Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Mekanlar
Hospital – Hastane
Emergency Room (ER) – Acil Servis
Intensive Care Unit (ICU) – Yoğun Bakım Ünitesi
Operating Room (OR) – Ameliyathane
Ward – Koğuş
İngilizce Tıbbi Kısaltmalar
CBC – Tam Kan Sayımı
MRI – Manyetik Rezonans Görüntüleme
EKG / Echocardiogram – Ekokardiyogram
X-ray – Röntgen
B.I.D. – Latince “bis in die”, yani “günde iki kez”
Tıp Alanıyla İlgili Sıklıkla Kullanılan Kelimeler
Exam – Test
Diagnosis – Tanı
Prescription – Reçeteli ilaç
Urine sample – İdrar örneği
Blood sample – Kan örneği
Hypertension – Yüksek tansiyon
Cast – Alçı
Vein – Damar
Syringe – Şırınga
Painkiller/pain reliever – Ağrı kesici
Numb – Uyuşuk
Dosage – Dozaj
Ayrımı Önemli Terimler
Injury – Sakatlanma
Trauma – Travma
Disease – Hastalık
Şimdi ise bu terimlerle ilgili kelimelere bir bakalım.
Injury – Sakatlanma
Wound – Yara
Burn – Yanık
Break/bone fracture – Kırık
Heal – İyileşme
Illness – Rahatsızlık
Sickness – Hastalık
Cold – Soğuk algınlığı
Flu – Grip
Bug/Virus – Mikrop/Virüs
Remedy – Çare
Disease – Hastalık
Chronic – Kronik
Benign – İyi huylu
Terminal – Ölümcül
Treat – Tedavi etmek
Cure – Tedavi
İngilizce Sağlık Personeli Terimleri
Surgeon – Cerrah
Anesthesiologist – Anestezi uzmanı
Cardiologist – Kalp uzmanı
Traumatologist – Travma uzmanı
Orthopedist – Ortopedi uzmanı
Gastroenterologist – Gastroenterolog
Dermatologist – Dermatolog
Gynecologist – Jinekolo
Urologist – Ürolog
Ophthalmologist – Göz hekimi
Therapist – Terapist
Nurse – Hemşire
Pediatrician – Çocuk doktoru
Physician – Hekim
Doctor/MD – Doktor/Tıp doktoru
Family doctor – Aile hekimi
A variety of: pek çok çeşit
Abstain from: kaçınmak
Accumulate: toplanmak
Actually: gerçekte
Additionally: ek olarak
Adequate: yeterli
Afflict: zarar vermek
Also: aynı zamanda
Amount: miktar
Approach: yol, yaklaşım
Arise from: -den kaynaklanmak
As a consequence of: -ın sonucu ola-rak
As a consequence: sonuç olarak
As a result: sonuç olarak
At least: hiç olmazsa, en azından
As well as: kadar
At the onset of: -ın başlangıcında
Avert: kaçınmak
Absolute: mutlak , kesin
To attack: saldırmak , kriz , atak
Appropriate: uygun , yerinde
According to: -e göre
To activate: etkin hale getirmek , canlandırmak
To act: hareket etmek, yazife görmek , rol almak
Available: mevcut , var
To asses: değerlendirmek, taktir etmek
Almost: hemen hemen
To avoid: sakınmak , kaçınmak
To ascend: yukarı çıkmak, yükselmek
To apply: uygulamak, başvurmak
Application: uygulama, başvuru
Alone: tek başına, yalnız
To associate: ilişki kurmak, ilişkilen-dirmek
Anywhere: herhangi bir yer
Advantage: avantaj
To affect: etkilemek
About: hakkında
Another: başka, diğer
To advance: ilerlemek, ilerletmek
Absence: yokluk, mevcut olmamak
Among: arasında, arada
Ability: muktedirlik, yetenek, beceri
Anxious: endişe yaratan, kaygı verici
Anxiety: endişe, kaygı
Antigen: antijen
Antibody: antikor
Above: üstünde, üzerinde
Against: -e karşı
To attenuate: zayıflatmak, güçten düşürmek
To inactivate: etkisiz hale getirmek, etkisiz kılmak
Appetite: iştah
Active: aktif
Animal: hayvan
administer: idare etmek, vermek, uygulamak
To be able to: muktedir olmak
Although: -e rağmen
To attend: bakmak, ilgilenmek, eşlik etmek
Attention: dikkat, özen, ilgi gösterme
İn addition: ilaveten, ilave olarak
Additional: ilave, ilaveten
To aggregate: birikmek, kaynaşmak, toplanmak
Aggregation: toplanma, bir araya gelme
Always: daime, her zaman
Agent: ajan, vasıta, görevli
Abnormal: anormal, normal olmayan
Author: otorite, yazar, müellif
To advocate: savunmak
Abortion: abortus, düşük
Adult: ergin, yetişkin
Adulthood: ergenlik
Age: yaş, ömür, çağ
To age: yaşlanmak, olgunlaşmak
Artery: arter, atar damar
Apparent: bariz, belirgin, belli
About: hakkında, ortalama
To attribute: atfetmek, yormak, mal etmek
Air: hava
Airway: hava yolu
Along: boyunca, uzunluğunca
As: olarak, gibi
Abrupt: ani, birden bire
To accompany: refakat etmek, bir-likte bulunmak
Anorexia: iştahsızlık
To aspirate: içine çekmek, emmek
To add: eklemek, ilave etmek
To account for: mesul tutmak, sebe-bi olmak
Area: bölge, alan
Acquired: edinsel, kazanılmış, sonra-dan edinilen
To allow: izin vermek, bırakmak
To attach: bağlamak, birleştirmek
Attachment: bağlantı, birleşme, bağ-lılık
To accelerate: hızlandırmak, çabuk-laştırmak
