Öğretmen haberleri ve gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!
Denizli'nin bir köyünde öğretmenlik yapıyorduk.Eşim okul müdürüydü. Biz yeni evliydik. Düğün takılarımızı bozdurup bir araba almıştık. Annem iki bileziğin altın zincirin bari dursun kızım ayıp olur deyince eşim babasından biraz borç almıştı.
Arabayı peşin almıştık.
Biz okula giderken iki öğretmeni belirli duraklardan alıyorduk. Onlar bize benzin alırken katkıda bulunuyordu.
Biz köyde üç öğretmendik
Bir de eşim vardı.
Köyün yarısı çoban yarısı dokumacıydı. Okul köyün ortasında caminin yanındaydı.
Karşıda köy kahvesi vardı.
Necibe okulun hademesiydi. Necibe genç ve güzel bir kadındı. Okulun her yeri onun sayesinde pırıl pırıldı.
Eşi koyun çobanıydı. Sabah aynı saatte evden çıkınca biri dağa öbürü okula geliyordu. Necibenin büyük kızı ikinci sınıfta.Küçüğü beş yaşındaydı. Necibe beni çok sevmişti . Bahçede ne olursa toplar gelir bana verirdi. Ben de ona kazaklık yün ve kumaş alır gelirdim. Köyde pazar kurulmazdı. Bir bakkal dükkanı vardı . Arada köye satıcılar gelir kahve önünde patates soğan pirinç deterjan naylon leğenler süzgüler satarlardı. Köyde kasap yoktu ama her salı günü bir iki koyun kesilir ağaca asılırdı..İsteyen istediği kadar alır tarttırıp evine yollardı. Köyde durumu olmayan çok azdı. Hayvan da tekstil de iyi para getiriyordu. Beni öğlen eve davet eden velilere çaya gidiyordum. O zamanlar kimsenin evinde pasta tabağı yoktu pasta bilen de yoktu .Aliminyum yada melamin tabaklarına bisküvi koyup ortaya konuyordu. Ben ev kurabiyesi pasta bisküvi pastası mozaik pasta yapmayı bütün kadınlara gösterdim.
Evden altına kül konan pasta tenceresinden getirip gösterdim herkes hemen gidip aldı .
Cam pasta tabakları her evde çoğaldı .Artık mutfaklarda porselen tabaklar vardı.
Necibenin annesi Huriye teyze o köyde doğmuş büyümüştü. Ahmet amca onu istetmiş babası kızım küçük diye vermemişti.
Ahmet amca onaltı yaşındaki Huriye teyzeyi kaçırmış ormanda saklamıştı. Bunları bana hep Necibe anlatmıştı.
Bir gün Necibe annesinin ocakta kızartma yapacağını yufka ekmek tavladığını söyledi eşimle beni davet etti bakkaldan bisküvi şeker alıp gittik .Büyük bahçedeki ocağın başında Huriye teyze vardı. Ocağın öbür yanında eşi oturuyordu.
Bize hoşgeldin dediler.
Necibe iki tahta sandalyeye minder koydu .Biz oturduk. Ahmet amca bizi sordu.
..Bunlar kim hanım?
..Okulun müdürü öğretmeni bunlar adam.
..Haaa iyi iyi.
Necibe bir okul sırası getirdi bunu ona eşim vermişti.Sıranın ayağı kırıktı. O güzelce oraya tahta çakmıştı.
Sıra üzerine sofra bezi serince yufkaları getirdi. Bir tabak koyun yoğurdu getirdi. Kızartma tepsisini önümüze koydu. Ahmet amcaya dürüm yapıp eline verdi .
Dürüm yufkanın içine kızartmayı koyup yuvarlayıp yemek demekti. Biz kızartmaya saldırdık. O kızartmayı yiyeli çok seneler oldu hala tadı dilimdedir.
