Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
KADIN EĞİTİM ÇALIŞANLARININ; YÜZDE 60,8’İ CAM TAVAN SENDROMU İLE KARŞILAŞIYOR.YÜZDE 57’Sİ MOBBİNG’E MARUZ KALIYOR.
YÜZDE 43,9’U ÇALIŞMA HAYATINDA ŞİDDETE UĞRADI. ŞİDDET, BAŞTA İŞE GİTMEME İSTEĞİ OLMAK ÜZERE MESLEKİ TÜKENMİŞLİĞE, GÜVENSİZLİĞE YOL AÇTI.
KADIN EĞİTİMCİLER PANDEMİ DÖNEMİNDE TOPLUM TARAFINDAN DAYATILAN “ÖĞRETMEN YATIYOR” ALGISINDAN ŞİKÂYETÇİ.
SÖZLEŞMELİ ÇALIŞANLARDA BOŞANMASININ EŞİĞİNE GELENLER/ BOŞANANLAR ANKET SONUÇLARINA DA YANSIDI.
Türk Eğitim-Sen Genel Merkezi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla 02-27 Şubat 2021 tarihleri arasında yaptığı anket çalışmasının sonuçlarını açıkladı. 11 bin 529 kadın eğitim çalışanının katılımıyla gerçekleştirilen anket çalışmasına kadın eğitimciler Türk Eğitim-Sen web sayfası başta olmak üzere 13 ayrı internet sitesi üzerinden katıldı.
Anket sonuçlarını Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan açıkladı. Genel Başkan sözlerine helikopter kazasında şehit olan askerlerimiz için taziye dileklerinde bulunarak başladı. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve tüm milletimize baş sağlığı dileyen Geylan şunları kaydetti: “ Ne yazık ki 11 şehidimiz var. Acımız büyük. Şehitlerimizin mekânları cennet olsun. Şehit olan askerlerimiz arasında Elazığ 8. Kolordu Komutanı Korgeneral Osman Erbaş da var. Kendisi hem terörle mücadelede hem de 15 Temmuz darbe kalkışmasında çok önemli görevler ifa etti. Askerlerimizin içine sızmış olan ‘asker görünümlü hainlere’ karşı büyük kahramanlıklar gösterdi. Hepsinin ruhu şad olsun. İnşallah devletimiz terör belasını kökünden sona erdirecek. Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen olarak terörle mücadelede sorgusuz sualsiz, şartsız koşulsuz devletimizin yanındayız. Son terör unsuru ortadan kaldırılıncaya kadar operasyonların devam etmesini istiyoruz. Allah güvenlik güçlerimize güç versin” dedi.
Genel Başkan Geylan, tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü de kutlayarak, “Bir eğitim sendikası olarak tüm kadınlarımız özelinde kadın eğitim çalışanlarını anlamak, mesleki algılarını tespit etmek, sorunlarına ışık tutmak, beklentilerini ortaya koymak amacıyla 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bir araştırma raporuyla karşınızdayız.
Türk Eğitim-Sen Genel Merkezi’nin hazırladığı “Kadın Eğitim Çalışanlarını Anlama” konulu anket çalışmamız bu özel günde Türkiye’nin “kadın sorunlarına” dikkat çekecektir. Bu nedenle başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere ilgili kurumlar tarafından titizlikle incelenerek, yerinde ve gerekli tedbirlerin alınması eğitim hayatımız dolayısıyla toplum hayatımız açısından çok önemlidir” dedi.
Anket çalışmasının çarpıcı başlıkları şu şekildedir:
Mesleğin Nedenine İlişkin Bulgular
Kadın eğitim çalışanlarının en çok mesleğe olan sevgi (%51,4), gelecek için ideal nesiller yetiştirme (%50,6), ülkeye ve insanlığa faydalı olmak (%50,1) için mesleği seçtikleri ortaya çıkmıştır.
Meslekteki kıdemi 1-5 yıl arası olan kadın eğitim çalışanlarının “gelecek için ideal nesiller yetiştirme” gerekçesini diğer kıdemlere göre daha yüksek oranda (%58,7) belirtikleri görülmektedir.