Anemia: anemi, kansızlık
Around: çevresinde, civarında
To ask: sormak, rica etmek
Answer: cevap vermek
Action: fiil, hareket, tesir etme, işleyiş
Arm: kol
Adverse: zıt, karşı, aksi
Association: bağlantı, birlik, ortaklık
To appear: belirmek, görünmek
Appear ance: görünüm, görünüş
To alter: değiştirmek, başka şekle sokmak, bozmak
Ankle: ayak bileği
All: tüm, tam, hepsi
To augment: arttırmak, çoğaltmak
Across: çapraz, diğer tarafa
Aim: amaç, hedef
To approximate: yaklaşmak, yaklaş-tırmak, ortalamak
Approximately: yaklaşmak, yaklaş-tırmak
Alcohol: alkol
To asist: yardım etmek, katılmak, iş-tirak etmek
Assisted: yardımlı
Assistence: yardım, destek
Adjacent: bitişik, bitişiğinde
Belong to: ait olmak
Bleed: kanamak
Blood clot: kan pıhtısı
Break loose: kopmak
Breathing: nefes alma
Because: çünkü, -dığı için
To block: tıkamak, engel olmak, kapamak
To bind: bağlamak
Bladder: mesane, idrar torbası
To become: olmak
Blood: kan
Bloody: kanlı
Brain: beyin
Body: vücut
Baby: bebek
Bad: kötü, fena, çirkin
Below: aşağı, aşağısında, aşağıda
Boy: erkek çocuk
Bile: safra
Bile duct: safra yolu
Basic: esas, temel, başlıca
Basis: esas, ilke, kural, taban
Blues: can sıkıntısı, neşesizlik
Behavior: davranış, davranım
Before: önce, önde, önünde
Beforehand: önceden, daha evvel
To believe: inanmak
Biochemistry: biyokimya
Biochemical: biyokimya ile ilgili, biyokimyasal
To breath: soluma, nefes alma
Branch: dal, kol, branş
To beat: vurmak, çarpmak, atmak (kalbin atması)
Beat: atma, atım, vuru
Bowel: kalın bağırsak
To balance: denk etmek, dengelemek
Balance: denge
Breast: meme
Basal: taban, asgari, en düşük
Bone: kemik
Bony: kemiksi bone
Marrow: kemik iliği
Bebeath: altında, alt tarafında
Broad: geniş, yaygın
To bud: tomurcuklanmak
Between: arasında
Better: daha iyi
Best: en iyi
Care: bakım
Case: vaka
Causative: sebep olan
Cause: sebep, neden
Caution: dikkat
Circumstance: koşul
Clearly: açıkça
Clog: tıkamak
Clue: ipucu
Cluster: küme
Coincident with: aynı zamanda olan
Common: yaygın
Compared with: -ile karşılaştı-rıldığında
Comprehend: anlamak
Conclusive: sonuçlandırıcı
Consist of: -den oluşmak
Constant: sürekli
Contact: temas
Controversy: tartışma
Course of illness: hastalığın seyri
Crucial: çok önemli
Cure: tedavi
To concentrate: konsantre etmek, yoğunlaştırmak
Concentration: yoğunluk, konsantras-yon
To choice: seçmek
To complete: tamamlamak
Completely: tamamen
To care: bakmak, itina göstermek
Careful: dikkatli
To complain: şikayet etmek
Complaint: şikayet
To clot: pıhtılaşmak
Clot: pıhtı
Cell: hücre
To cause: sebep olmak, neden olmak
Cause: sebep, neden
Causative: sebep olan
To close: yakınlaştırmak, kapamak
Closure: kapatma, kapanma
Closed: kapalı
Caudal: kuyruk, uç
Culture: kültür
Chocolate: çikolata
To contain: içermek, içine almak
Certain: kesin, mutlak, bazı
To clear: aşikar hale getirmek
Clear: açık, aydınlık, berrak, aşikar
To consume: tüketmek
Consumption: tüketim
Chest: göğüs
Cycle: siklus, döngü
Consequence: netice, sonuç
Course: seyir, akış, gidiş
To confer: danışmak, görüşmek, vermek
To be confined to: -e sınırlı olmak
To confine: kuşatmak, kapatmak, sınırlamak
Chain: zincir, sıra
Class: sınıf
To connect: birleştirmek
Connective: bağlayan, bağlayıcı
To classify: sınıflama, sınıflandırmak
Center: merkez
Central: merkezi
Component: uzuv, parça, üye, öğe
Cartilage: kıkırdak
Cognitive: idrakla ilgili, öğrenmeye dair
Crystal: kristal
To couple: birleştirmek, eş yapmak
Children: çocuk
To be called: olarak bilinmek, adlandırılmak
To carry: taşımak
Carrier: taşıyıcı
To combine: bağlamak, birleştirmek, kombine etmek
Criter: kriter
Circumference: çevre, çember
Child: çocuk
Childhood: çocukluk
Current: akım, geçerli, çağdaş
Capillary: kılcal damar, kapiller
To consider: düşünmek, dikkate almak, akılda tutmak
Considereble: mühim, büyük, hatırı sayılır
Concominttant: birlikte olan, beraber bulunan
To constitute: teşkil etmek, oluştur-mak, yapısında bulunmak
Capacity: kapasite, kabiliyet, yeterlilik
Cough: öksürük
Copious: bol, bereketli
To collect: biriktirmek
Collection: birikim, birikinti
Country: ülke, memleket
To contract: kasılmak, büzülmek
Contraction: kasılma
Contractility: kasılabilme
Contractile: kasılabilir
To continue: devam etmek
Continuous: devamlı, sürekli
To be composed of: -den oluşmak, -den müteşekkil olmak
