Koopbis sisteminde Paraf Yapı Konut Kooperatifinin eşsiz deniz manzaralı ultra lüks Kuşadası Konaklarının 605 üyesi var. Ancak bu üyeler toplam 912 paya sahiptir. Bu durumda bazı üyelerin birden fazla lüks konuta sahip olduğu görülmektedir. Ayrıca 6.500 mticari alan ile ilgili kooperatif ile yüklenici firma arasında nasıl bir sözleşme imzalandığı ve kooperatif uhdesinde kalan ticari alanların kimlere ait olduğuna dair üyelere hiçbir bilgilendirme yapılmamıştır.
Ege bölgesinde çalışan memurlar, sendikacıların Kuşadası villalarını duyunca kooperatife üye olmak istediklerinde, “Buranın bizimle alakası yok” denilerek talepleri reddedildi. İlerleyen süreçte konu konfederasyona bağlı tüm sendika üyelerinin bilgisine ulaşınca sendika üyelerinden bazıları bu kooperatife girmek istediklerinde ise, “Yerimiz kalmadı” denildi. Bazıları ikişer, üçer hatta dörder villa alınca tabi ki yer kalmaz.
Üyelerin konut ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulmuş olan Paraf Grup’un Instagram sayfasının altına bir takipçinin yaptığı yorum oldukça dikkat çekici: “Genel Kurula çağrı evrakında yönetim ve denetim kurulu raporları yoktu. Raporlar ve Genel Kurul kararları “koopbis” sistemine yüklenmemiştir. Koopbis’e bakılınca 24.11.2024 itibariyle 605 adet üyenin toplam 912 paya sahip olduğunu görüyoruz. Bir pay sınırımız olmalı ve bir genel kurul kararına dayanmalıdır. Bu sayı nedir acaba?” Bu takipçinin haklı serzenişi karşısında şu soruyu sormayı kendimize bir hak olarak görüyoruz: Bu nasıl bir kooperatif ki, memurların kahır ekseriyeti kirada otururken birileri ise ikişer üçer lüks konut sahibi olabiliyor! Yetkili emek örgütü olan Memur-Sen ile ilintili bir kooperatifin bu faaliyeti 1163 sayılı yasaya uygun olmadığı gibi ahlaki de değildir.
Üyelerin aidiyetleri gereği, sendikayla ilintili olan bu kooperatifin faaliyetlerinden bilgilenme hakları vardır. Hazine, TOKİ, kamu kurum ve kuruluşlarına ait arazilerin gerçek sahibi olan 86 milyon vatandaşımızın da bu arazilerin kamu yararına kullanılıp kullanılmadığı hakkında bilgi sahibi olma hakları vardır. Sendika üst yöneticileri –birçoğu aynı zamanda kooperatifin de yöneticileri olduğu için- mesuliyetlerinin gereği Kuşadası gerçeğini enine boyuna eveleyip gevelemeden net bir şekilde üyelerine ve kamuoyuna açıklamalıdır.
İçerisinde yüzlerce hayvan türünün, endemik bitkinin yaşadığı ve Kuşadası sakinlerinin yazın bunaltıcı sıcağından bir nebze de olsun serinlemek için çıktıkları Kalafat Dağı şimdilerde bir avuç sendikacının rantı uğruna beton yığınına dönüşüyor. TOKİ arazisinin amacı dışında kullanılması da cabasıdır.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen vakt-i zamanında inkâr ettikleri ve şimdilerde de alkışlanacak çalışma dedikleri doğa tahribatına bir de utanmadan, sıkılmadan ve arlanmadan çıkmış diyorlar ki: “Şikayetçi olan bir kişi bile yok.” Üyesinin ve teşkilatının paylaşımını sildiren 28 Şubat kafalı vesayetçi zihniyetin Türkiye’de çığ gibi büyüyen bu tepkiyi göremeyişini yadırgamamak lazım. Bu baskıcı yönetim, pahalı koltuklarını korumak için kurdukları korku ikliminin sendikada hâlâ devam ettiğini düşünerek ancak kendilerini avutuyor. Sendikacıların Kuşadası Villalarına bir milyon üye, Kuşadalılar ve 86 milyon tepkili.
Yıldırım Demirci