Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
İnsanoğlu nasıl ki konuşmadan kendisini ifade edemiyorsa dinlemeden de karşı taraftaki insanın duygu ve düşüncelerini anlayamaz. Konuşurken içimizde biriken duyguları döker rahatlarız, isteklerimizi dertlerimizi dile getirir derman ararız. Bu yüzden konuşmak çok önemlidir fakat konuşmak kadar dinlemek de çok önemlidir.
Konuşan insan dinlemesini de bilmelidir. Yani hem iyi konuşmacı olmalı, hem de iyi bir dinleyici olmalıdır. Karşı taraf konuşurken dinlemesini bilmeliyiz ve konuşan kimsenin sözü kesmemeliyiz yani saygılı olmalıyız ve insani davranışlar içinde bulunmalıyız.
Konuşma ve dinleme çok önemlidir. Hem güzel konuşmak, etkili konuşmak gerekir. Hem de iyi bir dinleyici olmak ve karşı tarafı önemsemek gerekir. İyi bir konuşmacı konuşmasını yaparken kendini iyi ifade edebilmeli, yanlış anlaşılacak sözler kullanmamalıdır. İyi bir dinleyici de konuşmacının sözünü kesmemeli, konuşmacı konuşmasını bitirene kadar dinleyici sabırla dinlemesini bilmelidir.
Kendimizi toplum içinde iyi ifade etmek için, iyi bir şekilde anlaşılmak için dilimizi doğru ve düzgün kullanmalıyız. Konuşulacak yerde konuşmalıyız. Susulacak yerde ise konuşmayıp dinlemesini bilen bireyler olmalıyız.
DİNLEMENİN ÖNEMİ
Hayatta, konuşma ne kadar önemli ise, dinleme de en az onun kadar önemli ve gereklidir.
Atalarımız "söz gümüşse süküt altındır" demişler. Bu sözleriyle dinlemenin konuşmaktan daha önemli olduğunu ifade ederken konuşmayı tamamen önemsiz saymamışlardır.
Bir birikim amacı olan dinleme, en az konuşma kadar hayatımızda bir öneme sahiptir. Bu atasözünden yeni yetişenlere sadece konuşma eğitimini vermenin yetmeyeceğini bundan daha çok dinleme eğitiminin verilmesi gerektiğini çıkarmak mümkündür. Dr. A. Ferhan Oğuzkan bu konuda bir yazısında şöyle der:
"Aslında konuşma ve dinlemeyi, anlaşma oluşumunun, tıpkı bir madalyonun iki yüzü gibi, birbirlerini tamamlayan yönleri olarak d.üşünmek yerinde olur. Bu bakımdan, "güzel konuşan çoktur, fakat kendini vererek, dikkatle dinleyenlerin sayısı pek fazla olmasa gerek", diyen yabancı bir yazarın, şu sözlerinde gerçek payı vardır. "Konuşma, öyle bir diyalogdur ki buna iştirak eden bir insan, sırası geldikçe aktif veya pasif bir rol oynar. Bu sanatta sivrilebilmek için, saygı ile hitap etmesini bildiğimiz gibi, dinlemesini de bilmemiz lâzımdır".
Öyleyse, okullarımıza, eğittikleri öğrencilere, dikkatle, ilgiyle, iyi niyetle, güler yüzle ve sabırla dinleme yeteneğini daha etkili bir şekilde kazandırmak gibi büyük bir görev düşmektedir. Zira okumuş insanın, aydın insanın, belirgin özelliklerinden biri de, dinlemesini bilmektir." (Enise Kantemir, Yazılı ve Sözlü Anlatım)
Görüldüğü gibi dinleme hayatımızın çok önemli bir birikim kaynağıdır. Her insan sadece konuşma eğitiminden değil dinleme eğitiminden de geçirilmelidir.
1. Birikim Kazanmak Üzere Dinleme:
Bilgi ve birikim kazanmanın çeşitli yolları vardır. Bilgi ve birikim kazanmak için okuma, gözlem ve deneme yapmaya zamanımız, hatta imkânımız yeterli olmayabilir. Diğer taraftan, tecrübe kazanmak da zaman isteyen birikim yoludur. Fakat dinleme için fırsat bulmamız, daha kolaydır. Özellikle, derste, ders dışı etkinliklerimizde dinleme zevki ve alışkanlığımızla birikimlerimizi artırırız. Yine dinleme alışkanlığı ile konferans, açık oturum gibi toplantılara katılır; radyo, televizyon gibi araçların eğitici programlarıyla da birikimlerimizi artırabiliriz. Şu hâlde gerekli olan "dinleme" davranışını yeterli bir birikime dönüştürmek ancak iyi bir eğitimle mümkündür.
İyi bir dinleyici olmak için anlatılan konuya ve onu kelimelerle ifade eden konuşmacıya dikkati yoğunlaştırmak gerekir. Dikkatsiz bir dinleme bize ancak vakit kaybettirir. Dinleyici bir konuşmayı dinlerken ön yargılarını bir tarata bırakarak konuşmadaki hüküm ve tekliflerin hepsini tarafsız bir şekilde değerlendirmeye çalışmalıdır. Konuyu iyi kavrayarak dinlemenin temel kuralı dikkatli olmaktır.