To contribute: katkıda bulunmak, yardımcı olmak
Consolidation: birleştirme, sertleş-tirme, konsolide etme
To compress: sıkıştırmak, baskı yapmak
Compression: baskı, sıkıştırma
To be compatible: bağdaşmak, uyuşmak
To compensate: telafi etmek, ödünlemek
Compensation: telafi, ödün
Congenital: doğuştan, konjenital
Content: içerik
To conduct: iletmek, yönetmek
Conduction: ileti
Conductor: iletken
To concern: ilgilendirmek, ilgili olmak
To correct: düzeltmek, sağaltmak
Correct: doğru
To circulate: dolaşmak, dolanmak, devri daim yapmak
Circulation: dolaşım, devinim
To commit: işlemek, yapmak, bağlamak
Committed: bağlı olan, işlenen
Chamber: odacık, boşluk
To cry: ağlamak, bağırmak
Crying: ağlama
To confirm: teyit etmek, doğrulamak
To constrict: daraltmak, büzmek
Constriction: daralma, büzülme
Circular: yuvarlak, dairesel
To count: saymak
Cupper: bakır
To confuse: karıştırmak
Confusion: karuştırma, konfüzyon
Condition: durum
Conditioned: şartlanmış, şartlı
Cigarette: sigara
Cominon: ortak, sık
Conipound: bileşik
To contaminate: kirletmek, bulaş-tırmak
Contaminated: bulaşmış, kirlenmiş
Choking: boğma, nefesini kesme
To designate: göstermek, belirtmek, ifade etmek
Decide: karar vermek
Decrease: azalmak
Default: kusur
Defense: savunma
Deliberate: bilinçli
Deprivation: dayanmak
Destroy: tahrip etmek
Die of: -den ölmek
Dissection: parçalama
Distinguish: ayrımına varmak
Dizzines: baş dönmesi
Drowsiness: uykusuzluk
Drug trials: ilaç deneyleri
Due to: yüzünden
Duration: süre
Demantia: demans, bunama
To deteriorate: bozulma, kötüye gitme
Deterioration: kötüye gidiş
To die: ölmek
Death: ölüm
Depression: depresyon
To distinguish: ayırmak
Dejection: keyifsizlik, kederlilik
To deposit: biriktirmek, depolamak
Deposition: depo, birikim
Distress: sıkıntı
Deep: derin
To debilitade: sakat bırakmak, düşkünleştirmek
Debilitated: düşkün
To disrup: kesmek, bozmak, zorla ayırmak
Disruption: kesilme, bozulma
To demonstrate: göstermek
Demonstrable: gösterilebilir
To develop: gelişmek, geliştirmek
Development: gelişme, geliştirme
To damage: hasar verme, zarar verme
Damage: hasar, zarar
To dilate: genişletmek
Dilatation: genişleme, dilatasyon
Density: yoğunluk, kesafet
Dense: yoğun, kesif
Defect: hata, kusur
Defective: hatalı, kusurlu
Dizzines: baş dönmesi
To decelerate: hızını kesme, yavaşlatma
Depth: derinlik
Descent: inme, alçalma
To descend: aşağı inmek, alçalmak
To describe: tanımlamak, tarif etmek
Description: tamam, tarif
Distinction: ayırt etme, ayırma, fark
To divide: ayırmak, bölmek
Division: bölüm
To differentiate: birbirinden ayır-mak
Differentiation: ayırım, ayrıştırma
To direct: idare etmek, yöneltmek, emir vermek
Direction: yön, doğrultu
To diagnose: teşhis etmek
Diagnosis: teşhis
To disseminate: yayılmak
Dissemination: yayılım
Deficiency: eksiklik, yoksunluk
Deficient: eksik
To distribute: dağıtmak
Distribution: dağılım
Disease: hastalık
Drug: ilaç
To be due to: -den dolayı
Dose: doz
Dosage: dozaj
To diller: fark etmek, benzemek, ayrılmak
Difference: farklılık, fark
Different: farkı, ayrı
Distant: uzak
To denote: göstermek, kast etmek, demek
Delivery: doğum, doğurma, yerine verme
To depend on: -e bağlı olmak
Dependent: bağlı, bağımlı
Dependence: bağımlılık
Day: gün
Daily: günlük
During: süresince, boyunca
Deglutition: yutma, yutkunma
To define: tanımlamak, tarif etmek
Disorder: hastalık, felaket, bozukluk
Disadvantage: dezavantaj
Detail: detay
To decay: çürümek, bozulmak
To detect: saptamak, tespit etmek
Detection: tespit
Decade: on yıllık süre
To disturb: rahatsız etmek, rahatsızlık vermek
Disturbance: bozukluk, rahatsızlık
To determine: tespit etmek, karar vermek
Dysfunction: fonksiyon bozukluğu
Debris: artık madde, yıkıntı ürünü
Duration: süre
Dead: ölü
Despite: -e rağmen
Disproportion: oransızlık
To deny: inkar etmek, kabul etmemek
To drop: damlamak, indirmek, alçalmak
Drop: damla, düşüş
To delay: geciktirmek
Delayed: gecikme, geç kalmış
To dress: pansuman yapmak, giymek, giydirmek
Dressing: pansuman
Dry: kuru
Disinfectant: dezenfektan
Dark: koyu, karanlık
Darkening: kararma, koyulaşma
Discoloration: renk değişikliği, renk bozukluğu
To derive: türemek, türetmek, türevi olmak
Derivative: türev
To document: belgelemek
To diminsh: azaltmak, küçültmek
Distention: şişkinlik, gerilme, şişme