Kadın eğitim çalışanlarının %63’ü mesleği tekrar seçebileceğini; %18,3’ü ise seçmeyeceğini belirtmektedir. Kararsız olanların oranı %18,7’dir. Meslekte kıdemi 1-5 yıl olanlar diğerlerine göre daha yüksek oranda (%71,5) mesleği tekrar seçebileceğini belirtmektedir.
Mesleği tekrar seçmeye “evet” diyenlerin %52,3’ü mesleği sevdiği için; %20,4’ü mesleğin saygınlığı için seçeceğini belirtmektedir.
Kadın Eğitim Çalışanı Olmanın Avantajlarına İlişkin Bulgular
Kadın eğitim çalışanları %49,5 oranında “kadın” olmanın mesleki açıdan avantaj sağladığını belirtmektedirler. %31,2’si kadın olmanın herhangi bir avantajı olmadığını belirtmektedir. Bu soruya “kısmen” cevabını verenlerin oranı %19,3’tür.
Mesleklerinde kadın olmanın avantaj sağladığını düşünenlerin %37’si “öğrencilerle ilgilenme ve çalışma şartlarının uygun olması” durumunu en önemli gerekçe olarak belirtmektedirler.
Kadın olmanın avantaj sağlamadığını düşünenlerin %67,5’i kadın olmanın herhangi bir artısı olmadığını; yüzde 11,4’ü kadın-erkek ayrımı olmadan herkese uygun olduğunu düşünmektedir.
Kadınlar için en ideal mesleğin eğitim alanında olduğuna ilişkin soruya katılımcıların %38’i “kısmen”; %31,8’i “hayır” ve %30,2’si ise “evet” cevabını vermişlerdir.
Karşılaşılan Sorunlara İlişkin Bulgular
Kadın eğitim çalışanlarının % 28,3’ü mesleki anlamda cam tavan sendromu (görünmez engeller) ile karşılaştığını, % 32,5’i bazen karşılaştığını, % 39,2’si karşılaşmadığını ifade etmiştir.
Kadın eğitim çalışanlarının mesleki anlamda en çok karşılaştıkları sorunlar en çoktan en aza doğru; hem ev işi hem de işteki çalışmadan dolayı yıpranma; ders dışı iş yükünün olması, (evrak işleri vb.) maaşın yetmemesi; yaşı küçük çocuklarının bakım problemi; aileye yeterince zaman ayıramama, meslek hastalıkları, kadın eğitim çalışanlarının idari işleri yapamaz algısı şeklinde sıralanmıştır.
Kadın eğitim çalışanı olarak çalışma şartları hakkındaki gidişata yönelik katılımcıların %53’ü kötüye gittiğini, % 26,4’ü aynı kaldığını, %15,2’si iyiye gittiğini ve % 5,4’ü ise fikrinin olmadığını beyan etmiştir.
Kadın eğitim çalışanları toplumsal hayatta en çok karşılaşılan sorunları; idarecilere sorunlarını anlatmada güçlük, erkek egemenliği, cinsiyet ayrımcılığı, eğitim-öğretim imkânlarından yeteri kadar yararlanamama, kadın istihdamında yetersizlik, şiddet ve taciz, toplumsal faktörler ve aile birliği şeklinde sıralanmıştır.
Ayrımcılık konusuna İlişkin Bulgular
Kadın eğitim çalışanlarına meslek yaşamlarında cinsiyet ayrımcılığı yapılıp yapılmadığı sorulduğunda %38,8’i kısmen yapıldığını, %31,9’u yapıldığını, %27,4’ü yapılmadığını ve %1,9’u fikrinin olmadığını beyan etmiştir.
Araştırmada “Kadın eğitim çalışanları arasında (evli-bekâr, çocuklu-çocuksuz-branşlar arası vb.) ayrımcılık yapıldığını düşünüyor musunuz?” sorusu da yönelttik. Kadın eğitim çalışanları arasında (evli-bekâr, çocuklu-çocuksuz-branşlar arası vb.) ayrımcılık yapıldığını düşünenlerin oranı % 42,3, düşünmeyenler % 21,3, kısmen olduğunu düşüneneler %34,2 ve fikri olmayanlar % 2,2’dir.
