Sendikalar; başta toplu pazarlık olmak üzere demokratik yollarla üyelerin kazanç dahil toplumsal ve kültürel konular yönünden çıkarlarını korumak, yeni haklar sağlamak ve geliştirmek için kurulmuş tüzel kişiliğe sahip kuruluşlardır. Sendika, işveren ve çalışan emek ve hak mücadelesinin paydaşlarıdır.
Bu bağlamda dilerseniz çalışan cephesinden, tanık olduğumuz sendikacılık anlayışı sorgulayalım.
Ve soralım…
Sendikacılık pastadan pay alınca dün söylediklerini bu gün kulak ardı edip, freni patlamış kamyon gibi önüne çıkan tüm değerleri; hakkı, hukuku, vefayı çiğneyip geçmek midir?
Sendikacılık dolgun cüzdan ya da dolgun koltuklar için dolgu malzemesi olmak mıdır?
Sendikacılık üyelerin çokluğu ile kazanılan gücü; üyelerin haklarını korumak için kullanmak yerine, kendi şahsi ikballeri için işverene teslim etmek midir?
Sendikacılık üyeler geçim sıkıntısı çekerken, mağduriyet yaşarken, alın terinin hakkını alamazken; işverenle sahalarda top çevirip keyif teri atmak mıdır?
Sendikacılık üyelerin yaşadığı mağduriyetler karşısında; atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra bir iki tweet atarak, gaz alıp, işverenle de danışıklı dövüş yapmak mıdır?
Sendikacılık, sendikal faaliyetlerde boy göstermek yerine tek faaliyet olarak siyasileri makamlarında ziyaret edip, koltuğunu sağlama almak mıdır?
Sendikacılık kurtla yiyip kuzuyla ağlayıp, dolgun maaşla, koltuğundan gelen yetkiyle hak yemek midir?
Sendikacılık üyelerin mağduriyetlerini gidermek için mücadele etmek yerine; yetkililerin yanlış uygulamalarını, üyelerine kabul ettirmeyi görev bilmek midir?
Sendikacılık eş, çocuk, kardeş, ahbap, çavuş fayda görsün, koltuk elden gitmesin diye yanlışa boyun eğmek, zalime yol vermek midir?
Sendikacılık başkan olabilmek, başkan kalabilmek için her yolu mübah görüp; hak mücadelesi veren samimi mücadele insanlarını saf dışı bırakmak, emeğine çökmek, yolunu kesmek midir?
Sendikacılık devletin emekli ettiği çalışanı bile makamda tutmak mıdır?
Sendikacılık hak arama kapısı olarak bilinen sendikaları, hakkın gasp edildiği teşkilatlanma yuvalarına çevirmek midir?
Sendikacılık dolgun koltuklarda, dolgun maaşlarla, dolgun bir hayat sürmek midir?
Sendikacılık dolgun dolgun konuşmak değil, sendika aidatlarıyla sefa sürdüğünüz, sayelerinde oturduğunuz dolgun koltukların hakkını verip; üyelerin hakkını korumaktır.
Sendikacılık şahsi istikbale açılan kapı değil, mazluma kapanan kapıları açmak için haksızlığa ve yanlışa karşı açılan bayraktır.
Sendikacılık hakkı tutup kaldırmaktır, dolgun dolgu malzemesi olmak değildir.
Kadriye Demirel
Eğitimci Yazar