Şarkıcı Sıla’nın sevgilisi Ahmet Kural tarafından dövülmesi bir kez daha gösterdi ki kadına “erkeğin malı”  bakışının pek de ötesine gidememişiz. Kadın erkeğin canı sıkıldığında stresini atabileceği başka birine ya da bir olaya olan kızgınlığının acısını çıkarabileceği bir araç bir eşya… Kadının konumunun hayatımızdaki yerinin sağlamlaştırılması için bu kadar çalışma, koruma kanunları, farkındalık yaratma projeleri… Hani nerede? Bunlar bizi bir yere taşıyamamış. Hele de erkeğin “hak etti” savunması, pişkinliği… Bu şekilde yaşıyoruz. “şiddet kötüdür, kadına el kalkmamalıdır. Ama yaparız, e gerekiyor bazen.” Anlayış bu! Geçen zaman kazandırmamış, ileri götürmemiş bizi. Hayatımıza sahip çıkmak zor olmamalı.

Sıla güçlüydü şikâyet etti, olayı duyurdu. Ya diğer kadınlar? Kim bilir ne kadar yaygındır toplumda. Sessiz kalan, gizleyen, her evlilikte böyle şeylerin olabileceğini düşünen…  Hangi işi yaptığının, karakterinin, hobilerinin bir önemi yok. Kadın mı tamam!  Ötesi yok. Kadın… Her türlü aşağı… Sosyolojik bir hastalık! Toplumun yarası! İyileşemiyor çünkü  hastalık kabul edilmiyor.

Önce kadın görmeli bu gerçeği,  aciziyetin kendinde değil erkekte olduğunu. Çocuklarına sağlıklı bir uygarlık bırakabilmek için konuşmak gerektiğini. Kadın kendine değer vermeli, İnsanca yaşamanın peşine düşmeli. İnsan olduğunu herkesten önce kendisi kabul etmeli. Kişi kendine nasıl bakarsa çevresindekiler de öyle görür.

Erkeğin çekirdeğine işlemiş kadını küçük görme anlayışı. Çevrenin ona verdikleri, kendini yetiştirememesi, toplumun erkeği gereğinden fazla yüceltmesi… Bunlar olmalı erkeği bu kadar kof, boş kılan. Sevmeyi bilmemesi, sevgisini gösterememesi… Özellikle de sevdiği kadına bunu yapması enteresan. Dışarıdan bir kadına ya da erkeğe değil, kendi sevgilisine, hayatındaki en özel insana, şiddet göstermesi…

Kadın hep suçludur anlayışa göre Ne yapsa kabahattir. Kadın kısıtlanan, hor görülen, yetersiz… Doğuştan kaybetmiş…

Biz uygar mıyız şimdi? Uygar olduğumuzu söylemek kolay da  sergilemek zor galiba. Oysa kadın toplumun yarısı, erkeğin bir parçası… Üreten, çalışan, kalbi olan, hayalleri olan bir insan. Ne hissi kabul ediliyor ne davranışları. Kadın sevemez. Zor kullanır erkek. Bunda da hak görür kendinde. “Ben bitti demeden bitmez” anlayışı… Nedir bu kadınların bitmek bilmeyen çilesi? Ömrümüz böyle mi geçmeli? Ahmet Kurallarla tatsız, anlamsız, sevgisiz…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

YKS KİTAPLARI Nazilli Haber