-Hocam bu konu günlük hayatımızda ne işimize yarayacak?
(Öğrenci atasözü)
Vakti zamanında “bana balık vermeyin, balık tutmayı öğretin” demiş Çinlinin biri. Bizde olsa muhtemelen şöyle söylerdi:
-Bana akıl vermeyin kardeşim, balık verin. Kılçıklarını ayırmayı da ihmal etmeyin!
Tembel bir millet miyiz? Aslında değiliz. Ama ya bilinçli ya da bilinçsiz olarak tembelleşmekteyiz!
Az bilgiyle çok sonuca ulaşabilen öğrencilerin nesli tükenmek üzere. Her bilginin nerede işe yarayacağını dipnot olarak vermemiz bekleniyor. Üstelik gereksiz bilgi de istenmiyor ha! Tüm konuların doğrudan günlük hayatta karşılığı olması gerekiyor. Dört işlem olabilir mesela:
- Bir ekmek 1 lira olduğuna göre, 3 ekmek alacağım… 3 lira!
Böylelikle de kazıklanmamış olurlar. Harika!
Kimyada sadece sabun yapımı anlatılmalı, biyolojide beş duyu organını öğrenelim yeter, geometriyi bilmeseler de olur. Fiziği zaten yapamıyorlar.
Tarih mi? Yazının selameti açısından bu konuya değinmiyorum.
Yani, yormamak lazım öğrenciyi. Formül ezberletmeye falan da gerek yok. Her sorunun altına şu formülü kullanın diye bir not düşeriz, bitti gitti.
Adamların zaten zihni dolu. İçlerinden bazıları, zamanının üçte birini sevgili bulmaya, üçte birini bulduktan sonra kaybetmemeye, kalan üçte birini de kaybettikten sonra sosyal medyada laf sokmaya harcıyor. Sistemi kurmuşlar, hiç şaşmıyor!
Edebiyata, şiire, romana gerek var mı? Şimdilerde “ zengin olmanın 66 yolu,” kitapları moda, onları okuyorlar.
Emeksiz yemek olmaz mı diyorsun? Eskidendi o. Sen hayatında hiçbir başarısı olmayan çocuğa, üç bin liralık telefon vermişsin birader geçmiş olsun, şimdi kalkmış ne emeğinden, ne yemeğinden bahsediyorsun?
Tiyatro mu, sanat mı, mizah mı? Hiç gerek yok. Muhteşem Youtuberlerı var, onları izliyorlar.
-Mehmet ile Boztepe ‘ye çıkıyoruz.
-Çıktık.
-Bu da çilekli Link’imiz.
Link dediğim, internet bağlantı adresi değil ha, o kadar gelişemediler daha!
Peki ne olur? Bu iş nereye gider?
Bir, ümitsizliğe kapılmayacağız.
İki, “kurtarılmış gençlik” için kolları sıvayacağız.
Ne demek kurtarılmış gençlik? Çarka girmeyen ya da girdiyse bile çıkmayı başarabilen gençlik.
Çalışkan olan, vatanını seven, tarihini bilen, aklını kimseye esir etmeyen, sorgulayabilen, üşenmeyen, zorlukların üstesinden gelen, problemlerin üzerine gidebilen, yeri geldiğinde şükreden, kadir kıymet bilen, yeri geldiğinde daha iyisini isteyen, derdini uygun bir dille anlatabilen…
Sıkıntılı anlarda sabredebilen, vazgeçmeyen, ikide bir depresyona girmeyen, stresi ağzında sakız etmeyen.
En önemlisi de duygularını kaybetmeyen, vicdanlı hareket eden. Aklı başında, merhametli, hedefleri olan ama bu hedeflerine ulaşacağım derken insanlığından taviz vermeyen bir gençlik.
Peki ne yapmalı?
Çalışmalı, çalıştırmalı.
Yokluğu da bilmeli, varlığı da. Şımartılmamalı. Her genç bireye, “geleceğimiz” gözüyle bakılmalı.
En basiti, bizim emekli maaşımızı bu arkadaşlar ödeyecek, farkında olmalı.
Memleketi çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine taşıma hedefini bu gençlere devredeceğiz, akıllı davranmalı.
Şanlı geçmişimizden miras kalan şerefli toprakları bu gençler, hem de kaderin bize akıllı olmamızı zorunlu kıldığı bu coğrafyada koruyacak, unutmamalı.
Velhasıl, memleketin geleceğini kurtarmak için “kurtartılmış gençliğe” ihtiyacımız var.
Hem de ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç bu, ciddiye almalı..
Orhan DOĞANGÜNEŞ