Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Öğretmenlerin kaybolan itibarı ve o itibarı tamamen yok edilmeye çalışması. Söz konusu performans yönetmelik taslağı zaten olmayan öğretmenlerin itibarın yok etmekten başka bir işe yaramayacak. Eğitimci Yazar Mehmet Güleç yazdı...
Eğitimci-Yazar ve Bağımsız Eğitim Sendikası AR-GE Birim Başkanı Mehmet GÜLEÇ Öğretmen Performans Değerlendirme Yönetmeliği’nin taslağı hakkında önemli uyarılarda bulundu ve yeniden gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizerek önemli açıklamalarda bulundu. Başkan GÜLEÇ, Milli Eğitim Bakanlığı’nın önceki gün YÖK aracılığıyla görüş almak üzere Eğitim Fakültelerine gönderdiği ve basına da yansıyan ve büyük tepkilere yol açan Öğretmen Performans Değerlendirme ve Aday Öğretmenlik İş ve İşlemleri Yönetmelik taslağının bu haliyle yeni sorunlara davetiye çıkaracağını ifade etti. Başkan GÜLEÇ, açıklamasının devamında şu hususlara değindi.
Daha Önce Denendi ve Hizipleşmeler Yaşandı
Okul Müdürlerinin verdiği performans notları ile ilgili açılan davalar herkesin malumudur. Büyük tartışmalara yol açan o uygulamanın yürümeyeceği defaatle ifade edilmiş lakin sonuç değişmemiş ve karar tatbik edilmişti. Akabinde de okullarda birçok sorun baş göstermişti. Bu sefer sorun daha büyük ve çok yönlü... Zira bu sefer işin içinde daha şimdiden öğretmenle pazarlık yapan veli ve öğrencilerin olduğu görülüyor. Şimdiden bu yönetmeliğin kesinleşmesi halinde büyük sorunlara yol açacağını ve uygulanabilir olmadığını ifade etmek istiyoruz.
2015-2016 Eğitim-Öğretim Yılı’nın bitimine doğru getirilen performans değerlendirme süreci okullarda hizipleşmeyi artırmakla kalmamış birçok olayında çıkmasına neden olmuştur. Müdürlerin insiyatifine bırakılan bu sistemle öğretmenlerin performansı ölçülemez demiştik. Zira okulla ilgili herhangi bir konuda idare ile fikir ayrılığına düşen bir öğretmen için bu performans değerlendirme ölçeğinin ne ölçüde tarafsız olacağı şaibelidir. Ayrıca öğretmenleri değerlendiren okul müdürlerinin de ne kadar liyakat sahibi olduğu da ayrı bir tartışma konusudur. Konuyla ilgili açılmış davalar incelendiğinde görülmektedir ki, düşük bir not verilen öğretmen, verilen notun somut bilgi ve belgeye dayandırılması talebiyle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne müracaat etmiştir. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ise itirazlarla ilgili yapılacak bir işlem olmadığını beyan etmiştir. Bunun üzerine İdare Mahkemesi’ne açılan dava da mahkeme heyetinin davalı idareye davacı öğretmene verilen puanların somut gerekçelerinin sorulması üzerine, değerlendirmeye etki eden hususların ortaya konulamadığı ve sebeplerinin hukuken kabul edilebilir şekilde açıklanmadığı ve anılan formun düşük puan verilen hanelerine ilişkin hukuken geçerli delil olarak kabul edilmesine olanak bulunmayan bir takım gerekçelerin oluşturulduğunun görüldüğü, dolayısıyla işlemin tesis edildiği tarihte objektif ölçütler ve somut gerekçeler ortaya konulmak suretiyle değerlendirme yapılmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptaline karar verilmişti. Görüldüğü üzere değerlendirme ölçütlerinin objektif ölçütler çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün görünmemektedir. Ayrıca verilen nota dair somut gerekçeler sunmak da bir hayli güçtür. Nitekim ilgili değerlendirme formları incelendiğinde görülecektir ki, maddelerin büyük çoğunluğu şaibeye ve dolayısıyla tartışmaya açık bir durumdadır.
Basına Yansıyan Öğrenci-Öğretmen Arasındaki Pazarlık İddiaları Hoş Değildir
Eğitimin hızla siyasallaştığı bir ortamda öğretmenlere getirilen performans değerlendirmesini yürüten kişilerin ne kadar objektif olduğu ve formdaki tüm maddeleri gözlemleyebildiği tartışmalıdır. Performans değerlendirme noktasında Okul Müdürü’nün ne kadar liyakat sahibi olduğu tartışmalı olduğu gibi bu değerlendirmenin paydaşlarından öğrenci ve velilerin ise nasıl bir tutum takınacağı şimdiden basına yansıyan haberlerden de az çok anlaşılmaktadır.
Elbette liyakat sahibi olup gerçekten o makamı hak eden eğitimciler vardır. Lakin torpille idareci olan veyahut zorunlu hizmet alanlarındaki sirkülasyonun diğer görev alanlarına göre nispeten fazla olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğu takdir de görülecektir ki, zorunlu hizmet alanlarındaki idarecilerin bir çoğu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından teklif edilerek Kaymakamlık oluru ile görevlendirilmiş “Müdür Yetkili Öğretmenler”dir. Peki bir kısmı daha bir yıllık öğretmen olan “Müdür Yetkili Öğretmen” nasıl olur da bir diğer öğretmeni değerlendirebilir? Hele de farklı konularda ayrışmalar içerisinde bulunan okullar için bu durum tam bir kavgaya dönüşmektedir. 2016 yılı örnekleri bunu göstermiştir.
