Öğretmen odalarının ve öğretmen-veli görüşmelerinin en önemli konusu istisnasız, öğrencilerimize kitap okuma alışkanlığının kazandırılması konusudur. Biz de bir çok yazımızda bu konuyu ele alarak, değişik boyutlarıyla incelemiştik.
Bilindiği gibi Okuma, çağdaş olmanın ölçütlerinden birisidir. Çağdaş, yaratıcı, yapıcı ve özgür düşünceye sahip, üretken, eleştirel bakan bireylerden oluşan bir toplum olmak ancak okuma bilinci aşılanmış bireylerle mümkündür. Çünkü toplumun gelişmeler ve değişmelere uyum sağlaması, okuma bilincin oluşturulması ile söz konusudur.[i]
Sürekli ve düzenli olarak okuyan okur, sahip olduğu okuma alışkanlığı düzeyine göre sınıflandırılmasında dünyada en yaygın kabul gören ölçüt, Amerikan Kütüphane Derneği’nin önerdiği standarttır. Bu standarda göre;
Çok okuyan okur: Yılda 21 ve daha fazla kitap okuyan,
Orta düzeyde okuyan okur: Yılda 6-20 arası kitap okuyan,
Az okuyan okur: Yılda 1-5 arası kitap okuyan
Okur olmayan: Yılda hiç kitap okumayan kişidir.
Bu anlamda ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin okuma alışkanlıkları ile ilgili istatistiklere bakıldığında karşımıza şu tablo çıkmaktadır(2017);[ii]
Sıra | Öğrenci Başına Okunan Kitap Sayısı | Hedef | Yılsonu Gerçekleşme |
1 | İlkokul | 25 | 20,84 |
2 | Ortaokul | 9 | 8,1 |
3 | İmam-Hatip Ortaokulu | 14,15 | 8,79 |
4 | Genel Ortaöğretim | 5 | 4,72 |
5 | Mesleki ve Teknik Ortaöğretim | 2,7 | 3,63 |
6 | Anadolu İmam-Hatip Liseleri | 8,79 | 4 |
Tablo incelendiğinde; sadece ilkokul düzeyindeki öğrencilerimizin ‘Çok okuyan okur’ kategorisine girdiğini, ortaokul öğrencilerimizin ‘Orta düzeyde okuyan okur’, genel ortaöğretim, mesleki ve teknik ortaöğretim ve Anadolu imam-hatip liseleri öğrencilerinin ise ‘Az okuyan okur’ kategorisine girdiğini görüyoruz.
Bu durumun çok vahim olduğunu söylemeye gerek bile yok.
Okuma, bireysel düzlemde gelişmiş bir kişiliğin, toplumsal düzlemde ise verimli ekonomi, demokratik yapı ve sağlıklı toplumun en önemli koşul ve güvencelerinden birisidir. UNESCO’nun yaptığı bir araştırmada, okuma sayesinde eğitimin daha verimli olduğu ve eğitimle ekonomi ve kalkınmanın doğrudan ilişkili olduğu fikri somut bir biçimde ortaya konulmuştur. Okuma bireyin entelektüel gelişimini sağlamakta; anlama gücünü geliştirmekte; başkalarıyla iletişimini kolaylaştırmakta, eleştirel düşünce yapısına temel oluşturmaktadır. Bu nedenle MEB’in yaptığı ve yapacağı çalışmaların yanında her kademeden öğrencilerimizin okuma alışkanlığı kazanmasında eğitimciler olarak bizlerin de üzerine büyük görevler düşmektedir.
Az-çok demeden inşaata bir tuğla da bizler koymalıyız.