İdareciler ve erkek eğitim çalışanlarının kadın eğitim çalışanlarının yetersiz olduğuna ilişkin algısı ile karşılaşıp karşılaşmadıklarına ilişkin sonuçlarda % 45,3’ü karşılaşmadığını, % 28’i kısmen karşılaştığını, % 24’ü karşılaştığını ve % 2,7’si ise fikrinin olmadığını beyan etmiştir.
Mobbing, Şiddet ve Taciz Konusuna İlişkin Bulgular
Kadın eğitim çalışanların %57’si mobbinge maruz kaldığını, %43’ü ise kalmadığını ifade etmiştir.
Mobbinge maruz kaldığını ifade eden katılımcılar en çok; erkek yöneticiler tarafından (%81,77), daha sonra sırasıyla en çok veliler tarafından (%34,1), kadın yöneticiler tarafından (%27,2), kadın meslektaşları tarafından( %23,9), erkek meslektaşları( %22,20), öğrenciler tarafından (6,90) mobbing gördüklerini ifade etmiştir.
Katılımcıların en çok; başarılarının görmezden gelinerek (%51,2), kasten angarya işler verilerek (%34), dağınık ders programı hazırlanarak (%32,3), yok gibi davranılarak( %28,1’i), mesleki yeterliliklerinin eleştirilerek( %20,90), velinin öğretmenin üzerine kışkırtılarak (%13), öğrencilerle yaşanan sorunlarda( %12,2) mobbinge maruz kaldığını ifade etmiştir.
Katılımcıların %60,7’si mobbinge uğrayan meslektaşına yardımcı olduğunu ifade ederken, %39,3’ü mobbinge uğrayan meslektaşına yardımcı olmadığını ifade etmiştir.
Katılımcıların %43,92’si çalışma hayatında şiddete maruz kaldığını ifade etmiştir
Şiddete maruz kaldığını ifade eden özel sektörde çalışan kadın eğitimcilerin %48,9’u, kadrolu olarak çalışan kadın eğitimcilerin %44,8’i, sözleşmeli olarak çalışan kadın eğitimcilerin %36,1’i, ücretli olarak çalışan kadın eğitimcilerin %28,6’sı çalışma hayatında şiddete maruz kaldığını ifade etmiştir.
Şiddet gördüğünü ifade eden katılımcıların en çok; sözlü şiddete (%72,7), psikolojik şiddete (%71), fiziksel şiddete (%4,2), cinsel şiddete (% 3.5) maruz kaldığını belirtmiştir.
Şiddet gördüğünü ifade eden katılımcılar şiddetin kaynağı en çok erkek yöneticiler (%72) derken; bunu sırasıyla veliler (%37,3), erkek meslektaşlar (%22,6), kadın meslektaşlar (%21,7), kadın yöneticiler (%20), öğrenciler (%10,8’i) olarak belirtmiştir.
Katılımcılar yaşadıkları şiddetin en çok %59,3 işe gitmeme isteği ile sonuçlandığını ifade ederken; daha sonra sırasıyla en çok %38,3 mesleki tükenmişlik ve kendini verimsiz hissetme, %33,8 meslektaşlarına karşı güvensizlik, %32,6’sı yaşanan duygusal durumun ev içi atmosfere yansıması, %26,6’sı konsantrasyon eksikliği, dikkatini toplayamama, %24,5 yalnızlaşma isteği ile sonuçlandığını belirtmiştir.
Salgın Döneminde Yaşanılan Sorunlara İlişkin Bulgular
Kadın eğitimciler pandemi sürecinde yaşadıkları sorunları çoğunlukla, toplum tarafından dayatılan öğretmen yatıyor algısı (%60,4), hem iş hem aile hayatının yükümlülüklerini aynı anda yapmaya çalışma (%46,3), mesleki doyum alamama (%37,3), mesai saatlerinin ortadan kalkması (%26,4), öğretmenlere yüklenen angarya işler (%22,7), evde okul çağında çocuklar olması (%18,3), canlı dersleri planlarken ortak bir saate ulaşılamaması (%16,2), evde araştırma ve çalışma imkânlarının sınırlı olması (%16,2) olarak ifade etmişlerdir.
