Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Zümre toplantıları neden yapılır? Zümre toplantıları hangi yaraya merhem oluyor? Zümre toplantılarının amacı ne? cevabı haberimizde
Son günlerde Çorlu’da yaşanan rezalet üzerinden tartıştığımız eğitim sistemimiz neresinden tutsak elimizde kalan yönüyle umutsuz bir vaka hükmünde. Örneğin bu aralar yapılmakta olan ilçe zümre toplantıları umutsuzluğu perçinlediği gibi aynı zamanda vakanın umutsuzluğunu da çarpıcı şekilde önümüze koyuyor. Kısaca izah edelim;
Toplantı normal şartlarda ilçedeki tüm okul zümre başkanlarını bir araya getirir. Bir araya gelmenin amacı da o öğretmenlerin branşlarıyla ilgili sorunları konuşmaları, müfredata ilişkin görüş alışverişinde bulunmaları, konuların öğrenciye aktarımında veya kazanımların verilmesinde etkili yöntemler üzerinde durmaları ve o sezon boyunca yürütülecek ortak uygulamalar konusunda karar almaları içindir. Eğitim yılının başında ve ortasında olmak üzere iki kez toplanan zümre başkanları aldıkları kararları ve konuşma tutanaklarını e-müfredata girerek tüm branş öğretmenlerinin ulaşımına açarlar. Aynı zamanda bu tutanakların MEB’in ilgili organları tarafından incelenerek tutanaklarda belirtilen eleştiri, görüş ve önerileri dikkate alması ve geri dönüş vermesi beklenir.
Olması gereken işleyiş bu şekilde, yaşanan ise şu şekildedir: ilçenin tarihi bir lisesinde ders saatleri içerisinde toplantıya çağırılan zümre başkanları sınıflarda ders olduğu için okulun yemekhanesinde bir araya getirilir. Ortalık pazar yeri gibidir. Yüzden fazla öğretmen daracık yemekhaneye doluşmuş, yer bulabilenler az önce yemek yenmiş masalara oturmuş, bulamayanlar ayakta, imza sirküsünü ele geçirip imza atmak için yoğun bir uğraş içindedir. Yemekhanede büyük bir kalabalık ve uğultu içinde imzasını atan hızla ortamı terk etmektedir. Zira bu pazaryeri atmosferinde zümre toplantısı yapmanın imkânı yoktur. Ortamdaki bütün öğretmenler ilçenin çeşitli okullarından derslerini bırakıp toplantı ortamına sadece imza atmak için gelmişlerdir ve imzalarını atmış, orada bulunduklarını ispat etmişlerdir. Artık maksat hâsıl olmuştur, gidebilirler.
Aynı tablo sene başında da aynıyla yaşanır. Orada bir fark vardır, o da ilçe zümre başkanı seçimidir. Fakat Türkiye’de herkes bir şeylerin başkanı olmak için can atarken burada kimse ilçe zümre başkanı olmak istemez. Olmamak için dile getirilen inanılmaz mazeretler duyarsınız. Çünkü ilçe zümre başkanı olacak kişi il zümre başkanları toplantısına katılmak zorundadır ve kimse aynı eziyeti yaşamak istemez. O yüzden kura çekilir ve biri mecburen başkan olmak zorunda kalır.
Yukarıda betimlediğim yaşananlar her yıl aynı şekilde cereyan etmektedir ve bu durum belli bir ilçeye veya ile özgü değildir. Her yerde uygulama aşağı yukarı aynı minvaldedir. Okullardaki zümre toplantıları internetten paket olarak indirilir ve isimler değiştirildikten sonra imzaya açılır. Tıpkı her öğrencinin tek tek konuşulup değerlendirilmesi gereken şube öğretmenler kurulu toplantısının sınıf rehber öğretmeni tarafından toplantı yapılmış gibi yapılıp diğer öğretmenlere imzalanması ve dosyalanması gibi.
Anlayış, uygulama, süreç bu şekildedir ve okul müdüründen bakanlığa kadar herkes işleyişin farkındadır. Önemli olan kağıt üzerinde her şeyin nizami olmasıdır, gerisi önemli değildir. Toplantı yapılmış ve imzalar tam mı? Sorun yok o zaman. Yapılan iş hayata dokunuyor mu? ‘Öğrenciye değen, faydalı bir yönü var mı?’ çok önemli değildir. Toplantılar yapılır, tutanaklar yazılır, raporlar hazırlanır fakat her biri evrak olarak bulunması amacıyla yapılan bürokratik bir angaryadır. Öğretmen bilir ki layıkıyla yapsa bile kimse okumayacak, önerileri kimse bilmeyecek, bilse bile ciddiye almayacak. Çünkü sistem merkeziyetçi ve hiyerarşik doğası gereği üstte alınan kararı tüm teşkilatın bünyesinde standardize eder. Sahadaki öğretmene sadece o alınan kararı gelen talimatlar doğrultusunda herhangi bir inisiyatif kullanmaksızın harfiyen uygulamak düşer.
Sürekli olarak öğretmenin itibarsızlaştırılmasından bahsediyoruz. MEB’in bünyesinde boy veren bu ilişki öğretmenler başta olmak üzere MEB’İ de itibarsızlaştırmaktadır. Kendisine saygısı olan bir insanı tamamen görüntüyü kurtarmaya yönelik; zaman, emek ve para israfı işlerle muhatap kılarsan, evrak üzerinde de olsa sahtecilik yapmaya zorlarsan o kişiyi değersizleştirmiş, şahsiyetsizleştirmiş ve itibarsızlaştırmış oluyorsun. Yaptığı işin anlamsızlığını, önemsizliğini idrak eden bir insanın bu işlerle sarmalanması açık ki kendisiyle, kurumuyla ve muhatap olduğu öğrencileriyle ilişkisini aşındırır, saygınlığına halel getirir.
O yüzden öğretmenin darp edilmesinden zümre toplantısına değin önümüze çıkan tüm sorunlar sistemin zihniyeti, planlanması ve işleyişiyle top yekûn değişimini zorunlu kılıyor. Bu ilişki biçimi, anlayış ve pratikten anlamlı bir sonuç çıkmaz. Bu düzenekten geleceğimize umutla bakmamızı sağlayacak bir nitelik beklemek beyhudedir. Maalesef ‘’mış gibi’’ yapılan uygulamaların herkes tarafından görüldüğü, kabullenildiği ve normalleştirildiği bir vasatta ne yapılan işe, ne işi yapana, ne de işi uhdesinde tutan bakanlığa saygı duyulur.
Bekir BİRBİÇER
Özgür Eğitim-Sen MYK Üyesi