Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Yugoslavya’da güzel bir kadının katili, cesedin gözünün karniye tabakasında sabit bir halde Kalan resim sayesinde yakalandı!
Yugoslavya’dan dünya matbuatına yayılan bu cinayet hikâyesi, bugüne kadar dünya yüzünde duyulagelmiş cinayetlerin en şayanı dikkati ve sansasyonelidir. Eğer iddialar doğruysa, yeni keşfedilen bir usul sayesinde artık dünyada faili meçhul hiçbir cinayet kalmayacaktır. Ta ki öldürülen, arkadan ve ansızın hücuma uğramış ola. O takdirde dahi katilin: “Ya öldüreceğim kimse dönüp bana bakarsa!” diye kara kara düşünmesi gerekecektir.katil (2)Katilin resmi, ölünün gözünden alınan karniye tabakasının bir fotoğraf filmi gibi banyo edilmesinden sonra reversible olarak meydana çıkmıştı.
Vak’ayı anlatalım:
Yugoslavya başkenti Belgrad’da, halen devlet işletmesi halinde bulunan büyük endüstri müesseselerinden birinin müdürü Bokko Nitic’in büyük köşkünde bir suare verilmektedir… Kabul resmine, evin dilber hanımı Milica Nitic nezaret ediyor. Kocası o sırada fabrikadaki yazıhanesindedir. Fabrikanın genç memurları da Bayan Nitic’in etrafını almışlardır ve patronlarının hanımına karşı elden gelen komplimanı artlarına komuyorlar. Bu sırada ev sahibesi bayan bir an için salondan, yandaki odalardan birine geçiyor. Orada bir silâh sesi duyuluyor. Hazırun kapıya koşuyorlar. Ama kapı kilitlidir. Uşaklar omuzlayıp kırasıya kadar bir havlı zaman da geçecektir.
Fakat kanatlar zorlanıp kapı açıldım vakit odaya dolanlar müthiş bir manzara ile karşılaşıyorlar: Milica Nitic kanlar için-de halılar üzerinde yatmaktadır. Davetliler arasındaki bir doktor eğilip muayene ediyor ve meyus bir tavırla felâketi haber vermekten geri kalmıyor: “ölmüş!..”
Bayan Nitic, salonun yanındaki odada bir kurşunla yere serilmişti.
Tabiî meseleye polis derhal el koyuyor. Evvelâ davetliler macerayı anlatıyorlar. Sonra uşaklar sorguya çekiliyor. Fakat davetliler kadar uşakların da bir şevden haberleri olmadığı, hepsinin o sırada Bayan Nitic’in vurulduğu odadan bir hayli uzakta bulundukları çabucak meydana çıkmakta gecikmiyor. Sorgu hâkimleri bir yandan tahkikatı idare ederlerken, polisin kriminoloji mütehassıslarından birkaçı da cesetle meşgul oluyorlar. Yaptıkları şey oldukça esrarengizdir. Ama kimse, neler yapıldığını bilmiyor.
Sorgu hâkimleri son olarak Bayan Nitic’in perişan ve bitkin kocasını sorguya çekiyorlar. Adam, hiçbir şeyden haberi olmadığını söylüyor. Cinayet işlendiği sırada fabrikadaydı. Şahit olarak bazı, işçileri ve fabrika bekçilerini gösteriyor. Lâkin kendisini görenlerin verdikleri saatlere bakılırsa Bokko Nitic’in, on dakika kadar bir zaman için yalnız başına kaldığı anlaşılmaktadır.
Ölünün gözünden alınan tabaka, tıpkı bir fotoğraf filmi gibi eczalardan geçirildi.
Sorgu hâkimleri, fabrika müdürünün dikkatini bu nokta üzerine çekiyorlar:
“On, on beş dakikalık bir müddet, fabrikada da sizi kimse görmemiş. Altınızda kendi kullandığınız bir otomobil var. Eviniz de yakın. Rahat rahat eve kadar gelip dönmüş olabilirsiniz…”
Adam bu ithamı, şiddetle ve nefretle reddediyor. İmkân mı var? Sevgili karısını o mu öldürdü? Böyle bir şey nasıl akla gelebilir?..
Tam bu esnada polis mütehassıslarından biri, elinde henüz banyodan çıkarılmış, ıslak bir resim olduğu halde fabrika müdürünün sorguya çekildiği odaya giriyor ve sorgu hâkimlerine resmi gösteriyor. Ağızların hepsinden birer feryat halinde fışkıran isim:
“Bokko Nitic!”dir.
Resim fabrika müdürüne de gösteriliyor. Biraz bulanık, fakat şaşırılmayacak kadar belli… Bu resim kendisinindir!
“Kim çekmiş bu resmi?”
Diye kekeleyerek bir koltuğa çökmesiyle hüngür hüngür ağlayarak işlediği cinayeti itiraf etmesi bir oluyor: Evet! Karısının ısrarıyla sık sık evinde toplantılar yapıyordu. Fakat fabrika gece gündüz çalışmaktaydı ve randımanın düşmemesi için kontrole, iş başında bulunmaya mecburdu. Aksi halde hükümet, kendisini sabotajcılıkla itham ederdi. O çalışırken delikanlılar karışım kur yapıyorlardı. Bu gece bir fırsatını bulup ufak bir kapıdan kimseye görünmeden çıktı. Otomobille eve geldi. Bir müddet anahtar deliğinden salonda gençlerle cilveleşen karısını gözetledi. Sonra da kadın tesadüfen tuvaletini tazelemek için salondan odaya geçince, tabancasını çekip karısını vurdu…
Peki ama bu fotoğrafı kim çekti?
İşte maceranın asıl sansasyonel tarafı burasıdır. Yugoslav kriminologları, öldürülen kimselerin gözlerinde, gördükleri son manzaranın bir fotoğraf camına tespit edilmişçesine kaldığı iddiasındadırlar. Bu resmi meydana çıkarmak için gözün üst tabakası kesilerek hususî eczalarda muamele ediliyor ve resim gözle görülür bir hale getirilip tespit olunuyor. Sonra bu deriyi bir fotoğraf filmi gibi kullanıp ondan ağrandismanlar yapmak mümkündür. Fakat bu resmi elde edebilmek için cinayetin üzerinden çok vakit geçmemesi lâzımdır, ölüm üzerinde yarım saat geçince gözdeki resim kayboluyor.
Aslı aranırsa bu iddia, pek haksız olmamak lâzımdır. Çünkü lâboratuvarlarda ve tavşanlar üzerinde yapılan tecrübelerde de gözün, son gördüğü resmi bir fotoğraf camı gibi tespit ettiği meydana çıkarılmıştır.
Yugoslavya’daki Nitic cinayetinin bu usulle keşfedildiği yalnız haber olarak değil, fotolarıyla bildirildi.
Kaynak: ucuztarih.com