Geleceğe Yönelik Planlamalara İlişkin Bulgular
Katılımcıların %59,5’i yönetici olmak istemediğini belirtmiştir. %18,4’ü kararsızken %15,1’i ise yönetici olmak istediğini belirtmiştir. Araştırmaya katılan kadın eğitim çalışanların %7’si ise şu an yönetici olduğunu vurgulamıştır.
Araştırma kapsamında kadın eğitim çalışanlarının yönetici olmak istememe durumları araştırılmıştır. Katılımcıların yaklaşık %44,1’i aile sorumluluklarını yerine getirmede zorlaşacağı, %27,1’i yoğun çalışma düzeni, %23,3’ü iş yükünün fazla olması, %22,6’sı maddi açıdan özendirici bir farklılık olmaması, %21,7 küçük çocuğa sahip olmak gibi nedenlerle yönetici olmak istemediğini ifade etmiştir.
Araştırmaya katılan katılımcıların %7,2’si şu an bir akademik kariyer yaptığını ifade ederken, %44,5i’ akademik kariyer yapmak istediğini, %30,3’ü ise yapmak istemediğini, yüzde 18’i de kararsız olduğunu belirtmişlerdir.
Katılımcıların %71’i eğitim çalışanı olmayı özverili olarak tanımlarken; %42,6’sı zevkli, %38,4’ü ise dinamik, %31,4’ü yaratıcı, %28,6’sı eğlenceli, %21,4’ü heyecanlı, %17,4’ü rutin, % 11,5’i mecburiyet, %4’ü sıkıcı olarak tanımlamıştır.
Araştırmaya katılan kadın eğitim çalışanlarının %50,6’sı kurumlarında kendilerini değerli hissediyorken; %31,3’ü bazen değerli hissettiğini, %18,1’i ise değerli hissetmediğini ifade etmiştir.
Mesleki Doyum, Tükenmişlik ve Özyeterlik Konularına İlişkin Bulgular
Araştırmaya katılan kadın eğitim çalışanlarının %67,2’si mesleklerini yaptıkları için mutlu olduklarını ifade etmişlerdir. Bu soruya katılımcıların %26,5’i kısmen, %6,3’ü hayır cevabı vermiştir.
Araştırmaya katılan kadın eğitim çalışanlarının %50,3’ü mesleklerini yaparken kendilerini bazen tükenmiş hissettiklerini; %41,3’ü ise tükenmiş hissettiklerini, %8,4’ü de tükenmiş hissetmediğini ifade etmişlerdir. Araştırmaya katılan kadın eğitimcilerin mesleki tükenmişliklerinin bölgelere göre dağılımını da inceledik. Buna göre Doğu Anadolu Bölgesinde yaşayan kadın eğitimcilerin en yüksek (%46,45), Akdeniz Bölgesinde yaşayan kadın eğitimcilerin en düşük (%35,28) tükenmişlik düzeyine sahip olduğu görülmektedir. Mesleki kıdem değişikliğine göre katılımcıların büyük çoğunluğu mesleklerini yaparken kendilerini bazen ve tamamen tükenmiş hissettikleri ortaya çıkmıştır. Bu durum kıdem ilerledikçe azda olsa artmaktadır.
Kadın eğitim çalışanlarının %42,1’i toplum tarafından kısmen mesleki saygı gördüklerini ifade ederken, %36,7’si ise mesleki saygı görmediklerini belirtmişlerdir. Mesleki saygı gördüklerini ifade edenlerin oranı %21,2’dir.
Kadın eğitim çalışanlarının %66,7’si mesleklerinin itibarsızlaştığı için toplum tarafından mesleki anlamda saygı görmediklerini ifade etmişlerdir. %28,1’i ise toplumsal değer yargıları, %3,5’i ekonomik, %1,7’ü de öğretmen yeterlilikleri olarak belirtmişlerdir.
Katılımcıların %53,5’i geçmişten günümüze kadın eğitim çalışanlarının saygınlığının azaldığını, %17,1’i ise arttığını ifade etmişlerdir. Bu soruya “kararsızım” cevabı verenlerin oranı %16,2, “aynı kaldı” cevabı verenlerin oranı ise %13,2’dir.