Differential: ayırıcı
To decline: düşmek, alçalmak
Decline: düşüş, alçalış
To degenerate: bozmak, aslından uzaklaştırmak
Dilated: dilate, genişlemiş
Deficit: açık, eksik
To depress: bastırmak, alçaltmak
Distinct: ayrı, farklı
To exchange: mübadele etmek, değiş tokuş yapmak
Effectively: etkili bir şekilde
Elderly: yaşlı
Elsewhere: diğer yerlerde
Emphasizes: vurgulamak
Empirically: deneysel olarak
Encompass: kapsamak
Encounter: karşılaşmak
Enlargement: genişleme
Enormous: çok büyük
Environmental: çevresel
Epidemic: salgın
Especially: özellikle
Essential: temel
Establish: yerleştirmek
Even: bile
Even if: -se bile
Even though: -e rağmen
Evident: aşikar
Exhaustion: yorgunluk
Exist: var olmak
Extend: uzatmak
Extreme: aşırı
Evanescent: kısa süreli, kısa ömürlü
Empty: boş
To empty: boşaltmak
Edema: ödem
Endproduct: son ürün
To exaggerate: abartmak, büyütmek
Everyone: herkes
Everybody: herkes
To experience: deneyim kazanmak, tecrübe kazanmak
Experienced: deneyimli, tecrübeli
Especially: özellikle
Exudate: eksüda
Early: erken
Etiology: etiyoloji, neden
Elasticity: elastiklik
Episode: yaka, olay, ara
Era: devir, dönem
Entire: tamamen, tümüyle
Entry: giriş
To enter: girmek
To encircle: çevrelemek, etrafını çevirmek
To elicit: meydana çıkarmak
Experiment: deney
Experimental: deneysel
To estimate: tahmin etmek, değerlendirmek, hesaplamak
Estimation: tahmin, değerlendirme
To enlarge: büyütmek
Enlarged: büyümüş
Edge: kenar
To examin: incelemek, muayene etmek
Examination: inceleme, muayene
To establish: tesis etmek, tanı koymak, tayin etmek
To emit: yaymak, salıvermek
Emission: yayılım
Effect: etki
End: son
To end: bitmek, sonlanmak
Every: her
Extent: derece, miktar, mertebe
Extensive: geniş, yaygın, aşırı miktarda
To exert: kullanmak, yapmak, göstermek
Exertion: çabalama, uğraş, kullanma
Excess: aşırı, fazla, ifrat
Excessie: aşırı miktarda, fazlaca
To employ: kullanmak, iş vermek, çalıştırmak
Endurance: tahammül, dayanma, dayanıklılık
Exercise: egzersiz, idman, kullanma
To extract: çıkarmak, özetlemek, özünü çıkarmak
Extraction: çıkarma, sökme, soy
To evaluate: taktir etmek, değerlendirmek
Evalutation: değerlendirme, taktir, yorum
Except: -den başka, müstesna, hariç
Exception: istisna, ayrı, başka
To expose: maruz bırakmak
Exposure: maruz kalma
To eliminate: çıkarmak, ortadan kaldırmak, bertaraf etmek
Elimination: ortadan kaldırma
To excrete: boşaltmak, ifraz etmek, vücuttan atmak
Excretion: atılım, boşaltım
Environment: çevre
To elevate: yükseltmek, arttırmak
Elevated: yükselmiş
Evidence: delil, tanık, tanıklık
Each: ger bir, her, başlı başına
Emotion: emosyon, heyecan, his
Eventually: en sonunda, neticede
Emergency: acil
Expression: ifade, anlam, terim
Febrile: ateşli, ateşe ait
To fail: becerememek, başara-mamak, olmamak
Fail: başarısızlığa uğramak
Faint: bayılmak
Fall: düşme
Familial: aileye ait
Fatigue: yorgunluk
Flushing: kızarma
Focus: odak noktası
Frequent: sık sık
Furthermore: üstelik
Failure: başarısızlık, bozukluk, çalışamama
Father: baba
Fine: nazik, ince, iyi, mükemmel
Face: yüz, çehre
Facial: yüze ait, yüzle ilgili
To follow: takip etmek
Fluid: sıvı
Fiber: lif, iplik, tel
Former: ilk bahsedilen, bir önceki
To facilitate: kolaylaştırmak
Family: aile, cins, familya
Friend: arkadaş
Flight: uçma, uçuş
To feel: hissetmek
Feeling: his, hissetme
Food: gıda, besin
Fraternal: kardeşçe, kardeşler arasındaki
Fetal: fetüse ait, bebekle ilgili
Fatal: ölümcül
Factor: faktör, sebep, unsur
Factory: fabrika
Frequency: sıklık, frekans
Fat: yağ, şişman, yağlı
Foul: pis, kirli, bozuk
To fertilize: döllemek
Fertilization: döllenme
Fertilized: döllenmiş
Floor: zemin, döşeme, kat
To fill: doldurmak
Funnel: huni, baca, huni şeklinde
Fear: korku, endişe
Foreign: yabancı, el
Fasting: aç olma
Factitous: mücadeleci, geçimsiz
Feature: nitelik, özellik
Flow: akım, akış
To flow: akmak, süzülmek
Fracture: kırık
Female: dişi
To find: bulmak
Finding: bulgu
To form: oluşturmak, şeklini vermek
Form: şekil, biçim
Formation: oluşum, yapı
Formed: şekilli
First: ilk, birinci
Fatique: yorgunluk, dermansızlık, güçsüzlük
Far: uzak, ötedeki
Fever: ateş
To function: işlev, rol, fonksiyon
Functional: işlevsel
Feasible: yapılabilir, mümkün
Front: ön taraf, cephe
Frozen: donmuş, dondurulmuş
Gentle: nazik, kibar, yavaş