Kurum içi disiplin bağlamında taslak gözden geçirilmelidir
Görevini tam yapmaya çalışan bir öğretmenin elbette bu durumdan endişesi yoktur. Lakin ayaklar altına alınan öğretmenlik onurunun itibarının daha da düşmemesi için bu uygulamadan vazgeçilmelidir. Bir hastaya “doktora not ver” denmiyorsa ya da bir askere bir “komutana not ver” denmiyorsa bir öğrenciye de “öğretmene not ver” denemez, denmemelidir. Aksi takdir de okullarda başlayan disiplin sorunu artarak devam edecektir. Öğretmenlerin bir çok yaptırım gücü elinden alınmış, disiplin cezaları olabildiğince esnetilmiş bir durumda iken yaşanan disiplinsizlik örnekleri ortadadır. Öğrencinin öğretmene not verme meselesi, askeri ve emniyet birimlerindeki ciddiyet kadar önemlidir. Zira kurum içi disiplin bağlamında ne velinin not vermesi ne de öğrencinin not vermesi, ne de müdürün not vermesi doğru değildir. Bu durum öğrenci-öğretmen arasında karşılıklı menfaate dönüşebilir ve bu durum müşteri-satıcı ilişkisine dönüşebilir. Oldukça yanlış ve eğitim sisteminin ciddiyetini bozacak olan bu uygulamadan biran evvel vazgeçilmelidir.
Birçok Sınavı Geçip Atanmış Öğretmeni Sürekli Sınava Tabi Tutmak Ne Anlama Gelmektedir?
Öğretmenler arasında not gerilimi yaratarak hizipleşmelere sebep olmak hoş bir durum değildir. İlla ki bir performans değerlendirme sistemi getirilmek isteniyorsa bunun yolu bu değildir. Bunun yolu her yıl yapılacak ya da 4 yılda bi yapılacak sınav da değildir. Zira böylesi bir durum kadrolu öğretmeni sözleşmeli öğretmen yapmak demektir ki, bu direk 657 güvencesini hedef almaktır. Dört yıl okuyarak KPSS’ye girmiş ve atanarak bir yıl stajyer olarak görev yapmış akabinde de Adaylık Sınavlarını başarıyla geçmiş bir eğitimcinin performansını ölçmeye kalkmak için öncelikle yanlış giden eğitim sistemini düzeltmek gerekmektedir. Zira mesele öğretmen değil, eğitim sistemidir. Öğretmen bu sistemin bir parçasıdır. Unutulmasın ki, bir eğitimci de o sistemden yetişmekte ve o sıralardan geçmektedir. İllaki bir Öğretmen Performans Değerlendirme Sistemi uygulanmak isteniyorsa, bunun için gerçekten objektif kriterler oluşturulmalı ve bu performans sistemi için MEBBİS gibi bir sistem üzerinden öğretmenlerimizin yayımladıkları yayın, lisanüstü eğitim durumu, düzenledikleri faaliyet, katıldıkları seminer-kurs vb. durumlara göre sabit ve ispatlanabilir, objektif kriterler üzerinden notlar verilmelidir kanaatindeyiz. Buna ne okul müdürleri, ne öğrenciler ne de veliler müdahil edilmelidir. Eğitim bir ülkenin geleceğidir. Bunun için bazı kararlar alınırken eğitim faaliyeti icra eden eğitim personelimizin itibarına gölge düşürmeyecek şekilde kararlar alınması bugün her zamankinden daha da önem arz eder olmuştur.
Şimdi de sıra: ÖMYS’de mi?
Amaç verimliği artırtmak gibi güzel hedefler olmakla birlikte bu yönetmeliğin kesinleşmesi halinde uygulanabilir olacağı şüphelidir. Zira, 4 yılda bir yapılması muhtemel olan Öğretmenlik Mesleği Yeterlilikleri Sınavı (ÖMYS) için bazıları kolları sıvayıp konu anlatımlı kitaplar, soru bankaları, deneme setleri çıkarmak üzeredir. Bu durum sınavları kaldırmaya çalışan bakanlığın adeta kendisiyle çelişmesi demek olur ki, bu yanlış bir durum olur. Ayrıca bu sistemin ürünü olan öğretmenin üniversiteden öğretmenlik diplomasını alıp “Öğretmenlik” unvanını kazanmış olmasına rağmen birçok sınava sokularak atanması ve akabinde de yeni yeni sınavlar türeterek mesleğin kamuoyundaki itibarının yok edilmesi kabul edilebilir değildir.
Bu konunun daha detaylı ve eğitimin tüm paydaşları ile yeniden gözden geçirilmesi zorunluluktur. Unutulmasın ki, öğretmenin itibarının düştüğü bir ortamda eğitimden verim beklenmemelidir. Velhasıl bu taslağın sendikalar başta olmak üzere eğitimle ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarının görüşü de alınarak yeniden gözden geçirilmesi elzemdir.