Kadın eğitim çalışanlarına toplum tarafından saygınlığın azaldığını ifade edenlerin %31,1’i toplumsal algının değiştiğini, %18,5’i mesleğin saygınlığının azaldığını ifade etmiştir.
Kadın eğitim çalışanlarının %72,5’i öğrencilerin kendilerine karşı tutumlarının iyi düzeyde olduğunu, %66,9’u kurum yöneticilerinin, %55,9’u velilerin, %54,8’i kurum yöneticilerinin kendilerine karşı iyi düzeyde olumlu tutuma sahip olduğunu ifade etmişlerdir.
Katılımcıların %93,1’i eşlerinden ve çocuklarından ayrı yaşamadığını ifade etmiştir. %6,9’u ise ayrı yaşadığını belirtmişlerdir.
Sözleşmeli çalışan kadın eğitimcilerin %42,7’sinin yer değiştirme talepleri karşılanmadığı için eşlerinden ve çocuklarından ayrı yaşadığı ortaya çıkmıştır. Diğer kadrolarda bu oran oldukça düşüktür.
Yer değiştirme talepleri karşılanmadığı için eş ve çocuklarından ayrı yaşamak zorunda kalan kadın eğitim çalışanlarının %28,2’sinin ara tatil veya yaz tatillerinde ailesiyle görüştüğü ortaya çıkmıştır.
Ailelerinden ayrı yaşamak zorunda kalan katılımcılar en çok; %53,4’ü aile içi ilişkilerinin zedelendiğini, %49,2’si verimliliğinin ve motivasyonunun azaldığını, %44’ü ise maddi olarak zorlandığını, %16,9’u boşanmanın eşiğine geldiğini/boşandığını belirtmişlerdir.
Kadın Eğitim Çalışanlarının Beklenti ve Önerilerine İlişkin Bulgular
Katılımcılara “Sizin için mesleki olarak aşağıdakilerden hangisi önemlidir?” sorusu yönelttik. Buna göre; katılımcıların en çok %61,9’u mesleğin konumuna ve saygınlığına uygun bir ücrete kavuşmak, %45,2’si mesleğin statüsünün arttırılması, %39’u ise kadın eğitim çalışanların emekliliği için çalışma süresinin kısaltılması, %28,1’i özlük haklarımızda kesintiye gidilmemesi, %24,9’u eğitim çalışanı olduğumuz için tüm paydaşlar tarafından saygı gösterilmesi, %22,1 ücretli doğum izni sürelerinin uzatılması gibi görüşleri ön plana çıkmıştır.
Katılımcılara “Kadın eğitim çalışanlarına yönelik aşağıdakilerin hangisinde pozitif ayrımcılık olmalıdır?” sorusu sorulmuştur. Buna göre; Katılımcıların %58,4’ü doğum izni süresinin arttırılmasını kadın eğitim çalışanlarına yönelik pozitif ayrımcılık olarak ele alınması gerektiğini belirtmişlerdir. %43,2’si emeklilik için çalışma süresinin kısaltılmasını ifade ederken, %40,3’ü süt izin süresinin arttırılması, %26,6’sı ders programlarının ayarlanması konularında konularında pozitif ayrımcılık beklemektedirler.
Katılımcıların %78,4’ü yıpranma payı ve erken emekliliğin olması gerektiğini ifade etmişlerdir. Çok az bir kısmı olmaması gerektiğini vurgularken, %12,78’i kararsız kalmıştır.
Öte yandan;
Araştırmaya katılanların yüzde 39,1’i Marmara Bölgesinde, yüzde 13,4’ü Akdeniz Bölgesinde. yüzde 12,3’ü Karadeniz bölgesinde, yüzde 12’si İç Anadolu Bölgesinde, yüzde 10,8’i Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, yüzde 8,3’ü Ege Bölgesinde, yüzde 4,1’ü de doğu Anadolu Bölgesinde görev yapmaktadır.