Goal: amaç
General: umumi, genel
Generalized: genelleştirilmiş
Generally: genellikle, çoğunlukla
Gross: kaba, koyu, toplam, makroskobik
Gland: bez
To grow: büyümek, çoğalmak
Growth: büyüme, gelişme
Great: büyük, muazzam
Good: iyi
Girl: kız çocuk
Gallbladder: safra kesesi
Generation: nesil, jenerasyon, üretme üretim
Grief: keder, hüzün, gam
Gestation: gebelik
Giant: dev
Groove: oluk, kanal
Groin: kasık
To grade: derecelere ayırmak
Grade: derece
Grey: gri
Gallstone: safra taşı
German measles: kızamıkçık
Girdle: kemer, kuşak
Headache: baş ağrısı
Heart failure: kalp yetmezliği
Higldy: çok
Hypertension: yüksek tansiyon
Hypotension: düşük tansiyon
Heart: kalp
Health: sağlık
Healthy: sağlıklı
To herniate: fıtıklaşmak
Hypoxia: hipoksi
Horn: boynuz
Half-life: yarı ömür
Hematogenous: kan yoluyla
Heredity: kalıtım
Hereditary: kalıtımsal
Height: boy, yükseklik
Hard: katı, sert, zor
To hazard: zarar vermek,riske sokmak
Hazardous: tehlikeli
To harm: zarar vermek, yaralamak
Harm: zarar, hasar
Harmful: zararlı, dokunur
Harmless: zararsız
Host: konak
To heat: ısıtmak
Heat: ısı, sıcaklık, hararet
Heated: ısıtılmış
High: yüksek, yüksekteki
To hospitalize: hastaneye yatırmak
History: hikaye
Human: insan
To heal: iyileştirmek
Healing: iyileşme
Head: kafa, baş
To hope: beklemek, ummak
Hopeless: umutsuz
Hollow: içi boş
Hoarse: boğuk, kısık
Hot: sıcak
Hour: saat
Hourly: saat başı
However: her ne kadar, bununla beraber, her nasılsa
Humid: nemli
Hungry: aç
Heavy: ağır
To hear: işitmek
To help: yardım etmek
Helpful: yardımcı
Helpless: çaresiz
Hind: arka, art
İmbalance: dengesizlik
İmmobility: hareketsizlik
İmmortal: ölümsüz
İn addition: ek olarak
İn contrast: tersine
İn fact: gerçekte
İn part: kısmen
İn the course of: sürecinde
İnadequate: yetersiz
İnappropriate: uygun olmayan
İncrease: artmak
İndicate: göstermek
İnstead of: yerine
İnstruction: öğretim
İntense: yoğun
To investigate: araştırmak
İllness: hastalık
To inhabit: yerleşmek
To induce: uyarmak, teşvik etmek
İnduction: indükleme
To imply: ima etmek, kast etmek, sevk etmek
To impair: bozmak, zarar vermek
To implant: aşılamak
İmplantation: aşılama
To inhale: nefes almak
İnhalation: soluk alma
To intake: almak, içeri almak
To isolate: izole etmek, ayırmak
İsolation: izolasyon, yalnızlık
İsolated: izole, yalnız
To institute: tesis etmek, kurmak
İnsidious: sinsi, gizli
To identify: tanımlamak, teşhis etmek
İnfarction: enfarktüs
To inherit: kalıtımla geçmek
İnheritance: kalıtım, miras
İnjury: yaralanma, hasar, incinme
İncision: ensizyon, kesi
To impose: yüklemek, üzerine koy-mak
İncident: hadise, olay
İncidental: tesadüfi
To include: içermek, içine almak
To influence: etki, tesir
To inform: bilgilendirmek
İnformation: bilgi, danışma
İmportance: önem
İmportant: önemli
To involve: içermek
İncompatible: mümkün olmayan
To inhibit: engel olmak, durdurmak
İnhibition: engel, durdurmak
To infect: bulaştırmak
İnfection: enfeksiyon
İnfectious: bulaştırıcı, enfekte
To invade: istila etmek
İnstance: örnek, defa, kere
İnitial: ilk, başlangıç
To intubate: entübe etmek
İntermittent: aralıklı
İntolerance: tahammülsüzlük
İmmunity: bağışıklık
İnstrument: alet, araç
İnanimate: cansız
İnsoluble: çözünmeyen, erimez
To indroduce: tanıtmak, ileri sürmek
İntroduction: başlama, giriş, takdim etme
İron: demir
To irritate: tahriş etmek
İrritation: tahriş
İrritable: tahriş edici
İdea: fikir, düşünce
To initiate: başlamak, başlatmak
To infiltrate: sızmak, yayılmak
İrreversible: geri dönüşsüz
İndividual: birey, kişi
İnfant: süt çocuğu
İndentical: eş, benzer, tıpa tıp, aynı
To itch: kaşımak, kaşınmak
İtchy: kaşıntılı
To judge: muhakeme etmek, kıyaslamak
Judgement: muhakeme
Jaundice: sarılık
Joint: eklem
Jaw: çene
To join: bağlamak, birleştirmek
Junctional: bağlantıyla ilgili
Kidney: böbrek
To kill: öldürmek
Knee: diz
To keep: saklamak, korumak
To know: bilmek
Knowledge: bilgi
To locate: yerini tayin etmek
Location: mevkii, yer, yerleştirme
Liver: karaciğer
Latest: en geç
Layer: katman
Lead to: yol açmak
Leave: terk etmek
Likely: olası
Loss: kayıp
Line: hat, çizgi
To line: sınırlarını çizmek
To lack: yoksun olmak
Lung: akciğer
To lead to: -e ile sonuçlanmak
Loss: kayıp
Loose: gevşek
Lesion: lezyon
Liable: sorumlu
Low: düşük, alçak
Long: uzun
Late: geç
Later: sonra, daha sonra
