Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Türkiye varsa sendikacılığın bir anlamı var.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Genel Başkan Talip Geylan, Türk Eğitim-Sen’in sadece bir sendika olmadığını aynı zamanda milli bir sivil toplum kuruluşu olduğunu belirterek, “Bu sendikayı kuranlar bir slogan ile bizlere bir misyon emanet ettiler: Türkiye sevdamız ekmek için kavgamız. Ekmek kavgasını adam gibi yapıyoruz. Bugün bizi sevmeyenler dahi ‘Sendikacılığın adresi Türk Eğitim-Sen’ diyorlar. Aynı zamanda milli bir sendikayız çünkü ekmek kavgamızın önüne Türkiye sevdamızı koyduk. Türkiye varsa sendikacılığın ve hak arama mücadelesinin bir anlamı olduğunu çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla ülkemize sahip çıkıyor, milletimizi baş tacı ediyoruz.” diye konuştu. Sendikacılığın aynı zamanda bir rekabet alanı olduğunu söyleyen Geylan, 14 Mayıs tarihine kadar yetki mücadelesi vermeye devam edeceklerini bildirdi.
Memur paketi hazırlansın.
Kamu çalışanlarının sorunlarını anlatan Geylan, kamu çalışanlarının maaşlarının enflasyon doğrultusunda güncellenmesini istedi. Geylan şunları kaydetti: “Bilindiği gibi Türkiye Kamu-Sen olarak hem Maliye Bakanlığı önünde hem de illerde, ‘Bu bütçe memurun bütçesi değil’ diyerek, eylem yaptık. Çünkü, enflasyon kasım ayında yüzde 0,38 artarken, yıllık bazda yüzde 10,56 oldu. Memur ve emeklilere 2019 yılında yapılan maaş zammı yüzde 10.26. Şu anda dahi resmi rakamlara göre memur maaşı yüzde 1 civarında eridi. Dolayısıyla bu rakamlardan hareket ile memur ve emekli maaşlarının güncellenmesi gerekmektedir.”
Türkiye Kamu-Sen olarak Hükümetten bir memur paketi hazırlanmasını istediklerini belirten Geylan, bu paketin içinde;
Bütün ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması,
Ek göstergenin 3600’e çıkarılması, tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin artırılması ve ek göstergeden yararlanamayan yardımcı hizmetler sınıfının ek göstergeden yararlanmasının sağlanması,
Aynı işi yapan kamu çalışanlarının farklı statülerde istihdam edilmesine son verilerek, tüm sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi,
Ehliyet ve liyakate dayalı adil bir yönetici atama sistemi ihdas edilmesi,
Yıllardır kul hakkı yemenin, ötekileştirmenin bir aracı olarak kullanılan ve kamusal hayatta huzuru da katleden mülakat uygulamasının tamamen kaldırılması,
Vergi dilimlerinin matrahının yüzde 15’e sabitlenmesi, bu şekilde yılın ikinci 6 ayında memur maaşlarının kuş olup uçmaması,
Yardımcı hizmetler sınıfının öğrenim durumlarına göre bir defaya mahsus olmak üzere sınavsız genel idari hizmetler sınıfına geçirilmesi,
İşçiler ile işçi ve memur emeklilerinde olduğu gibi görevi başında olan kamu çalışanlarına da dini bayramlarda ikramiye verilmesi gibi hususların yer almasını talep etti.
Geylan, “Tüm bu hususların yer aldığı paket Meclis’e getirilmeli ve bu kez de vekillerin elleri memur lehine kalkmalıdır” dedi.
22 Aralık’ta sözleşmeli öğretmenlerimiz ile eylemdeyiz!
Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına da değinen Geylan, 22 Aralık tarihinde Ankara’da sözleşmeli öğretmenlere yarıyıl tatilinde eş durumu tayin hakkı verilmesi talebi ile eylem yapacaklarını kaydetti.
Geylan, “Sözleşmeli öğretmenlerimiz eş durumu tayini isteyemedikleri için eşlerinden, çok sevdiği yavrularından ayrı yaşıyor. MEB bu drama bir son vermeli, sözleşmeli öğretmenleri aileleri ile birleştirmelidir. Bu nedenle Ankara’da sözleşmeli öğretmenler ve aileleri ile birlikte büyük bir eylem yapacağız. Ankara’daki eylemimizin yanı sıra şubelerimiz de sözleşmeli çalışanların yoğun olduğu illerde eş zamanlı olarak alanlarda olacak. 22 Aralık tarihinde tüm sözleşmeli öğretmenleri Ankara’ya bekliyoruz” diye konuştu.
Geylan öğretmenlere teşvik uygulaması getirilmesi gerektiğini de bildirerek, “Her zaman söylüyoruz; öğretmen açığını gidermenin yolu öğretmeni esir etmek değil, teşvik etmektir. Teşvik uygulaması ile öğretmenlerin gönüllü çalışmasını sağlayarak hem mahrumiyet bölgelerindeki öğretmen açığını giderebilir hem de sözleşmeli öğretmenlerimizi ailelerine kavuşturabilirsiniz.” dedi. Geylan; sözleşmeli, ücretli öğretmenlik şeklindeki uygulamaların kaldırılmasını ve tüm öğretmenlerin KPSS puan üstünlüğüne göre kadrolu olarak atanmasını da istedi.