Konuşmanın ana fikri (temel mesajı) ve onu besleyen yardımcı fikirler dikkatle bulunmaya çalışılmalıdır. Dinlerken kısa notlar alarak konuşmanın ana hatlarını kavramak, temel anahtar kavramları belirlemek ve bu kavramlara yaklaşım biçimlerini tespit ederek o günkü konuşmayı yeterince değerlendirmek mümkündür. Yeter ki biz içimizde bu konuda kuvvetli bir istek duyabilelim.
a) Konu ve konuşmacı üzerinde dikkati yoğunlaştırma:
Dikkatimizi konu ve konuşmacı üzerinde yoğunlaştırmak konuyu anlamamızı sağlar.
Dikkati bir noktada toplayabilmek, diğer düşüncelerden sıyrılarak konu ve konuşmacıyla bütünleşmek, kavrama açısından vazgeçilemeyecek bir mecburiyettir.
Yapılan işe önem verilmeden gerekli hassasiyet ve dikkat gösterilmeden takip edilen bir konuşma, yeterli birikimi kazandıramaz.
Her dinleyici, bir konferans veya açık oturum ya da benzeri bir konuşmayı dinlerken bu faaliyetin kendisini ne ölçüde ilgilendirip ilgilendirmediğine dikkat etmelidir.
Konuya ve konuşmaya verdiğiniz önem, dikkatimizi dağıtmadan onu bir nokta üzerinde toplamamıza yardım edecektir.
b) Ön yargılardan uzaklaşma:
Bazı dinleyiciler, hem konuşmacıyı hem de konuyu ön yargılı olarak dinlerler. Söz gelimi, dinleyici, konuşmacının kullandığı kelimelerden, giyimine kadar bazı durumlarından hoşlanmayabilir. Diğer taraftan konuşmanın konusunu beğenmeyebilir. Böyle durumlarda bile; dinleyici, kazanacağı bir şeyler bulunacağım düşünmeli, kendini konuya vererek, ön yargılardan uzaklaşmak için bilinçli bir çaba göstermelidir. Dinleyici durumunda olan kişi kendisi ile konuşmacı arasındaki iletişimi ortadan kaldıracak engelleri yok etmelidir.
Ön yargı, herhangi bir işe başlamadan önce kesinlikle terk edilmesi gereken kötü bir alışkanlıktır. Bazı kimselerin, bazı konular hakkında olumlu veya olumsuz düşünceleri olabilir. Konuşmacıyı dinlemeden yargılamaya sebep olan ön yargı, gelişmeyi ve yeni birikimler edinmemizi engeller.
c) Kavrayarak dinleme:
Bir konuşmayı bütünüyle anlayıp kavramak için zihnen dinlemeye hazır olmak gerekir. Konuşmacının fikirlerini, kendi kelimelerimizle anlatıp kendi düşüncelerimizle karşılaştırabilirsek, dinlediklerimizi kavramış oluruz. Dinleyerek öğrenme, aktif bir işlem olduğu için, konuşmacının fikirlerini zihnimizde uzun süre tutabiliriz.
Bir konuşmayı tam olarak kavrayabilmek için, konuşma esnasında dinlenilen her cümleyi dikkatle algılamak ve taşıdığı temel mesajı özümsemek gerekir. Konuşmacının verdiği hükümler, başka ihtimalleri düşünerek dinleyen ve konuşmacının sözlerine alternatif fikirler geliştirebilen bir dinleyicinin zihninde büyük ufuklar açar. Başlangıçta böyle geniş çaplı bir dinleme mümkün değildir. Bu iş, bol tekrar, bilinçli bir dinleme ve tecrübe ile gerçekleşebilir. Dinleyici, söyleneni alan pasif bir makine değil, her sözü ölçüp tartan aktif bir insan olmalıdır.
Bir konuşmada doğru olduğuna inandığımız bilgileri günlük hayatımıza aksettirmek lâzımdır. Unutulmasın ki, davranışlarımıza yansımayan bir bilgi, kompozisyon açısından tam olarak öğrenilmiş sayılmaz. Kavrayarak dinleme, söylenilen her sözü anlama ve doğru olanları sosyal hayatta uygulama sonucunu vermelidir.
ç) Dinleme süresinde ana fikir ve yardımcı fikirler bulma:
Konuşmacıyı dinleme süresi içinde, ana fikir ve yardımcı fikirleri bulabilmek için dikkat gereklidir. Bunun için de konuşmanın çerçevesini çizerek, ana fikri, yardımcı fikirlerden ayırabilmek çok önemlidir. Burada konuşmacının amacını anlayarak, konuşma plânında verdiği örnekleri zihnimizde canlandırabilmek gerekir.
