Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Öğretmenlik çocukluk hayallerimizi süsler fakat uzun bir öğrencilik döneminden sonra pek azımız hayalimizi gerçeğe dönüştürüp sınıfın sırasında değil de masasında yer alabiliriz. Toplumun geneli tarafından ‘çok rahat meslek’ diye tabir edilmesine alıştığımız öğretmenliğin eğitim yılının stresi, tamamlanması gereken ders programı, sınavlar ve bunun gibi pek çok şey göz ardı edilerek üç ay tatilden ibaret olarak görülmesi aslında büyük haksızlık. İşte bazıları öğretmenlerin tatiline, haftalık çalışma saatine takılıp kalmışken onların mesleğini, doğal olarak hayatını da herkesinki kadar zorlaştıran şu şeyleri hatırlamakta fayda olabilir;
1. Bir öğretmen sürekli sakin olmak zorundadır
Sinirleri ne kadar gerilirse gelirsin, öğrenciler onu ne kadar çileden çıkarırsa çıkarsın bir öğretmen her zaman sakinliğini korumak zorundadır. Herhangi bir başka meslekte sinirleriniz bozulduğunda bulunduğunuz yeri terk edip gidip yüzünüzü yıkamak ya da bir nefes almak oldukça kolayken, bir öğretmenin onca öğrencinin içinde kendini koy vermesi pek mümkün değildir.
2. Buna çok dikkatli olmak zorunda olmayı da ekleyelim…
Kim ne derse desin öğretmenler öğrencileri tarafından rol modeli olarak alınmaya en yakın kişilerdir. Günlerinin büyük kısmını birlikte geçirdikleri öğrencilerin üstünde bir laflarının, tek bir sözlerinin, hatta bakışlarının bile etkisi çok büyük olur. Özellikle küçük yaştaki öğrencilerle çalışan öğretmenler bilir; öğrencilerinin zihinleri bembeyaz bir tahtaya benzer. İşte bu yüzden öğretmenler her zaman söylediklerinin ve yaptıklarının farkında olarak davranmak için ellerinden geleni yaparlar.
3. Birine bir şey öğretmek dünyanın en zor şeylerindendir
En son ne zaman birine bir şey öğrettiniz? Öğretmenlerin mesleğinin kolay olduğunu söylemeden önce birkaç dakikalığına bunu düşünün. Ve hayır, kendi kuşağınızdan olmayan birine akıllı telefon kullanmayı öğretmekten bahsetmiyoruz…
4. Velilerle uğraşmak her zaman çok kolay olmayabilir…
Sınıfın toplu başarısı kadar öğrencilerin bireysel başarıları da bir öğretmenin sürekli önceliklerindendir. E tahmin edersiniz, her öğrenci bir diğeri kadar başarılı olamayabilir, bunun da elbet pek çok farklı sebebi vardır ama bunu öğrencinin anne babasına makul şekilde izah edebilmek başlı başına bir sanattır.
5. Ödev kontrolleri sanıldığı kadar kolay değildir
Ödev vermek kolay diye düşünüyorsunuz ama o ödevlerin nasıl kontrol edildiği pek umurunuzda değil. Ortalama bir sınıftaki öğrenci sayısı okulun niteliğine göre değişse de, en basit hesaptan 20 kişilik, 4 sınıfı olan bir öğretmen günde en az 40-60 öğrencinin ödevlerini kontrol etmek zorundadır. Bir dersin 40-50 dakika arasında olduğunu düşünelim; yoklamayı, öğrencileri derse hazırlamayı da ekleyip kalan zamanda dersi anlatmak için ne kadar zamanı kaldığını bir hesap edin bakalım. (Sınav kağıtlarını okumaktan bahsetmiyoruz bile…)
6. Öğrencilerin sosyal davranışları da sorumlulukları arasındadır
Bir öğretmenin sorumluluğu öğrencilerine dersleri öğretip sınavlarında başarılı olmalarını sağlamaktan çok ötesidir. Öğrenci içine mi kapandı, agresifleşti mi, sınıfın düzenini bozan davranışlarda mı bulunuyor, bunun sebebi ne olabilir gibi sorularla boğuşurlar sene boyunca. Hatta yeri geldiğinde okul dışındaki davranışlarından da sorumlu hissederler kendilerini; öğrencilerinin hayatlarında olan bitenden de sorumlu hissettirir öğretmenlik insana kendini.
7. Öğretmenlik ve vicdan arasında çok kuvvetli bir bağ vardır
Buna genel meslek ahlakı çerçevesinden de bakılabilir. Elbet herkes çalıştığı işte verimli olmayı, aldığı parayı hak etmeyi ister. Fakat öğretmenlikte vicdani muhasebe bunların üstündedir. Öğrencisinin okumayı sökememesi, sınavından düşük not alması ya da orta okul, lise giriş sınavlarında dilediği okula gidememesi bir öğretmenin kendini, mesleki yeterliliğini sorgulamasına neden olur, hatta çoğu öğretmen bunu büyütüp, tüm sorumluluğu üstlerine alırlar.
8. Teknolojiyle içli dışlı olmak zorundalardır
Küçük çocuklar ve gençler toplumun dönemsel değişikliklerin en çabuk yansıdığı kesimini oluşturur, kendilerini yeni teknolojilere en kolay şekilde adapte edenlerdir onlar; doğal olarak bir öğretmen de her zaman onları yakalayabileceği, ilgilerini çeken bir şeylerle karşılarına çıkmayı kendine görev bellemiştir. Yani onca saat ders anlatıp eve geldikten sonra işi bitmez öğretmenin; akşamlarını da öğrencilerini yakalayacak, dersini daha verimli ve ilginç kılacak şeyler arayarak geçirir.
9. Kabul edelim, insanlar iletişim kurmak zaten zordur; bir birey yetiştirmek, onu eğitmek ise çok daha zor
Patronunuzu, çalışma arkadaşınızı düşünün… Ofiste sizi çıldırtan şefinizi, işini düzgün yapmayan iş arkadaşınızı… Bunların tümü için daha makul çözümler üretebilir insan; ilişkisini en az seviyeye indirir, karşısında bir yetişkin olduğunu bildiği için rahatsız olduğunu dile getirebilir, daha çalışılabilir bir ortam için yapabileceği bir şeyler vardır en azından. Öğretmenlerinkiyse bambaşka bir sabır ve dirayet gerektirir; sınıfta onca öğrenciyle birlikte çalışıp, onların sorumluluklarını almak, onları eğitmek, daha iyi ve başarılı insanlar olabilmeleri için sonsuz bir çaba harcamaları yetmez, üstüne bir de velileriyle olan iletişimleri için çaba harcarlar. Hatta o da yetmez müdür yardımcılarına, müdürlerine karşı yerine getirmek zorunda oldukları görevleri vardır.
Şimdi bütün bunları düşünün ve öğretmenlerin yaz tatillerinin çok, maaşlarının ‘havadan’ ve mesleğin kendisinin kolay olduğunu söyleyin. Yapabilir misiniz? Pek sanmıyoruz.
Radikal