Yönetici Atama Yönetmeliği’nde sınav puanı esası getirenler neden aynı başarıyı proje okullarında sağlayamadı?
Adil yönetici atama sisteminin gerekliliğine vurgu yapan Geylan, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, “Kabe’nin anahtarını gayrimüslime verebilen bir medeniyet kenar mahalledeki okulunun anahtarını işin ehline veremiyor” şeklindeki sözünü hatırlattı.
Geylan bu durumun proje okullarında yaşandığına dikkat çekerek, şunları kaydetti: “27 Eylül tarihinde 9 bini okul müdürü olmak üzere 20 bin yönetici sisteme girdi. Bu süreçte Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk sayesinde mülakatlarda adaylara yazılı sınav puanı verildi. Bu, sendikamızın yıllardır talep ettiği bir husus idi. Tavrından dolayı Sayın Ziya Selçuk’a bir kez daha teşekkür ediyorum. Ancak Milli Eğitim Bakanı Sayın Selçuk aynı tutumu proje okullarında sürdüremedi. Bakınız; şubelerimiz aracılığıyla proje okullarındaki yöneticilerin sendikal dağılımını araştırdık. Buna göre; proje okullarına yapılan atamalarda 940 müdürün 829’unun bir sendikanın üyesi olduğu ortaya çıktı. Yönetici Atama Yönetmeliği’nde sınav puanı esası getirenler neden aynı başarıyı proje okullarında sağlayamadı? Kaldı ki proje okulları sınav ile öğrenci alan okullardır. Nitelikli öğrencilerin okuduğu bu okullarda niteliksiz yöneticilerin iş başında bulunması kabul edilemez bir durumdur.
MEB taşra teşkilatı çetelerin tahakkümü altındadır. Dolayısıyla söz konusu çeteler istediği kişilerin bu okullara yönetici olarak atanmasını sağlayabilmektedir. Oysa il milli eğitim müdürlüğü, ilçe milli eğitim müdürlüğü makamları, devletin o makamlarda bulunanlara bir emanetidir. Bu makamları işgal edenler aynı zamanda o makamların itibarını korumakla da mükelleftir. Eğer bunu beceremiyorlarsa, yapacakları tek şey erdemli bir tutum sergileyerek, istifa etmektir!
Güzel ülkemizi 15 Temmuz felaketine sürükleyen nedenlerin başında, kamusal alanın mensubiyetler üzerinden tanzim edilmiş olması gelmiyor muydu? Artık yeni 15 Temmuzlar yaşama lüksümüz yok. Bu nedenle çete yapılanmalarına ve bunların müdahalelerine asla izin verilmemeli ve proje okulları mutlaka MEB Yönetici Atama Yönetmeliği’ne tabi olmalıdır.”
Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarılmalıdır.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun da çıkarılmasını isteyen Geylan, “Öğretmenlerin itibarını artıracak, statüsünü sağlam bir zemin üzerine kavuşturacak bir meslek kanununun çıkarılmasını destekliyoruz. Tabi mevcut kazanılmış haklarımızın baki kalması kaydıyla” dedi.
Türk Eğitim-Sen’in eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi için hazırladığı kanun teklifine destek verilmelidir.
Eğitim çalışanlarına yönelik şiddete değinen Geylan, öğretmenliğin her önüne gelenin hakaret ve darp edebileceği bir meslek grubu haline geldiğine işaret etti. Şiddeti uygulayanların öğrenci ya da öğrenci velisi olmasının üzücü bir durum olduğunu söyleyen Geylan, “ ‘Bana bir harf öğretenin kırık yıl kölesi olurum’ diyen bir medeniyetin çocukları iken, muteber bir tutumla öğretmene yaklaşan bir toplum iken ne zaman ve nasıl bu duruma geldik?” diye sordu.
Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet konusunda toplumun duyarlı olmasını isteyen Geylan, “Öğretmene verdiğiniz değer aslında kendi çocuğunuza verdiğiniz kıymettir. Dolayısıyla eğitim çalışanlarına sahip çıkın” dedi. Geylan ayrıca Türk Eğitim-Sen’in eğitim çalışanlarına yönelik şiddeti önlemek için hazırladığı kanun teklifine tüm siyasi partilerin destek vermesini istedi.
Altaylardan bir Kartal daha yükselecek ve yeni Osman Batur’lar zalimin korkulu rüyası olacak.
Toplantıda Doğu Türkistan’da yaşanan zulme de dikkat çeken Geylan, “Doğu Türkistan kan ağlıyor! Zalim Çin yönetimi, sözde eğitim programları adı altında zamanımızın toplama kamplarında soydaşlarımıza eziyet ediyor. Elbet zulüm son bulacak! Altaylardan bir Kartal daha yükselecek ve yeni Osman Batur’lar zalimin korkulu rüyası olacak. O zalimlerden bu zulmün hesabını soracaktır. Ayette buyurulduğu gibi, ‘Şüphesiz ki Allah sabredenlerle birliktedir.’ Rabbim soydaşlarımıza sabır versin. Aynı zamanda sağır kulakları açsın, körelmiş kalpleri de uyandırsın.”