KÖY ÖĞRETMENİ OLMAK!

Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!

Mayıs ayının içindeyiz; tatlı mı tatlı, sevecen, yetenekli ufak tefek bir kız öğrencim vardı. Bir rahatsızlığı nedeniyle arada bir kısa süreli bayılma nöbetleri olurdu. Eline yüzüne su çalar, kolonya koklatır ayıltırdık. Yine bizim minik derste bayıldı. Yaklaşık on onbeş dakika müdahale ettim ayılmadı. Çocuğu hastaneye götürmeye karar verdim. Ayağı çabuk bir öğrenciyi evlerine haber vermeye, evden birisinin refakat için gelmesini istedim. Bu arada ben arabayı çıkardım, çocuğu arka koltuğa uzattım. Gönderdiğim çocukta geldi. Evde kimsenin olmadığını, kapının kilitli olduğunu söyledi. İş zamanı bahçeye gitmişlerdir dedim. Çocuk baygın, korkuyorum, arada bir nefesini kontrol ediyorum.
Daha durmaya zamanım yok; arabayı çalıştırdım, dörtlüleri yaktım, yanıma kimseyi almadan düştüm yola. Emlakkaracaören, Şarkışla arası 25— 26 kilometre; virajlı, inişli çıkışlı, Turna dağını aşacak Şarkışla' ya varacaksın. Her zaman güle oynaya, etrafı seyrederek gittiğim yol bitmek bilmiyor. Arada çocuğa sesleniyorum hiç tepki yok. Turna dağını aştım, Şarkışla'ya giriyorum, tren yolu geçidine geldim. Yol kapalı tren geliyor. Aman Allah'ım, nasıl dua ediyorum, nasıl yalvarıyorum, çocuğu yetiştiremeyeceğim diye; hüzün, korku, telaş birbirine karıştı. Beni ter bastı. Tren geldi geçiyor ya, bir trenin geçişi bir asır mı sürer, uzadı da uzadı, o vagonlar bitmek bilmedi. Gerçekten bir asır sürdü. Şarkışla'dan geçen tren yolu, Kars'tan başlar, İstanbul Haydarpaşa'da son bulur. Sanki Kars'tan Haydarpaşa'ya kadar vagon dizili de geçiyor geçiyor arkası gelmek bilmiyor. Neden sonra son vagonda geçti. Arabanın dörtlüleri  yanıyor, bir elim kornada bas bas  bağırıyor, o vaveylayla hastaneye yetiştim.
Çocuğu kucakladığım gibi acile daldım.  Çocuğun yaklaşık bir saatten beri baygın olduğunu, ayıltamadığımı, öğretmeni olduğumu, durumla ilgili ön bilgi verdim. Müdahale ediyorlar. Beni dışarı çıkardılar. Aradan beş dakika geçmedi ki, iki polis geldi. Soruyorlar... Onlara da durumu anlattım, bu arada zaman geçiyor, çocuk hala ayılmadı. Derken polis sayısı arttı. Vurdun mu, düştü mü, nasıl oldu gibi sorular soruyor, sürekli sıkıştırıyorlar. Her defasında çocuğun zaman zaman bayılma nöbetleri olduğunu, kısa sürede ayıldığını, ama bu defa ayıltamadığımı, onun için hastaneye getirdiğimi söylüyorum. Zaman uzadıkça uzuyor, polisler artık neredeyse beni alıp gidecekler. Bu süre tahminim, kırk dakikayı geçti, bir saate yaklaştı. 
Nihayet içeriden müjdeli haber geldi. Çocuk ayıldı dediler ya; nasıl dua ediyorum, nasıl şükrediyorum, neredeyse şükür secdesine kapanacağım. Doktorlar, çocuğu konuşturdular da polisler de yakamı bıraktılar.
 Doktor bir reçete verdi. Çocuğu aldım, hastaneden bir çıkışımız var anlatamam. Hemen çarşıya bir eczaneye gittik ilaçları aldım. Cebimdeki para ilaçlara yetmedi. Neyse ki eczacıyla uzaktan da olsa bir göz aşinalığımız var. Birbirimizi simaen tanıyoruz. Canın sağ olsun hocam, aybaşında ver, dedi. İlaçları aldık düştük Karacaören'in yoluna...
Teşbihte hata olmaz. Hani bir laf var; Allah, bir kulunu sevindireceği zaman, önce eşeğini kaybettirir, sonra geri buldururmuş. 
Bende şükür duaları ederek köye geri geldim.
( İki Günün Arası 10. Bölümden) 
                                              08.03.2021
                                         Alıntı Mustafa TAHSİN
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Threads beğeni satın al

backlink Spor haberleri fen bilimleri vozol 10000 Likit

Bosna Hersekde Üniversite Okumak