Liquid: sıvı
To live: yaşam, hayat
To last: devam etmek
Little: az, küçük
Latter: ikinci bahsedilen
Level: seviye, hiza, düzey
Labor: travayda bulunma
Lymph: lenf
Loneliness: yalnızlık
To lower: indirmek, düşürmek
Left: sol
Leg: bacak
Less: daha az
To list: listelemek
To lubricate: yağlamak, kayganlaş-tırmak
Lead: kurşun
To load: yüklemek
To lock: kilitlemek
Male: erkek
To mislead: yanıltmak
To manage: idare etmek
Management: idare
Margin: kenar, sınır
To measure: ölçmek
Measurement: ölçü, ölçüm
Mortal: ölümcül
Medium: çevre, ortam, besi yeri
To manifest: ortaya çıkmak
Manifestation: belirti, ortaya çıkış
Mean: ortalama
To mean: manasına gelmek, demek istemek
Meaning: mana, anlam
Membrane: zar
Mother: anne
Mass: kitle
To make: yapmak
Malaise: kırgınlık
Myalgia: miyalji, kas ağrısı
Malfunction: bozuk işleme
Malnutrition: kötü beslenme
Manufacture: üretmek
Migratory: gezici
Modify: değiştirmek
Morbid: sağlıksız
Moreover: üstelik
Most frequently: çok sık
Most likely: büyük bir olasılıkla
Midwife: ebe
Minute: dakika
Mask: maske
To mix: karıştırmak
Mixture: karışım
To migrate: göç etmek, taşınmak
Migration: göç
To move: hareket
To mediate: aracı olmak, araya girmek
Medication: ilaç verme
Man: erkek birey
Marked: belli
Member: üye, eleman
Muscle: kas
Muscular: kas ile ilgili
Memory: hafıza
Mood: ruh hali, mizaç
Month: süre olarak ay
Multiple: çoğul
Malformation: şekil bozukluğu
Massive: aşırı miktarda
To maintain: sürdürmek
Maintenance: idame, sürdürme
Milk: süt
Milky: sütsü
Mandatory: zaruri
Measles: kızamık
Moist: nem
Moisture: nemlilik
Nearly: hemen hemen
Numerous: çok sayıda
Nature: doğa, tabiat
Natural: doğal
To necessitate: gereksinim duymak
Necessary: gerekli
To need: ihtiyaç duymak
Need: ihtiyaç
Neck: boyun
Next: sonraki, diğer
Nose: burun
Nutrition: beslenme
Nausea: bulantı
To name: isimlendirmek
Narrow: dar
Narrowing: darlık, daralma
Node: düğüm, nod
Newborn: yeni doğan
Notch: girinti, çentik
Night: gece
Nucleus: çekirdek
Once: bir kere, tek
Ovulation: yumurtlama
Occasion: hal, durum
Occasionally: ara sıra, nadiren
Overall: tüm, baştan başa
Old: eski, yaşlı
Otherwise: aksi takdirde
To offer: teklif etmek, imkan vermek
To observe: gözlemek
Observation: gözlem
To obstruct: tıkamak
Obstruction: tıkanıklık
Obstructive: tıkayıcı
Ovary: over, yumurtalık
To originate: -den kaynaklanmak
Objective: nesnel, objektif
Object: cisim, nesne
Obtain: elde etmek
Occasional: ara sıra
Occur: olmak
Opposite: zıt
Or: veya, yada
Orderly: düzenli
Outcome: sonuç
Overall: tamamı
Obesity: şişmanlık, obesite
Obese: şişman, obez
To operate: ameliyat etmek
Operation: ameliyat
To overlie: üzerinde uzanmak
Overlying: üzerinde uzanan
To obligate: mecbur bırakmak, mecbur olmak
Obligatory: zorunlu
Onset: başlangıç, ortaya çıkış
Other: başka, diğer
To occur: olmak, meydana gelmek
Overdose: aşırı doz
Output: verim gücü, randıman
Oxygen: oksijen
Ordinary: basit, sıradan, olağan
Order: emir, düzen, sıra
To order: emretmek, sıraya dizmek
Often: sık, sıklıkla
Permeability: geçirgenlik
Posture: duruş şekli, postür
Pedicle: sap, pedikül
To progress: ilerlemek
Progressive: ilerleyici
Pulse: nabız
Pattern: model, örnek, biçim
Projectile: fışkırtır tarzda, kurşun gibi
To penetrate: sinmek
Plain: düz, sade, yalın
Particular: has, özgü, özel
To pump: pompa
Pain: ağrı
Painful: ağrılı
Painless: ağrısız
Presence: varlık, mevcudiyet
Present: var, mevcut
To produce: üretmek
Production: üretim
Product: ürün
Productive: verimli
Particularly: özellikle
Possible: mümkün
Possibility: ihtimal
Protean: değişen, çok yönlü
Principal: belirgin, belli başlı
Prominent: çıkıntılı, belli başlı
Process: olay, süreç
Property: özellik
Palpitation: çarpıntı
Pregnancy: hamilelik
Pregnant: hamile
Physiologic: fizyolojik
Psychologic: psikolojik
To place on: yerleştirmek, üzerine koymak
Puncture: ponsiyon
Physician: doktor
Pressure: basınç
To postpon: ertelemek
To protect: korumak, koruyucu olmak
Protection: koruma
Partially: kısmen
Patient: hasta
Perform: yapmak
Place: yerleştirmek
Point to: işaret etmek
Practices: uygulamalar
Predisposition: eğilim
Prescribe: reçete yazmak
Prevalent: yaygın
Previous: önceki
Primary: temel
Principally: temel olarak
Procedure: işlem
Provide: sağlamak
Proximally: uzvun bağlanma noktasına yakın
Put on weight: kilo almak
