Bilindiği gibi çatışma, şiddet ve zulüm sebebiyle zorla yerinden edilen kişilerin sayısı küresel çapta rekor düzeylere ulaşırken; Türkiye, 2016 yılı sonunda art arda üçüncü yıl, dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke olmayı sürdürmüştür. Türkiye, 3,5 milyondan fazla kayıtlı Suriyeli mültecinin yanı sıra Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü (UNHCR)’ye kayıtlı 365 binden fazla diğer uyruklardan bu örgütün ilgi alanına giren kişiye de ev sahipliği yapmaktadır.[i]
Mülteci; UNHCR’ye göre; mülteciler, hayatlarına ve özgürlüklerine ciddi bir tehdit olması neticesinde ülkelerinden ayrılmış olan belirli bir insan grubudur. UNHCR; mültecileri, ekonomik veya sosyal nedenlerden ötürü bir ülkeden bir diğer ülkeye gitmiş olan diğer göçmen grupları ile karıştırılmaması gerektiğine dair uyarmaktadır. Mülteciler, hayatlarını veya özgürlüklerini korumak adına kaçmak zorunda kalmış kişilerdir.
Bu anlamda Suriye’de iç savaşın başlamasından bu yana ülkemize gelmek zorunda kalan mültecilerin, öğrenim çağındaki çocukları eğitim hakkından en az bizim çocuklarımız kadar yararlanma hakkına sahiptir.
Milli Eğitim Bakanlığının, ‘Kapsayıcı eğitim’ çerçevesinde Suriyeli çocuklara sağladığı eğitim hizmetleri kuşkusuz çok değerlidir. Ancak rakamlara baktığımızda 1 milyonu aşkın Suriyeli çocuk eğitim hakkından yararlanırken 350 bin çocuk bir şekilde eğitim kapsamı dışında kalmıştır. Bu sayılara ilaveten, 750 bin civarında çocuk da ilkokul çağına gelmiş bulunmaktadır.
Suriyeli çocukların, ilk zamanlarda, eğitim toplumumuzun en önemli unsurları olan eğitim yöneticileri, öğretmenler, öğrenciler ve veliler tarafından kolay kolay kabullenilmediklerini açıklıkla ifade etmek gerekir. Ancak MEB ve çeşitli yerli-yabancı kuruluşlar tarafından gerçekleştirilen, eğitim yöneticileri ve öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim faaliyetleri sayesinde bu anlamda önyargıların kırılmasında oldukça etkili olmuştur.
Kültürlerarası yeterlilik genel olarak, diğer kültürden olan kişilere ilişkin empati kurma yeteneğini, o kişilerin davranış ve düşüncelerini eleştirmeden anlamaya çalışma özelliğini, etnomerkezcilikten uzak olmayı, kişileri farklılıkları ve benzerlikleri ile kabul etmeyi açıklamaktadır. Bir diğer ifade ile empatiyi merkeze alarak açık bir dünya görüşüne sahip olmayı ve farklı kültürlerden kişilerle iletişim kurmada başarılı olmayı işaret etmektedir. Kültürlerarası yeterlilik kazanılması ile her bir kültüre ilişkin doğru iletişim kodları ile mesajların iletilmesine ve alınmasına değer verilmesi, anlamlı ilişkilerin yaratılması için farklı iletişim stillerinin anlaşılarak uzun dönemli ilişkilerin yaratılması sağlanabilmektedir[ii]
Öğretmenlere ve eğitim yöneticilerine yönelik olarak düzenlenen kültürler arası beceri ve yeterlilik eğitimlerinin, okul iklimini hem öğrencilerimiz, hem de Suriyeli öğrenciler açısından daha istenilir bir duruma getireceği aşikardır.
Bu anlamda 26-30 Haziran 2018 tarihleri arasında Mersin’de MEB ve GİZ (Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu) tarafından Gaziantep, Kilis, Hatay ve Şanlıurfa’da görevli ve sınıfında Suriyeli öğrenciler olan öğretmen ve Eğitim yöneticilerine yönelik olarak düzenlenen hizmet içi eğitim seminerinin çok verimli geçtiğini ifade edebiliriz. MEB hizmet içi eğitim faaliyetlerinden oldukça farklı formatta hazırlanmış olan ve değerli akademisyenler Prof.Dr.Bekir Berat Özipek, Doç.Dr.Sedat Uçar ve Dr.Neşet Mutlu tarafından icra edilerek, tamamlanan faaliyetten bütün katılımcılar gibi biz de çok şey öğrendik. Bu vesileyle hocalarımıza tekrar teşekkür ediyoruz. Tabi, GİZ’in, katılımcılara, Alman disiplinini eğitim boyunca hissettirmesi de atlanmaması gereken önemli bir konuydu.
Bu tür eğitim faaliyetlerinin, sınıfında Suriyeli öğrenci bulunan bütün öğretmen ve eğitim yöneticilerine yaygınlaştırılması, kültürler arası becerilerin kazanılmasında önemli bir katkı sağlayacaktır.
08 Temmuz 2018
[i] Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü http://www.unhcr.org/tr/turkiyedeki-multeciler-ve-siginmacilar
[ii] Ayşen TEMEL EĞİNLİ KÜLTÜRLERARASI YETERLİLİĞİN KAZANILMASINDA KÜLTÜREL FARKLILIK EĞİTİMLERİNİN ÖNEMİ.