Ankete katılanların yüzde 89,1’ü kadrolu, yüzde 8,2’si sözleşmeli, yüzde 1,5’i ücretli ve yüzde 1,2’si özel sektörde çalışmaktadır. Araştırmaya katılanların yüzde 12,4’ü 1-5 yıl, yüzde 21’i 6-10 yıl, yüzde 23,2’si 11-15 yıl, yüzde 15,7’si 16-20 yıl, yüzde 27,7’si de 21 ve üstü kıdeme sahip.
Araştırmaya katılanların yüzde 88,6’sı öğretmen, yüzde 6,1’i müdür yardımcısı, yüzde 2,si müdür, yüzde 1,3’ü memur, 0,6’sı öğretim üyesi, yüzde 0,4’ü öğretim elemanı, yüzde 0,4’ü psikolojik danışman, 0,6’sı da diğer alanlarda görev yapmaktadır.
Araştırmaya katılanların yüzde 76,4’ü evli, yüzde 21,8’i bekâr, yüzde 1,8’i ise medeni durumunu belirtmek istememiştir.
Yüzde 73,7’sinin çocuğu varken, yüzde 25,6’sının çocuğu olmadığını, yüzde 0,7’si ise belirtmek istemediğini söylemiştir.
Genel Başkan Talip Geylan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Türk Eğitim-Sen olarak kadınlarımızın ve kadın eğitim çalışanlarımızın bizler için çok özel bir yeri vardır. Kadın emekçidir, kadın çalışma hayatının başat faktörüdür, kadın sosyal hayatın ayrılmaz bir parçasıdır. Türk kadını hem çalışkan hem fedakârdır; hem azimli hem cesurdur; hem kıymet bilir hem kutsal olan her şey için korkusuzca mücadele eder.
Türk kadını bu toprakların vatan olmasında erkeklerle aynı safta yer alarak mücadele etmiştir. 93 Harbinde bebeğini bırakarak cepheye giden, Erzurum’da direniş kahramanı olan Nene Hatun, Kurtuluş Savaşı’nda birliği komuta eden Erzurumlu Kara Fatma, İnebolu’dan Kastamonu’ya cephane taşırken donarak şehit olan Şerife Bacı, işgal karşısında halkı Sultanahmet Meydanı’nda mücadeleye çağıran ve o meydanda milletimize ettirdiği yeminle hafızalardan silinmeyen Halide Edip Adıvar, 9 yaşındayken Kurtuluş Savaşına katılan Nezahat Onbaşı daha nice kadın kahramanımızla gurur duyuyoruz.
Ve sadece savaşta değil; Türk tarihi boyunca eğitimde, bilimde, sanatta, sporda daha birçok alanda gösterdiği başarılardan dolayı adından söz ettiren nice kadın kahramanımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
8 Mart’ı layıkıyla kutlamak; ancak kadınlarımızı toplumda hak ettiği üst konuma ulaştırmak, cinsiyetçiliğin karşısında yer almak, kadınların başta eğitim ve çalışma hayatında olmak üzere önlerindeki her türlü engeli kaldırmak, siyasette, sivil toplum kuruluşlarında, karar mekanizmalarında etkin şekilde yer almasını sağlamak yaşamlarını tehditten, baskıdan, şiddetten, dayatmadan uzak, güvenli şekilde sürdürebilecekleri bir zemin hazırlamak ile mümkündür.
Bu noktada “Kadın Eğitim Çalışanların Sorunlarını Anlama” konulu anket çalışmamız 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde çok önemli bir referans kaynağıdır. Bu noktada anket sonuçlarını başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere paydaşlarımıza da ileterek, sorunların çözümüne yönelik tedbirlerin alınması için harekete geçilmesini sağlayacağız.
Bu vesileyle başta 26 Ekim 1993 tarihinde Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde şehit olan öğretmenimiz Neşe Alten ve 9 Haziran 2017 tarihinde Batman Kozluk’ta şehit olan öğretmenimiz Aybüke Yalçın olmak üzere tüm şehit öğretmenlerimizin, bu güzel vatanımız ve şanlı bayrağımız için, milletimizin bekası ve huzuru için, aydınlık bir gelecekte yaşamamız için şehit olan tüm yiğit Mehmetçiklerimizin annelerinin, kadın eğitim çalışanlarımızın ve tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.”
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Türk Eğitim Sen