Passive: pasif
Poor: fakir, eksik, zayıf
Percent: yüzde (%)
To precede: önde gitmek, önde gelmek
Pessinism: kötümserlik
Prolonge: uzatmak, sürdürmek
Prolonged: uzamış
Platelet: trombosit
Prior: önceki, önce
Population: nüfus, halk
To palpate: ellemek, elle muayene etmek
To persist: ısrar etmek, sebat etmek
Persistant: inatçı, devamlı
Pathogen: patojen
Purulent: cerahatli
To pass: geçmek
Passage: geçiş, geçme
To predispose: yatkın kılmak
Person: kişi, birey
Portion: miktar, parça
Previous: önceden
Previously: evvelce, önceden
To presume: tahmin etmek
Pink: pembe
Parturient: doğum yapan
Partial: parsiyel, kısmi
To pause: durdurmak, ara vermek
Pause: ara, durak
Pair: çift
Primitive: ilkel
Phase: safha, dönem
Phenomenon: fenomen, olay
Puberty: ergenlik
To promote: ilerletmek
Pituitary: hipofiz
To permeate: nüfuz etmek, süzmek
To prepare: hazırlamak, hazırlanmak
Preparation: hazırlama, düzenleme
To prevent: önlemek
Propensity: eğilim
Precise: kesin
Precisely: kesin olarak
Paralysis: felç, paralizi
To perform: yapmak
Quiet: sessiz, sakin
To question: soru sormak, sorgu-lamak
To quarrel: kavga etmek, bozuşmak
Range: değişmek, dolaşmak
To relieve: hafiflemek, acısını dindirmek
Relief: rahatlama
To require: gerektirmek
Requirement: gereksinim
To reflect: yansıtmak
To research: araştırmak
Research: araştırma
Resolution: çözülme, erme, dağılma
Rapid: hızlı
Ray: ışın
Rare: ender
Rarely: nadiren
Ratio: oran
Recent: yakın
Recover: iyileşmek
Reduce: azaltmak
Related to: -la ilgili
Relief: kurtulma
Remarkable: dikkate değer
Remadiable: düzeltilebilir
Remove: kaldırmak
Replace: yerine koymak
Require: gerektirmek
Respond: tepki vermek
Result in: -le sonuçlanmak
Rod: çomak, çubuk
To result in: -ile sonuçlanmak
To result from: -den dolayı olmak
Result: netice, sonuç
Rate: oran, hız, gidiş
Rash: döküntü
Reaction: reaksiyon, yanıt
To react: tepki vermek
Region: bölge
Response: cevap
To be responsible for: -den sorumlu olmak
Responsibility: sorumluluk
To receive: almak
Room: oda
To reveal: ortaya çıkarmak, açıklamak
Resistance: direnç
Resistant: dirençli
To refer: ima etmek
Relative: röletif, nispi
Relatively: nispi olarak
Rubber: lastik
Ring: halka
Rich: zengin
Reserve: stok, rezerv
Real: gerçek
Reversible: geri dönüşlü
To reduce: azaltmak, hafifletmek
Reason: sebep
Reasonable: makul, akla yatkın
To relapse: nüks etmek
To resolve: çözmek, ayrıştırmak
Remote: uzak, uzaktan
Regimen: rejim
To report: rapor etmek
To rule out: ortadan kaldırmak
To respirate: solumak, soluk alıp vermek
Respiration: solunum
Rest: istirahat, ara
To rest: dinlenmek
Rough: kaba, pürüzlü
To remain: arta kalmak
Rise: yükseliş
To rise: yükselmek
To raise: yükseltmek
To revolve: etrafında dönmek
Resorption: yeniden emilme
To regulate: ayarlamak
Regulation: düzenleme
To release: salmak
Right: sağ, doğru
To reveal: artaya çıkarmak
Retratcion: retraksiyon, büzülme, çekilme
Rib: kaburga kemiği, kosta
To revise: revize etmek, gözden ge-çirmek
To realise: fark etmek
Retardation: yavaşlatma, geriletme
Recent: yakın, son zamanlar
Recently: yakında, son zamanlarda
To recure: yeniden olmak
Recurrent: tekrarlayan
Relationship: ilişki, bağlantı
Relation: yakınlık, ilgi
To relate: yakınlığı olmak
Remodeling: yeniden şekillendirme
Rickets: raşitizm
Role: rol, görev
To render: kılmak, eylemek
To retard: engellemek
To replace: yerine geçmek
Remainder: geriye kalan
Stenosis: stenoz, darlık
To stress: vurgulamak
Satisfactory: tatminkar
Shortness of breath: nefes darlığı
Situation: durum
Solution: çözüm
Spread: yayılmak
Spontaneously: kendiliğinden
Stage: dönem
Stroke: felç
Substance: madde
Suffer: eziyet çekmek
Suitable: uygun
Supply: sağlamak
Survival: hayatta kalma
Sweating: terleme
Significant: önemli
Smell: koku
To smell: koklamak
Sputum: balgam
Single: tek, tekil
To subside: hafifletmek, geçmek
School: okul
To suspect: şüphelenmek
Similar: benzer
Simultaneous: eş zamanlı olarak
To share: paylaşmak
Sample: numune, örnek
To sheed: dökülmek, dağılmak
Stage: aşama
To stretch: germek, gerginleştirmek
To suck: emmek
Shadow: gölge
To shrink: büzüşmek
Sick: hasta
Somewhat: nasılsa, nasıl oluyorsa
Smooth: düz, pürüzsüz
Synthesis: sentez
Surgery: cerrahi
Surgically: cerrahi olarak
Surgeon: cerrah
To speed: hızlanmak
Speed: hız
Space: uzay
Sensation: duyu,his