Ayrıca, konuşmacı, bazen önceden ana fikri verip onu yardımcı fikirlerle destekleyebilir; bazen de bunun tersini yaparak, önce ayrıntılı bilgi verip sonra bunlardan bir ana fikir çıkarabilir. Bu, her iki biçim, konuşmalarda sık sık kullanılır. Bütün bu özellikleri göz önünde bulundurarak dinlersek, ana fikir ve yardımcı fikirleri daha kolay bulabiliriz. Konuşmacı bazen ana fikri konuşmanın herhangi bir yerinde açıkça belirtmeyebilir. Ana fikir, yardımcı fikirler yoluyla konuşmanın bütününe sindirilmiş olabilir. Tıpkı çayın içinde erimiş şeker gibi... Meyvede her zerreye dağılmış vitaminler gibi. Bu hâldeki ana fikri bulabilmek için konuşmanın başından sonuna kadar işlenen yardımcı fikirleri dikkatlice değerlendirmek gerekir.
Amaçsız hiçbir faydalı iş yapılmaz. Konuşmanın ana fikrine dikkat etmeyen bir dinleyici; amaçsız, hedefsiz bir iş yapmış olur. Dinlemede temel amaç, konunun ana fikrini bulmaktır.
d)Dinlerken not alma:
İnsan hafızası dinlediği her şeyi kolay kolay tam olarak hatırlayamaz. Çok yönlü ilişkiler ve uyarıcılar karşısında olan insanın bazı şeyleri unutması gayet normaldir. Bu yüzden iyi bir dinleyici olmak için not almaya önem vermeliyiz. O zaman, dinleme sırasında konuşmacıyı daha rahat takip edebilir, konuyu daha iyi anlayabiliriz. Not alma sırasında, konuşmacının verdiği ana fikir not hâlinde yazılmalı, diğer ayrıntılara ana fikri destekleyecek kadar yer verilmelidir
Not alırken, kelime kelime yazmak hatalı bir iştir. Çünkü bu durumda yaptığımız, duyduklarımızı aynen yazmaktan ibaret kalır. Diğer taraftan bilgileri kaybetme tehlikesi de söz konusudur. Oysa not alma dinlediğimiz, gördüğümüz, okuduğumuzdan, unutmamak için, yararlı bulduğumuz temel noktalan bir yere yazmaktır.
Ders, konferans, açık oturum vb. gibi konuşmalarda, dinlediklerimizi kendimize göre özel işaretler ve kısaltmalar kullanarak not alırız.
Kısaca söylemek istersek, not alma sırasında, dikkatimizi canlı tutma, özel işaret ve kısaltmalar kullanma, konulara göre ayırım yapma vs. gibi hususlara uymamız gereklidir.
DİNLEMENİN ÖNEMİ KONULU KOMPOZİSYON
Dinlemek,anlamanın ön şartıdır. Etkili ve iyi bir bir dinleme olmadan güzel bir iletişim mümkün değildir. İnsanlar, karşısındakini dinlemeden ona yanıt vermemelidir. Toplum yaşamında çıkan anlaşmazlıkların çoğu karşısındakini dinlememekten çıkıyor. İnsan bir defa karşısındakini dinlese meselelerin birçoğu çözülecektir. Karşımızdaki kişiyle iyi iletişimin temel kaynağıdır dinlemek. O olmadan hep bir şeyler eksik kalır iletişimde. Geçmişte atalarımız da bunun farkında olduğundan kendisinden sonra gelen kuşaklara iki dinle bir söyle diye öneride bulunmuşlardır. Üzerinde durduğumuz bu meseleyle ilgili atalarımız söz gümüşse sukut altındır, sözünü demişlerdir. Atalarımız dinlemeyi,sessiz kalmayı, konuşmaktan iyi tutmuşlardır. Dinlemenin ön şartı sessiz kalmak daha sonra da karşındaki konuşulanları idrak etmektir. Dinlemek , karşındakini beklemek değildir. İnsan dinlerken çeşitli sualler sorar. Buna ise aktif dinleme denir. Karşındakini bir şey yapmadan dinlemeye ise pasif dinleme adı verilir. Her nasıl olursa olsun kişi ilişkilerinde önemli bir görür dinlemek. Öncelikle karşındakine onun değerli olduğu hissini verir. Dinlendiğini hisseden insan de dinleyen kişiye önem verir. İletişimimiz bu yönde giderse hem dinleyenin hem de dinlenen kişinin iletileri yerine ulaşır.
Konuşmak kişilerin birbirleri ile iyi anlaşmalarını ve birbirlerini anlamalarını sağlayan önemli araçtır. Kişiye özgü olan konuşma neticesinde iletişim kurulur . Her zaman konuşurken de ölçülü olmak gerekir. Boş konuşmak ve gereksiz sözler harcamak sözün değerini kaybettirir. Karşıdaki kişiyi dinlemeden boş konuşmak olaya hakim olmayı da zorlaştırır. Dinlemeden konuşmak hatalı konuşmaya sebep olur. Bir konu hakkında konuşabilmek ve düşüncelerini söyleyebilmek için ilk önce dinlemek gerekir. Boş konuşmak yerine dinleyip az konuşmak daha yararlıdır. Toplum içinde boş konuşan kişi itici görülür ve geveze, boş boğaz gibi adlar ile anılır. Bu sebeple boş konuşmak yerine az ve öz konuşmak daha iyidir. Tüm bu nedenlerle kişiler iyi birer dinleyici olmalıdır.