta, hatta bir çok okulumuzda güvenlik hizmeti sadece nöbetçi öğretmenler eliyle sağlanmaya çalışılmaktadır. Okullarımıza ve üniversitelerimize öğrenciler hatta öğrenci olmayan unsurlar sopa, kesici ve delici alet ve hatta ateşli silah dahi sokabilmektedir. Öğrenci, veli ve diğer toplum kesimlerinin şiddet hususunda adli ve hukuki açıdan bilinçlendirilememiş olması, öğrencilerimizin bağımlılık ve kötü alışkanlıkların cenderesinde bırakılmış olması, disiplin mevzuatının yetersizlikleri, medyanın öğretmenlerimiz hakkında sorumsuz ve ölçüsüz yayınları ve en önemlisi de yasal koruma eksikliği eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olaylarına uygun zemin ve fırsat hazırlamaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Biz eğitimciler olarak, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması anlamında toplumsal bir seferberlik haline ihtiyaç olduğuna inanıyoruz. Ki, zaten öğretmene yönelik şiddet sadece eğitim çalışanlarının sorunu değil, toplumun sorunudur. Çünkü unutulmasın ki, öğretmene verdiğimiz değer, aslında ülkemizin geleceği olan çocuklarımıza verdiğimiz kıymettir.
Zat-ı alinizin iradesiyle ve TBMM’nin yapacağı yasal düzenlemelerle şiddetin önlenmesi yolunda mesafe kat edeceğimize inanıyoruz. Hayatını eğitime adayan, bilgi ve tecrübesini aktarmak için ihlasla çaba sarf eden, öğrencilerini kendi çocuklarından ayırmayan ve fedakârca görevini yapan öğretmenlerimizin can güvenliğinin sağlanması anlamında yasal düzenleme yapılmalıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 112’inci maddesinde düzenleme yapılmalı, şiddeti önleyici tedbirler ve caydırıcı müeyyidelerin getirilmesi sağlanarak eğitim çalışanlarının güvenlik içinde çalışması yasal koruma altına alınmalıdır. Ayrıca bu düzenlemeyle, eğitimcilere şiddet uygulandığında bir şikâyete bağlı kalmaksızın, fail hakkında kamu davası açılması ve en ağır cezai müeyyidelerin uygulanmasını talep ediyoruz. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddete asla müsamaha gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ve kamu sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı bilincinin oluşturulması, önleyicilik açısından önemli bir adım olacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanım,
İfade ettiğimiz gibi, artık bir eğitim sorunu haline gelmiş olan eğitim çalışanlarına şiddet konusunda ilgili süreçleri harekete geçirmenizi istirham ediyoruz. Eğitimin asli unsuru ve taşıyıcı kolonu olan öğretmenlerimizin saygınlığının artırılması, güvenli çalışma ortamlarına kavuşmaları, daha verimli eğitim hizmetini getirecek ve dolayısıyla toplumun sağlıklı geleceğini inşa edecektir.
Toplumsal meselelere ve özellikle eğitim sorunlarına duyarlı yaklaştığını bildiğimiz zat-ı alinizin, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi anlamında gerekli adımların atılması hususunda irade ortaya koyacağına inanıyoruz.
Daha fazla canın yitip gitmesi, mirasçısı olduğumuz medeniyetimize yakışmayan öğretmene şiddetin önlenmesi anlamında yasal düzenlemenin bir an önce yapılması bizleri ziyadesiyle memnun edecektir.
Biz inanıyoruz ki, öğretmenle birlikte kaybettiğimiz, esasında toplumun ve Türkiye’nin geleceğidir.
Saygılarımızla yüksek takdirlerinize arz ederiz.