Stem: kök, ana dal
Sickle: orak
Stone: taş
Smear: yayma
Smoke: duman
To seem: -gibi görünmek
Satellite: uydu
To spread: yaymak
Synergism: sinerji, birbirinin etkisini arttırıcı
Sex: cinsiyet
Study: çalışma
To study: çalışmak
Size: boyut, büyüklük
Skill: marifet
Skilful: becerikli
Skill: henüz, hala
Style: stil, tarz
Safe: güven
Safety: güvenlik
To stimulate: uyarmak
Stimulation: uyarı
Step: adım, basamak, kademe
To secrete: salgılamak
Secretion: salgı, sekresyon
To swallow: yutmak, yutkunmak
To stick: yapışmak
To select: seçmek
Selective: seçici
Skull: kafatası
Sac: kase
Severe: ciddi
Specimen: numune, örnek
Sheep: koyun
To supply: sağlamak, tedarik etmek
Supplement: ilave, ek
Sufficient: yeterli
Sufficiency: yeterlilik
Site: yer
Sometimes: bazen
Sign: işaret
Susceptibility: duyarlılık
Skin: deri
Several: belli, birkaç
Skeleton: iskelet
Short: kısa
Stool: dışkı
Stroke: inme, felç
To show: göstermek
Stuffy: tıkalı, dolu
Strong: kuvvetli
To sweat: terlemek
Sweat: ter
Side: yan, taraf
Soluble: çözünür, eriyebilir
To serve: sağlamak
To store: saklamak, depolamak
Storage: depo, birikim
Spinal cord: omurilik
Swelling: şişme, şiş
To support: desteklemek
Stain: boya
To stain: boyamak
Smoking: sigara içme
Spot: benek, nokta, leke
Seizure: nöbet, havale
Strain: germek, gerilim, suş (bakte-riler için)
To survie: canlılığını sürdürmek, yaşamak
Strength: dayanıklılık
Structure: yapı, strüktür
Sense: duyu, his, duygu
Speech: konuşma
Sleep: uyku
State: durum, hal
Such: gibi
Sad: üzgün
Sadness: kederlilik
To substiture: yerini tutmak
Source: kaynak
Since: -dığı için
So called: diye bilinen
To suffer from: -den muzdarip ol-mak
Secondary: ikincil, sekonder
Simulate: benzemek, taklit etmek
Twice: iki kez
To tolerate: tahammül etmek
Term: terim ifade
Third: üçüncü
Tract: yol
To take place: gerçekleşmek
To transmit: taşımak
Transmission: nakil, taşıma
Topic: konu, mesele
Tight: sıkı, dar
Tensile: gerilebilir, gerileyebilme, gerilme
Tooth: diş
Toothpaste: diş macunu
To treat: tedavi etmek
Treatment: tedavi
Teenager: 13-19 yaşları arasında olan
Target: hedef
Thereby: böylelikle
Though: rağmen
Toward: -e doğru
Throughout: baştan başa
Transient: geçici
To terminate: sonlanmak, bitirmek
Top: tepe, üst
Tongue: dil
Thus: böylece
Therefore: bu yüzden
Traid: üçlü takım
Tobacco: tütün
To tend: eğilimi olmak
Tendency: eğilim
Tissue: doku
Temperature: sıcaklık, hararet
To train: yetiştirmek, idman ettir-mek
Tranied: yatişmiş, idmanlı
Time: zaman
Tertiary: üçüncül
Twin: ikiz
To think: düşünmek
Thinking: düşünme, düşünce
Tumor: tümör
To undertake: üzerine olmak
Usual: olağan, genel
Usually: genellikle
Ultimately: sonunda
Uncertain: belli olmayan
Unless: -medikçe
Until: -ıncaya kadar
Urge: teşvik etmek
Utilise: kullanmak
Undue: gereğinden fazla, yersiz
To upset: altüst etmek
To undergo: uğramak
Universe: kainat
Universal: evrensel
Under: altında
Unknown: bilinmeyen
To underline: altını çizmek
Underlying: altta yatan
Urine: idrar
To use: kullanmak
Usage: kullanım
Usefull: faydalı
To unite: bağlamak, birleştirmek
Unit: birim, ünite
Unlike: aksine, farklı olarak
Upper: üst taraf
Value: değer
Valuable: değerli
To value: değer biçmek
Various: çeşitli
Virtue: meziyet, özellik
To vary: değişmek
Variable: değişken
Valve: kapakçık
Volume: hacim
Via: vasıtasıyla, yoluyla
Vessel: damar
Violent: şiddetli
Voluntarily: istemli
Vertebrate: omurgalı
To vomit: kusmak
Vein: toplar damar
Vulnerable: savunmasız
Variant: versiyon, varyant, çok az farkla birbirinden ayrılan şeyler
Vaccine: aşı
To vaccinate: aşılamak
Valid: geçerli
Way: yol, yön, taraf, usul, biçim
Within: içinde
Whilst: iken, esnasında
Worldwide: evrensel, dünya çapında
To wash out: su ile temizlemek
Weak: zayıf, güçsüz
Weakness: zayıflık, güçsüzlük
While: -iken, esnasında
With: ile
Without: -sız –siz, olmaksızın
Weight: ağırlık
Whether: -ya –ya da, olup olmadığı
Wall: duvar
To work: çalışmak
Water: su
Whatsoever: hiçbir türlü
Widely: yaygın şekilde
Widespread: yaygın
Watery: sulu
To worsen: daha da kötüleşmek
Wound: yara
Wet: ıslak
Whereas: oysa
Week: hafta
To be worth: kıymetli olmak, değmek
Way: yol, biçim
Whooping cough: boğmaca
Yellow: sarı
Yellowish: sarımsı
Yaer: yıl
Young: genç
To yield: sağlamak, vermek, ürünü olmak
Zerro: sıfır
Zinc: çinko
Zone: bölge