Huriye teyzeye teşekkür ettik. Eşim okula geçti. Necibe çayı getirdi Huriye teyze Ahmet amcanın elinden tutup evin içine götürdü.
Az sonra geldi.
..Kusura bakma hocanım elini yüzünü sildim amca nın yatırdım onu dedi.
Ahmet amca meğer alzheimer hastasıymış .
..Çok sevdik birbirimizi biz, bişeyimi eksik etmeden düğünümü etti. Bana kuş gibi baktı yavrum, derken ağlıyordu
..Sırım gibi bir delikanlıydı nasıl böyle oldu.?
Bana hep çiçekli basma fistan alırdı.
Her Denizliye dokuma götürdüğünde Hacışeriften cevizli lokum bir de sümerbank basmasından basma fistan gelirdi bana..
Şu oğlan saf olmasaydı o da saf doğdu.
..Ağlama teyzem kimseye zararı yok bak gelinin çok akıllı maşallah idare eder onu .
..İlk karısı başka bir adamla kaçtı gitti. Necibeyi biz Çivrilden aldık geldik babası yoktu onun da kocası ölmüş iki kızınla kalmıştı. İki torun bir gelinkız sahibi olduk yavrum.
Ana ağlama artık yeter hasta olcan akşama.
Huriye teyze gitti elini yüzünü yıkadı
..Çiçekli fistan alırdı bana diye gene geldi.
Necibe ona da dürüm yaptı çayını koydu .
..Ana ben kızlarımı okutcam bak söz verdiniz bana.
..Okutalım kızım sen ben gibi cahil olmasınlar..
Ben Huriye teyzeyi teselli ettim.
..Bak elin ayağın tutuyo şükret teyzem.
..Şükür yavrum.
Ertesi gün Necibeye sordum.
. Necibe anlaşabiliyor musun eşinle ?
..Beni çok sevdi hocam çok iyi kalpli biri Namık.
Çok konuşmayı sevmiyo ama kızları da sevdi çok şükür ,onlarda Namık baba diyorlar ona.
Köyde kadınlara kurs açtım gelin kaynana geldiler.Ahmet amcaya komşu bakıyormuş.
En erken Necibe okudu. Huriye teyze de okudu onlara ince masal kitapları verdim.
Necibe bir gün bana tezgah odasını açtı gösterdi.
..Bu oda boş hocam bir tezgah var sadece.
..Sen bilir misin dokumayı.?
. .Bilirim anam da biliyordu.
..Eee dokusana birşeyler
. .Bilmemki
..Ben ne lazımsa alayım öğleden sonraları boşsun okul çıkışından sonra değil akşamları temizlersin okulu.
O akşam eşime anlattım. O da onayladı artık Necibe dokumaya başlayacaktı.
Eşim çizimleri yapıp hazırladı.
Necibe çok heyecanlıydı kilim dokumaya başlayınca komşular eve doluştular.
Çizilen desenler çok güzeldi.
İki ayda çok güzel şeyler ortaya çıktı.
Bir kaç kadın daha heves etti onlar da tezgah kurdular eski tezgahlarda el dokumaları başladı
Huriye teyze her gelene semaverde çay pişiriyor her gelene
Ahmet amcanın ona aldığı basma fistanlarını anlatıyordu.
Biz merkeze tayin olunca ayrılmamız zor oldu ama daha hala Necibe'lere ziyarete gidiyoruz . Kızların büyüğü üniversiteyi bitirmiş..
Huriye Teyze güllü desenli basma elbiselerini hala giyip rahmetliyi anıyordu ama o da alzheimer olmuş.
Son gittiğimizde de ölmüştü.
Biz Necibeye gidip çay içip geliyoruz bana
..Gönül hocam senin sayende o kızları okuttum dokumacı oldum der. Bana dua eder.
Her gidişte dönüşte koyun yoğurdu koyun peyniri ,yufka
İle dönüyoruz.
Zeynep Karaaslan Eman