Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
MEDENİ dünyaya ayak uydurma çabasındaki genç Türkiye Cumhuriyeti, Türk kadınına yeni cemiyet yaşantısı içinde önemli bir yer verirken, Avrupa’da yaygın bir hâl almış bulunan güzellik müsabakaları da bu konuda önemli bir fırsat bilinmişti. Türkiye Cumhuriyeti henüz altı yaşında iken, Büyük Atatürk’ün emir ve direktifleriyle «Cumhuriyet» gazetesi tarafından ilk kez «Türkiye Güzellik Müsabakası» tertiplendi.
3 Eylül 1929 günü yapılan ilk güzellik müsabakasında, sâbık Balıkhane nazırlarından Mehmet Tevfik Bey’in torunu Feriha Tevfik Hanım ilk «Türkiye Güzeli» seçildi. Bunu, 1930 yılında Mübeccel Nâmık ve 1931 yılında da Nâşide Saffet hanımların kazandıkları müsabakalar izledi.
Keriman Hâlis Hanım, 1932 yılında tertiplenen dördüncü müsabakaya katılmıştı. Onu, ailesi ve çevresi bu müsabakaya katılması için bilhassa teşvik etmişlerdi. O tarihlerde yapılan müsabakalarda adayların büyük ekseriyetini iyi ve tanınmış ailelerin kızları teşkil ederdi. Kara kaşlı, kara gözlü, parlak uzun siyah saçlı ve bembeyaz tenli, cidden çok güzel bir kızdı Keriman Hâlis Hanım. Tahsilini Feyziâti (Sonra’ ki adiyle Boğaziçi) Lisesi’nde yapmıştı. «Hızır» yangın söndürme âletlerinin Türkiye mümessili olan Halis Bey kızını bizzat götürüp kaydettirmişti bu müsabakaya.
3 Temmuz 1932 günü İstanbul’da yapılan müsabakada, elliyi aşkın namzet arasında Keriman Hanım, jürinin ittifaka yakın kararıyle «Türkiye Gâzeli» seçildi. Fizikî güzelliğinin yanısıra terbiyesi ve nezaketi ile de bilhassa dikkati çekmişti bu genç ve güzel kız.
Keriman Hâlis Hanım, o ayın sonunda Brüksel’de yapılacak Dünya Güzellik Müsabakasinın hazırlıklarına girişti derhal. O güne dek yapılan dünya güzellik müsabakalarında Türkiye’yi temsil eden güzeller derece alamamışlardı. Avrupai anlamda tipik bir Türk güzeli olan Keriman Hâlis Hanım’ın şansı vardı bu yarışmada.
1932 yılının «Dünya Güzellik Müsabakası», 31 Temmuz günü Brüksel’de yapıldı. 28 milletin güzellerinin katıldıkları bu müsabakada jüri, «Türkiye Güzeli» Keriman Hâlis’i «Dünya Güzellik Kraliçesi» seçti. Bütün Belçika ve Avrupa basını jürinin bu kararını ve Türk kızını alkışlarken, Keriman Hâlıs’in «Dünya Güzellik Kraliçesi» seçilmesi bütün Türkiye’de bir bayram sevinci yaratmıştı.
Güzellik kraliçesi müsabakalarına bilhassa önem veren Büyük Atatürk de bu mutlu sonuçtan büyük bir memnuniyet duymuştu. 3 Ağustos 1932 günü «Cumhuriyet» gazetesine verdiği şu özel demeci ile Türk kızlarına şunları söylemişti:
«Türk ırkının necip güzelliğinin daima mahfuz olduğunu gösteren dünya hakemlerinin bu Türk çocuğu üzerindeki hükümlerinden memnunuz. Fakat Keriman Ece, hepimizin işittiğimiz gibi söylemiştir ki o bütün Türk kızlarının en güzeli olduğu iddiasında değildir. Bu güzel Türk kızımız, ırkının kendi mevcudiyetinde tabiî olarak tecelli ettirdiği güzelliğini dünyaya, dünya hakemlerinin tasdikiyle tanıttırmış olmakla elbette kendini memnun ve bahtiyar addetmekte haklıdır.
Türk milleti, bu güzel çocuğunu şüphesiz samimiyetle tebrik eder. Cumhuriyet gazetesi bu meselede Türk ırkının diğer dünya milletleri içinde mümtaz olan asîl güzelliğini göstermek teşebbüsünü tâkip etmiş ve bunu dünya nazarında muvaffakiyetle intaç eylemiştir. Ondan dolayı bittabi bu vesile ile de takdir ve tebriklerimize hak kazanmıştır.
Şunu da ilâve edeyim ki, Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihî olarak bildiğim için, Türk kızlarından birinin Dünya Güzeli intihap edilmiş olmasını çok tabiî buldum. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu da tahattur ettirmeyi (hatırlatmayı) lüzumlu görürüm:
Müftehir olduğumuz (iftihar ettiğimiz) tabiî güzelliğinizi fennî tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık bir tekâmülün mütemâdî tahakkukunu ihmâl etmeyiniz. Bununla beraber asıl uğraşmaya mecbur olduğunuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi yüksek kültürde, yüksek fazilette birinciliği tutmaktır.»
Yurda dönüşünde Sirkeci Garında kraliçeler gibi karşılanan «Dünya Güzellik Kraliçesi» Keriman Hâlis’ten yukarıdaki demecinde «Keriman Ece» diye bahseden Büyük Atatürk, yurda döndükten sonra kendisine «Ece» soyadını verdi.
Kaynak: 100 Ünlü Türk,